
Tuğba Yazıcı/ Roma
Roma’dan bildiriyorum – Hayır, bu bir rüya değil. Gerçekten buradayım! Aşkın, sanatın ve makarnanın başkentindeyim. Sebep? Yapımcısı olduğum Amerikan-İtalyan ortak yapımı filmimiz Echo, Roma Prisma Awards’da ödül aldı. E ben de kendimi Roma uçağında buldum haliyle… Valiz hazır, ruhum zaten çoktan Roma’ya gitmişti.

Roma bu sefer başka bir güzeldi…
Daha önce defalarca Roma’ya gelmiş biri olarak söylüyorum: Bu ziyaretin havası bir başkaydı. Belki ödül gururu, belki de Pizza Margherita’nın büyüsü… Bilmiyorum. Ama bir şey farklıydı.



Roma Prisma Awards’a özel bir alkış yollamak isterim çünkü üç gün boyunca müthiş bir festival yaşattılar. Ama bu yalnızca bir ödül yolculuğu değil… Bu; kırmızı halı, tarihi saraylar, şampanya köpükleri ve sokak pizzalarıyla süslenmiş bir Roma masalı.

İlk Durak: Festivalin Kalbi
“Roma Prisma Awards, 3 gün süren harika bir sinema ziyafeti oldu. İlk gün, tarihi Cinema Farnesi’de uzun metrajlı bir filmle açılış yapıldı. “
İkinci gün geldi çattı: Ödül töreni, 1585 yılında inşa edilen görkemli Palazzo Valentini’de gerçekleşti. “Bir plaketle insan kendini bir Rönesans tablosunda hissedebilir mi?” derseniz, cevap: Evet!

Plazza Valentin’i/ Roma
Yönetmenimiz Livia Oya Proto ile birlikte sahnedeydik. Storyboard sanatçımız Meltem Eti de aramızdaydı. Hep birlikte şıklığın, heyecanın ve başarının tadını çıkardık.

Tuğba Yazıcı – Livia Oya Proto

Meltem Eti- Livia Oya Proto- Tuğba Yazıcı
Roma’da Sinema Kadar Stil de Var
Festivalin üçüncü akşamı tekrar Cinema Farnesi’deydik, bu kez animasyon filmler sahnedeydi. Bir diğer gün ise kazanan kısa filmler gösterildi. Kısacası, bu şehir sadece tarih değil, aynı zamanda sanatın kendisi.

Tuğba Yazıcı
Ve hayır, her şey sinemadan ibaret değildi. Roma, sürprizlerle dolu! Mesela bir gün rehberimiz Marcello Di Trocchio eşliğinde, Fellini’nin hayal dünyasından La Dolce Vita’nın sularına doğru nostaljik bir yürüyüş yaptık.


Yönetmenlerin yaşadığı evler, film setine dönüşmüş sokaklar derken… Hop! Kendimi şahane bir restoranda buldum. Göz alıcı tabaklar, zarif bir servis ve kadehimde ne mi var? Daha havalısı yok! Neden mi? Şampanyam bile bir Ferrari! Yani artık beni tutabilene aşk olsun. Cherrrsss! ,

Via Margutta, Roma
Diplomasi, Sinema ve Birazda Gurur
Yönetmenimiz Livia Proto ile Türk Konsolosluğu’nda da hoş bir öğle yemeğine davet edildik. Konsolosumuz Elif Çomoglu Ülgen ile tanışmak büyük keyifti. Başarılı kariyeri ve sıcak sohbetiyle bize hem ilham hem gurur verdi. Türkiye-Amerika-İtalya arasında sanat ve sinema odaklı projeleri konuşmak, yeni hayallerin tohumu gibi…

Tuğba Yazıcı- TC Roma Büyükelçisi Sayın Elif Çomoğlu Ülgen- Livia Oya Proto
Sergi Ziyareti: Moda mı? Yoksa Masal mı?
Palazzo Esposizioni’deki Dolce&Gabbana sergisine de uğradım. Sicilya’nın asi ruhu, pırıltılı kumaşlarla buluşmuş. Sergi bir moda şöleninden çok, teatral bir gösteriydi.


Bir an Alice Harikalar Diyarındaydım, sonra Kont Drakula’nın kanımı emeceğinden korktum. Etkileyici? Evet. Fazla dramatik? Birazcık. Moda bir dildir ama bu sergide bazen bağırıyor gibiydi.

Ayrıca; Nacional Museum Modern Art Museum’a mutlaka gidin ve Nacho Carbonel’in geri dönüşüm ve sürdürülebilirlik üzerine olan sergisini bir görün!
Oldukça etkileyici olan sergideki tüm eserler kullanılabiliyor. Örneğin yukarida gördüğünüz eser bir koltuk. Bana iki şey anımsattı. Kuaförde bulunan makinaların Taş devri formunu ya da her evde bulunması gereken;
“Seninle konuşmak istemiyorum koltuğu”

Öyle ki, içine oturduğunuzda, konuşmak istemediğiniz kişiyi görmüyor ve muhtemelen az duyuyorsunuz. Bu eseri çoğaltılmalı bence…
Son olarak sevgili yönetmenimiz, yetenekli Livia Proto ile Roma tarihine yolculuk yaptık. Bazı şeyleri görerek öğrenmek ne büyük bir şans! Dikkatimi çeken 100 yıl önce şehitler için anıt olarak yapılan yerin bile eski Roma mimarisinde yapılmış olmasıydı. Bu yüzden Roma kendisini ve dokusunu hep koruyor. Şehir yaşayan bir müze gibi her zaman… Bunu yapmayan diğer şehir ve ülkelere örnek olmasını dilerim.
Roma’ya Gideceklere Küçük Bir Bavul Notu:
Aşk Çeşmesi’ne bozukluk atmadan dönmek yok!
İspanyol Merdivenleri’nde poz vermek şart!
Pantheon’a mutlaka bir selam çakın.
Colosseum’u görün, hatta bir gladyatör selfie’si alın.
Gelato, pizza, spagetti, şarap dörtlüsünü es geçmek? Asla!

Sonuç olarak;
Roma her defasında başka bir yüzünü gösteriyor. Bu seferki biraz kırmızı halı, biraz tarihi saray, biraz sanat, biraz da şampanyayla doluydu. Yani tam benlikti. Bir sonraki gelişimde kim bilir hangi hikâyeyi yazacağım? O zamana kadar: Viva la Roma!
Tuğba Yazıcı
Artist& Producer
Insta: tugbayaziciofficial
Facebook: Tuğba Yazici