Herkese merhaba değerli arttmodernmiami gazete okuyucuları,
Bugün size efsane bir filmden, onun felsefesinden bahsedeceğim.
Karaip Korsanlarını izlemişsinizdir diye düşünüyorum, hani şu Jony Deep’in efsane Korsan Jack Sparrow olduğu film! Harika bir seridir, izlemediyseniz mutlaka izleyin! Bu yazımın konusu; filmin ikinci bölümünde Davy Jones’un gemisi ve benim çıkarım yaptığım felsefesi olacak. İzlemeyenler için, filmin konusundan ve sonrasından kısaca Davy Jones karakterinden bahsedeyim:
Karayip Korsanları, yapımcılığını Jerry Bruckheimer’ın, yönetmenliğini Gore Verbinski’nin, senaristliğini Ted Elliot ve Terry Rossio’nun yaptığı bir macera filmi serisidir. Walt Disney’de bulunan korsan parkı bu filmleri temel almıştır. Üçlemenin ilk filmi olan Karayip Korsanları: Siyah İnci’nin Laneti adlı yapım 9 Temmuz 2003 tarihinde sinemalarda gösterilmeye başlandı. Bu filmin gişedeki beklenilmeyen başarısından sonra Walt Disney filmi bir üçlemeye dönüştürme kararı aldı. Karayip Korsanları: Ölü Adamın Sandığı ilk filmden üç yıl sonra, 7 Temmuz 2006’da gösterime girdi. Devam filmi, ilk filmin başarısının tesadüf olmadığını kanıtlayarak açılış gününde birçok gişe rekoru kırdı. Film sinemalardan çıktığında 1.066.179.725$ gişe hasılatı elde etmişti. Üçlemenin son filmi Karayip Korsanları: Dünyanın Sonu, 24 Mayıs 2007’de tüm dünyada aynı anda gösterime girdi. Sonunda üçleme dünya çapında yaklaşık olarak 2.79 milyar $ kazandı. (Wikipedia)
Filmin 2. bölümünde geçen Davy Jones Uçan Hollandalı adlı geminin kaptanıdır. Sakalları dokungaçtan oluşmuştur. Korsan mitolojisindeki Davy Jones karakterinden esinlenilmiştir. Gemide acımasız kuralları vardır. Jack Sparrow’un (korsan) kendisine borcu olduğu için arkadaşı Will Turner’ı mürettebatına almıştır. Kalbini bir kadın yüzünden söküp bir sandığa kilitlemiştir. (Vah zavallı!) Sandığın anahtarını sakalının altında saklamaktadır. Davy Jones’u öldürmenin tek yolu kalbini hançerlemektir. Jones aynı zamanda açık denizlerde yaşayan “Kraken” adlı mitolojik dev ahtapotu kontrol etmektedir.
İşte karşınızda Davy Jones ve Uçan Hollandalı efsanesi:
Efsaneye göre gemi doğunun zenginliklerini sömüren bir Hollanda gemisidir. Amsterdam’dan Doğu Hint Adaları’na doğru sefere çıkan geminin kaptanı Davy Jones, Hollanda’ya dönüş sırasında mola vermek için gemiyi Ümit Burnu tarafına çevirir. Fakat bu sırada peşlerinden gelen fırtına bulutlarını fark etmezler ve ilerlemeye devam ederler. Etrafı kayalık olan bir bölgeye geldiklerinde fırtına bastırır ve gemi kayalıklara çarparak alabora olur. Kaptan Davy Jones “Ne pahasına olursa olsun Ümit Burnu’na geçeceğim.” der. Ancak gemi mürettebatı ve kaptanıyla birlikte batar ve bu söz gerçekleşemez. Böylece korsanların âşık olduğu deniz, o korsanlara mezar olur. ”Denizcilere karada ölüm yoktur.” derler. Peki ya denizde?
Fakat üzerinden biraz zaman geçtikten sonra bölgede yaşayan insanlar, bazı fırtınalarda bu gemiyi gördüklerini söylerler. Söylentiler çabuk yayılır ve halk bu dedikodulara inanmaya başlar. Böylece Davy Jones Efsanesi tarihteki yerini alır. Bu olaydan sonra Davy Jones denizin ruhunu temsil eder. Mesela denizciler ”Denizin dibine gitmek.” deyimi yerine ”Davy Jones’un yanına gitmek.” deyimini kullanırlar. Denizin dibinde denizciler için ayrılan bu yer ise ”Davy Jones’un Dolabı” olarak adlandırılır. Böylece Davy Jones ve Uçan Hollandalı Efsanesi, denizciler arasında ün salmış ve denizcilikle ilgili çoğu hikâye ve filmde bu efsaneye gönderme yapılmıştır. Her yapım Davy Jones’u farklı şekillerde tasvir eder ve farklı şekillerde yansıtır. (Kampüste ne var?)
Uçan Hollandalının hikâyesi için bir başka anlatıda şöyle diyor: Hikâye 17. yüzyılın ortalarına dayanmaktadır. Hollandalı kaptan Van Der Decken, nam-ı diğer Davy Jones, limandan ayrılarak fırtınalı bir deniz yolculuğuna çıkar. Ancak, tanrılara meydan okuduğu ve Pazar günü denize açıldığı için lanetlenir. Fırtınaların ve kötü hava koşullarının ardı arkası kesilmez. Ümit Burnu’nu dönerken, kaptan ve mürettebatı gemilerini kontrol edemez hale gelir. Davy Jones “Ne pahasına olursa olsun, Ümit Burnu’nu geçeceğim” dese de sonunda gemileri kayalıklara çarparak batar. Ancak burası hikâyenin başlangıcıdır. Kaptanın ruhu, ölümsüzlüğe ve denizlerde sonsuz seyahat etmeye mahkûm edilir. Gemi, geceleri hayalet gibi ortaya çıkar ve uçar gibi suyun üzerinde süzülürmüş gibi görünür. Uçan Hollandalının görünmesi, yaklaşan felaketi ve kötü hava koşullarını işaret eder.
Efsaneye göre, Uçan Hollandalının laneti ancak bir kadının onu gerçek aşkla sevmesi ve sonsuz sadakatini kanıtlamasıyla sona erecektir. Efsane, zamanla birçok kültüre ve sanat eserine ilham vermiş, denizcilerin hayal gücünü süslemiştir.
Şuana kadar anlattıklarım filmin künyesi ve filmin konusu, fakat benim izlenimlerim şöyle:
Davy Jones’la batan mürettebat, denizin dibinde yıllar içerisinde adeta dönüşüm geçirir. İnsan gibi, aynı zamanda insan olmayan hayvansı görünüşlere sahip olurlar. Kiminin solungaçları vardır, kiminin denizatı gibi burnu çıkmıştır. En ilginci de mürettebat bir yerlerinden gemiye yapışmıştır. Sadece sene de bir gün gün yüzüne ve karaya çıkıyor, insan gibi yaşayabiliyorlardır. Ben bu durumu travmatik dönüşümler geçiren insanlara çok benzettim. Hayatın bir illüzyon olduğunu düşünüyorum ve “gerçek” diye bir şey yok! Sadece durumlara göre hislerimizin algıladıkları ve bu algıların sonucunda alınan duruşlar var. Hisler bazen koruyucu olabileceği gibi, bazen de yanıltıcı olabiliyor ve tüm hayatı etkileyen sonuçlar doğurabiliyor. Yanlış alınan kararlar, yanlış hayat tercihleri, hileli seçimler ve hatta daha da kötüsü… Filmde kötü örnek anlatıldığı için ondan ilerliyorum ve bu hatalı seçimlerin sonucunda adeta Davy Jones’un gemisindeki mürettebat gibi kulağından, burnundan, ayağından halkalarla o yerin dibindeki gemiye bağlanabilirsiniz. Kurtulmaya çalıştıkça da sen sen olmaktan çıkarsın, tanımlanamayan bir cisme dönüşürsün. Seçimler o kadar önemli ki!
Gözümün önünde hayatımda rastladığım mürettebat örnekleri adeta geçit töreni yaparken, Davy Jones’un Gemisi’ne gitmemek için etrafınızdaki 5 kişinin çok önemli olduğunu söylüyorum:
“İnsan, en çok vakit geçirdiği 5 kişinin ortalamasıdır.”
Doğru kararlar verebilmek için de;
Çevremizi etkili insanlarla doldurmalıyız,
Etkili insanları okumalıyız,
Çok kitap okumalıyız, film izlemeliyiz
Örnek aldığımız insanların hayatlarını öğrenmeliyiz,
Bizi aşağı çeken insanları belirlemeli ve onlardan uzaklaşmalıyız,
Vaktimizi boşa harcamamıza sebep olan alışkanlıklarımızdan kurtulmalıyız,
Yazımı sonlandırırken filmde çılgın korsan Jack Sparrow’un çalışmayan pusulası nereyi gösteriyor? Diye merak ederseniz; Jack’in çok özel bir pusulası vardır bu pusula kuzeyi değil elinde bulunduğu insanın, o an en çok istediği şeyi gösterir. Bu yüzden özelliğini bilmeyen insanlar tarafından bozuk zannedilmektedir. Jack Sparrow ise karşısındaki insanın en çok istediği şeyi bildiği için, bulunduğu zor durumlardan daima kurtulmuştur 😊
Felsefe böyle bir şey! Doğru yorumlamak da, bugünden sonra daha farklı gözlerle izlemenizi ve yorumlamanızı öneriyorum.
Sevgiyle ve sanatla kalalım…
Tuğba YAZICI
Çağdaş Sanatçı
Instagram: tugbayaziciofficial
Facebook: Tugba Yazici
Harika bir yazı olmuş Film ve felsefesi ile ilgili
yeni bilgiler edindim Teşekkürler