
Yılın bu zamanı yine farklı bir yazı yazmak istedim. Yolculuk notlarımdan ve içime dönerek… Çünkü Nisan’ın son haftasında yeni bir yaşa daha adım attım. Bu sene bir başka anlamlıydı; zira yine 35 oldum ve ben artık hep 35’im! 😊 Kadınlar bilir, bu yaş bir milat gibidir. Bundan sonra hep “35’im ben” diyeceğiz, değil mi?
Her doğum günümde kendimi güncellerim. Sanki içsel bir yazılım güncellemesi gibi… Hayattan ne öğrendim, neler hissettim, hangi sınavlardan geçtim… Not alırım. Bu yılda, bu notları sizinle paylaşmak istedim. Belki sizde kendi yolculuğunuzdan bir iz yakalarsınız. Geçtiğimiz yılda buna benzer bir yazı yazmıştım, yeni güncellemelerle buyurun yolculuk notlarım:

Az gittim, uz gittim, dere tepe düz gittim. Yolda Gulliver’ de oldum; devlere de ve cücelere de rastladım. Parmak Kız’da oldum zaman zaman, masallardaki esas kızda… Parmak Kız olduğum dönemlerde, kibirli köstebekleri de gördüm, samur kürklerini de… 😊 Esas kız olduğum dönemler, çok keyifliydi. 😊 Ama en önemlisi, ne olursa olsun, içimdeki gücü hep bildim. Hoşuma gideni aldım, gitmeyeni hayatımın açık kapısından uğurladım.
Buraya bir Ajda şarkısı gider: Gel de gör beni!
Bambaşka biri… 😊
Einstein der ki: “Her şey enerjidir.” Enerji maddeye dönüşür ve ona anlamı biz yükleriz. O zaman her şey bizde bitiyor. Duygularını yönetebilen insan, kendi Everest’ine tırmanabilir. Bende öğrendim ki, kendini anlayan, her zirveyi göze alabilir.
Hayatım boyunca, başarılı insanların hikâyelerini ilgiyle okudum. Belki ortak bir iz bulurum, belki farklı bir düşünce yakalarım diye… Yol izlerini takip etmek bana hep ilham verdi.
İyi bir işaret; okuyucu olmanın ne kadar kıymetli olduğunu öğrendim.
Boğa Burcu olmamdan mı, yükselenim İkizler olduğundan mı bilinmez; merak hep vardı içimde.
Merak etmenin, araştırmanın, sorgulamanın ve harekete geçmenin hayatta ne kadar değerli olduğunu öğrendim.
Yıllar önce halkla ilişkiler duayeni Betül Mardin’in “Her gün yürü evladım” öğüdünü okuduğumda, uygulamak yıllarımı aldı. Ama pes etmedim. Bugün artık bende bunu söylüyorum. Her gün yürü, sporunu ayrıca yap, kaslarını çalıştırmaya gayret et!
Pes etmemenin ne demek olduğunu öğrendim.
Hayat uzun bir maraton… Bu maratonda yanınızda bazen koşanlar olur, bazen sadece izleyenler… Kimi hızınıza yetişir, kimi geride kalır. Duygusal bağ kurduklarımızı kendi hızımıza uydurmaya çalışmak bazen yorar insanı. Gülümseyerek girenler, gülümseyerek çıkmalı.
Zorlamadan bırakmayı öğrendim.

Öğrendim ki, anı yakalamak çok önemli! O anda yaptıklarınız ise, geleceğinizi şekillendiriyor. Her anımda, arkamda iz bırakacak şeyler yapmanın beni çok mutlu ettiğini fark ettim. Zaman geçipte, onlar ödüle döndüğünde, insanların genellikle “çok şanslısın“ demeyi, verilen emekleri fark etmediklerini gözlemledim. Önceleri bu canımı sıksa da, sonradan çokta umursamamayı öğrendim.
Ne kadar anlatırsan anlat, karşındakinin anladığı kadarsın! Bu yüzden kendimi karşı tarafa anlatmakla, çokta yormamayı öğrendim. O enerjiyi daha da çok üreterek kullanmayı öğrendim.
Bazen birini çok seversiniz, bazen bir davranış canınızı sıkar. Her karşılaştığımız insan bize bir ayna tutar aslında. Beğendiğimiz özellikleri kendimize katmak, hoşlanmadıklarımızdan ise uzak durmak için…
Yargılamadan önce, kendime uzaktan bakmayı öğrendim.
(Kendime uzaktan baktıktan sonra, hala karşı taraf için düşüncelerim değişmiyorsa, bakınız yukarıdaki madde👆🏻 Hayatımın açık kapısından uğurlamayı tercih ettim, bunun insanı kaostan, olası sağlık sorunlarından koruduğunu düşünüyorum)

Hayal kurmak… Derin bir konu bu. Bence biraz da Pinokyo ‘nun hikâyesi gibi. Tahtadan bir kukla olan Pinokyo, insan olmaya çalışırken türlü hatalar yapar. Bir gün, altın kazanma ümidiyle taşıdığı çuvalın içinden sadece altın rengi yapraklar çıkar… O büyük hayal kırıklığını düşünsenize?
Hayaller de böyle. Bazen sadece yapraktır. Bazen de gerçekten altına dönüşür.
Bir umudun peşinden onlarca hayal kırıklığı yaşadığımı, ama sonunda bir tanesini bile gerçekleştirebilmenin, her şeye değdiğini öğrendim.
Ve hayalime ulaştığımda bir baktım; o yolda beraber yürüdüklerim artık yok. Kimisi geride, kimisi çoktan başka bir yolda…
Peki, bu çok mu önemli! Hayır değil ama beklentileri; kişiler üzerine değil, kendi üzerine kurmanın bir farkındalık olduğunu öğrendim.
Her güzel hayalin bir bedeli olduğunu, o hayalin gerçekleştiğinde yanımda aynı insanların olmayabileceğini öğrendim.
Hayatın kontrol edilemez taraflarını da öğrendim. Ne kadar yön vermeye çalışsak da, dış etkenler her zaman var.
Bu dış etkenler yüzünden; farklı zamanlarda hayatımın dönüm noktaları diyebileceğim zamanlar yaşamış olarak diyebilirim ki; hepsi beni ben yapan şeyler! Bu yüzden olan her şeyin bir sebebi var derim. Olgunlukla geriye de bakabilmeyi ve geleceği şekillendirmek için var gücümle çalışmayı, duygularımı kontrol edebilmeyi ve yaşanılan zorlukları arkama bir kuvvet etkisi olarak almayı, ilerlemeyi öğrendim! İşte burası çok önemli arkadaşlar!
Duygularını kontrol edebilmenin, çok ama çok önemli olduğunu öğrendim.
Ve tabii ki;
Elimden gelenin en iyisini yapıp, gerisini Allah’a bırakmayı öğrendim.
Şükretmenin insan ruhu için ne kadar güçlü bir ilaç olduğunu öğrendim.
Pozitife odaklanmanın, Pollyanna gibi değil; farkındalıkla yapılan bir seçim olduğunu öğrendim.
Değer bilmemenin, araştırmamanın, sorgulamamanın yarattığı karanlıktan ve bu tarz zihniyetlerden uzak durmanın bir ihtiyaç olduğunu öğrendim.
“Ne ekersek, onu biçeriz” sözünün tam anlamıyla gerçek olduğunu gördüm. Pozitif kalmanın, gerektiğinde alan değiştirmekle mümkün olduğunu öğrendim.
Frekans… Hayatın her alanında geçerli! Radyodaki o eski parazit gibi, uymayan frekansta ısrar etmeyeceksin.
Uyum yoksa ya frekansı değiştir, ya da radyoyu… Karar senin.
(Yükselen ikizler olunca; çok radyo bozmuşluğum vardır, mecazi tabii… 😊)

“Bana Güvenebilirsin”
Her yaşta kendime yeni bir şey ekledim. Yapa yapa bugünlere geldim. Ve iyi ki de yapmışım, yaptığım ne varsa… Keşke ve pişmanlık benim hayat hikâyemde yok, çünkü her zaman elimden gelenin en iyisini yapmayı öğrendim.
“Bazen kazanırsın, bazen öğrenirsin” diyebilmeyi öğrendim.
İnsanın en büyük yatırımı, kendisinedir. Bunu kesinlikle öğrendim. Çünkü 20’li yaşlarımdan beri hep kendime yatırım yaptım ve hiç bir öğrendiğim şey boşa zaman kaybı olmadı, hepsini hayatımın farklı bölümlerinde kullandım ve kullanıyorum.
Başkalarını dinlemenin yanı sıra, kendi iç sesine kulak vermenin de, ne kadar önemli olduğunu öğrendim.
“En yükseğe çıkan kurbağa, sağır kurbağadır” sözüne inandım. Çünkü bazen kimseyi duymamak gerekir. Çok gençken hayallerimi o sırada etrafımda olan kişilerle paylaşırdım ve çoğunun yüzündeki inanmazlık duygularını yakalardım. O hayaller ve planlarda o kadar büyük değildi hâlbuki… Sağır kurbağa gibi işime odaklandım, geldiğim noktadan geriye baktığımda; o inanmayan karakterlerin bir kısmı öldü, bir kısmı da dünyanın farklı noktalarına gitti.
Hayatımda çok yer etmeyecek düşüncede insanların, söylemlerine kulak asmamayı çok erken yaşlarda öğrendim.
“Siktir et!” diyebilmenin muhteşem gücünü hep bildim ve içimdeki çocuk bunu birçok durumda, birçok olayda mutlaka demiştir.
İçimdeki çocukla hep dost olmanın, beni hayatın tüm zorluklarından koruduğunu öğrendim.

Hep yaşımdan küçük gösterdim. Gençken sinir bozucuydu ama şimdi keyfini çıkarıyorum. Sırrı mı?
Sınır çizmek, kaygıyı azaltmak, spor, sağlıklı yaşam ve “Hayır” diyebilmek!
Beden kadar ruhu da korumak gerektiğini öğrendim. Enerji vampirlerinden korunmak için en etkili yöntem: “NO!” demek.
“İnsan, en çok vakit geçirdiği beş kişinin ortalamasıdır.”
Çevrenizdeki beş kişi, sizin kim olduğunuzu şekillendiriyor. O beş kişiyi iyi seçmenin, ne kadar önemli olduğunu hep biliyordum da, bunu paylaşmanın ne kadar önemli olduğunu öğrendim. Gerçi insanların çoğu kalabalıkların içinde, kendisini daha iyi hissediyor ama üreten insanın gerektiğinde geri çekilmesinin, adeta bir zorunluluk olduğunu öğrendim.

Bu yıl (2024 Kasım) İngiltere’de “yılın ilham veren kadınları” arasındaydım. Bu olay benim için bir ödülden çok, mana olarak çok anlamlıydı. Demek ki bunca yıldır yaşadıklarım, yaşadıklarımı yorumlama ve dünyaya yansıtma şeklim beni; Amerika’dan İngiltere’ye “Yılın ilham veren kadınları” arasına sokmuştu. Bu olay benim için çok anlamlıydı.
Geçmiş yıllarımı, yaşadıklarımı ve kendimi kucaklıyorum. Biliyorum ki seni de seveceğim… Çünkü şükrederek yaşıyorum. Belki de asıl sır bu!
Hoş geldin yeni yaşım! Sağlıkla, neşeyle, huzurla ve dostlukla artarak gel.
Tuğba Yazıcı
Multidisipliner Sanatçı & Yapımcı
Instagram: tugbayaziciofficial
Instagram: tualshirt
Facebook: Tugba Yazici