Perşembe, Ocak 9, 2025

info@arttmodernmiami.com

Deli Kızın Güncesi Kasımda Aşk Başkadır! Sara Bozdemir

-

|

Sımsıcak bir merhabayla tekrar karşınızdayım. Koca bir yılı devirmiş, almış başımızı gidiyoruz inanılmaz bir hızla. Ardımızda bırakacağımız yıla büyük bir hevesle güle güle derken, karşılayacağımız yeni yıl için içimiz büyük umutlarla dolu, gözlerimiz parlıyor. Eveet! Bu yıl her şey bir öncekinden daha da güzel olacak! Tabii ki öyle olacak. Anılarımızı geride kalan yılla birlikte rafa kaldırmaya hazır mıyızzz sevgili dostlar? Sormama bakmayın siz, pek de anılarını rafa kaldırıp toz tutmalarına izin verenlerden sayılmam. Acı tatlı ne varsa defterimde, açarım zaman zaman dalarım anılar denizine. Biliyorum sizinle bu sayıda Boston’da gezip dolaşacak ve Boston sokaklarında laflayacağız. O zamaaan hazır anılardan bahsetmişken Boston’la nasıl tanıştım ve de beni nasıl âşık etti kendisine dinlemek ister misiniz?

İlk Karşılaşma

Yıl 2009. Amerikan Ortodonti Derneği’nin yıllık kongresi Boston’da düzenleniyor. İki ortodontist arkadaşımla birlikte Türkiye’den düştük yollara. Bir Mayıs ayında hafif serince bir havayla karşıladı bizi Boston. Planımız tüm gün bilimsel programları takip edip program sonrası kalan zamanda Boston’u gezmeye çalışmak. Vaktimiz kısıtlı olduğu için listemizdeki yerlerden bir tanesi olan Copley Meydanı ile başlayıp, meydandaki unlu Trinity Kilisesi ve Newbury Caddesi ile devam ediyoruz. Cadde cıvıl cıvıl, ağaçlar çiçeklenmiş, kırmızı tuğla binalar Mayıs güneşinde daha da bir canlı. Kısa bir süre yürüdükten sonra bir blok ötesindeki Commonwealth Bulvarı’na salınıyoruz ve aman Tanrım!!! Ortasından kocaman ağaçlarla dolu bir park ve yürüyüş yolunun geçtiği, sağlı sollu Victoria tarzı binaların sıralandığı bir bulvar burası. Tarih kokan sıra sıra dizili kırmızı tuğlalı, kimi cumbalı, çatı katlarındaki detaylarda yüreğimin kaldığı evler. Gözlerimi alamıyorum evlerden. Ve birden ağzımdan su kelimeler fırlayıveriyor. “Vayyy beeee buralarda kim bilir kimler yaşadı ve şu anda kimler yaşıyor, ne kadar da şanslı olmalılar!”

Sara BOZDEMİR

Aşk

Yıl 2019. Amerika’nın Louisiana eyaletinde Lake Charles isimli küçük bir şehirde bir yıldır eşim ve oğlumla yaşıyorum. Fotoğraf, tutkularımdan bir tanesi olduğu için Instagramın ilk kullanıcılarındanım ve ilgimi çeken şehir ve ülkelere ait paylaşım yapan kişilerin sıkı takipçisiyim. Amerika’da daha önce gelmiş ve çok beğenmiş olduğum için Boston sokaklarından her gün paylaşımlar yapan bir kaç kişiyi takip ederken bazen şehrin sokaklarında kayboluyor, bazen de bir evin penceresinde yanan sarı lambaderin ışığında eriyorum. Paylaşılan her fotoğraf karesiyle ruhumda bir şeyler adeta alev alıyor. Boston’a uzaktan uzağa âşık oluyorum.

Kasım ayının 8’i. Yine bir doğum günü armağanı olarak farklı bir şehri seçeceğiz. Tereddütsüz Boston’da Boston’la olmak istiyorum. Ailece geçireceğimiz iki günlük bir plan hazırlıyorum.

Akşamüzeri şehre varıyoruz, hava erken karardığı için Copley Meydanı’ndaki Trinity Church’u karanlıkta fotoğraflayabiliyorum. Muhteşem Boston Halk Kütüphanesi’nin okuma salonlarını görmek için ise maalesef geç kalmışız, kapanmış. Prudental Center’in tepesine çıkıp şehrin gece manzarasını seyredelim diyoruz fakat o da ne, tadilat nedeniyle kapalı. Tanrım neler oluyor? İlk günden işler biraz ters mi gidiyor yoksa?! Enseyi karartmaya gerek yok, daha iki tam günümüz var bu şehirde. Zaten yol yorgunu da olduğumuz için listemdeki restoranlardan lobster roll yiyecek olduğumuz yeri seçip ( Lobster roll buraların favori sandviçi olup denemenizi tavsiye edeceklerimden bir tanesidir. Soğuk ve sıcak olarak iki şekilde hazırlanıyor. ) karnımızı doyuruyor ve dinlenmek üzere otelimize dönüyoruz.

9 Kasım. Bugün benim doğum günüm!!! Uzunca bir listem var bugün yapmak istediklerimle ilgili. Sabahın erken saatlerinde içimize içliklerimizi de giyerek (Gülmeyin!! Kasım ayının başında ne içliği demeyin!! Louisiana’nın nemli sıcağında yaşayan bireyler olduğumuz unutulmasın lütfen! Kışlık kıyafet nedir unutmuşuz zaten 😊) Beacon Hill semtine doğru tırmanıyoruz. Boston’un en eski mahallelerinden biri olan Beacon Hill, büyüleyici, dar Arnavut kaldırımlı sokakları, Victoria dönemi tarzı tuğla sıra evleri ve bir zamanlar gaz lambasıyla aydınlatılan sokak lambalarıyla başımı döndürüyor. Biraz da Instagram sayesinde, Amerika’nın en çok fotoğraflanan caddesi olarak anılan Acorn Caddesi, bizi adeta sömürge dönemi Boston’a geri götürüyor. 19. yüzyıl zanaatkârları ve esnafı bu güzel caddedeki sıra evlerde yaşarmış. Vay beee! Dar sokakların birinden girip diğerinden çıkıyorum. Sarı, kırmızı, mavi kapıları fotoğraflıyorum. Yaklaşmakta olan Şükran Günü nedeniyle kapı ve pencere önleri kabaklarla süslenmiş. Ve tüm süslemeler o kadar uyum içindeki. Ne bir eksik, ne bir fazla… Asaleti hissediyorsunuz.

Beacon Hill’den aşağıya salınarak “Boston Common” ve “Boston Public Garden”ına dalıyoruz. Cumartesi gününün erken saatleri olduğu için ortalıkta sadece spor yapmak için yürüyen ve kosanlar ile köpeklerini gezdirenler var. Ah bir de tabii ki parkın sakinleri sevimli sincaplar!!!

“Boston Common” ve “Public Garden” ortasından yolgeçen iki büyük park alanı. Common, 1634’te Amerika’nın ilk halka açık parkı olarak şehir içinde yaşayanların yürüyüş yapmaları için kurulmuş; yürüyüş yolları oldukça pratik. Buna karşılık, Public Garden, Amerika’daki ilk halka açık botanik bahçesi olarak 1837’de kurulmuş. Başlangıcından itibaren dekoratif ve çiçekliymiş ve yürüyüş için dolambaçlı patikaları varmış. O da ne??!! Public Garden’ın ortasında yapraklarını kocaman sarı bir halı gibi yere sermiş devasa bir Ginkgo Biloba yani Mabet Ağacı ve yanında bir bank. O banktan ve parktan bir süre ayrılamıyorum.

Dışarıda kaldıkça havanın soğuğu Boston’un rüzgârıyla içimize işlemeye başlıyor. Henüz kahvaltı bile yapmadık. Ama olsun hiç önemli değil. En sevdiğim mevsim sonbahar boyamış da boyamış tüm şehri. Dökülen yapraklar halı gibi kaplıyor kaldırımları ve Arnavut kaldırımlı sokakları. Soğuk havanın verdiği dirilikle daha başka bir enerjiyle arşınlıyorum sokakları. Yok, hayır durun bir dakika! Bu Aşk!! Aşkın o bitmek tükenmek bilmeyen enerjisi. O, fotoğraflarına her baktığımda içimde kelebeklerin uçtuğu şehrin sokaklarında ruhum adeta dans ediyor. Nasıl olur? Yok, canim daha neler! Bir şehre nasıl âşık olunur? Ama eminim bu aşk. Hissediyorum.

Kavuşma

Yıl 2021. Commonwealth Bulvarı’ndaki kiralık daireye eşyalarımız taşınıyor. Yatak odasında tavandan yere kadar uzanan pencerelerden baktığımda kendimi ağaçların üzerinde uçuyor gibi hissediyorum. Hem aşkına kavuşmaktan doğan çılgınca mutluluktan hem de manzaranın verdiği derinlikten ötürü.

Nasıl oldu da kendimizi Boston’da bir eve yerleşir bulduk peki? Çok uzatmadan anlatmaya çalışayım. Proje bazlı çalışan eşimin Louisiana’daki projesi bitmek üzereydi. (Mart, 2021) Ve kesinlikle bildiğim tek şey Boston’a kavuşmak isteğimdi. Esimin hayati boyunca çalıştığı sektörler doğalgaz ve petrol ile ilgili olmuş. Dolayısıyla Boston bölgesinde iş bulması eşime göre imkânsıza yakındı. İşi bittiğinde o bölgede yeni proje başlayana kadar Türkiye’ye gitmek üzere uçak biletlerimizi almış ve yakın arkadaşının nikâh şahidi olmak için sözleşmişti. Oğlum başka bir eyaletteki üniversiteden kabul almıştı. Bir gün işten eve şu haberle geldi. Bana Boston bölgesinden bir iş teklifi var! Tamamen farklı bir sektör ancak benim özelliklerimde birisine ihtiyaçları varmış ve bana ulaştılar. Birkaç görüşme sonrası; “Mayıs ayında işe başlamamı istiyorlar.” Aman Tanrım!! Gerçek olamaz!! Aman Tanrım!!!

İstemek, gerçekten çok istemek!! “The Secret- Hayatımı Nasıl Değiştirdi” ve “Tanrılar Okulu” kitapları geliyor aklıma… Ev bulmak için geçen beş hafta süresinde Boston’un sokaklarında her günüme, bu yaşıma kadar yaşadığım her olaya şükrederek ve artık bu şehirde yaşayacağıma kendimi inandırmaya çalışarak dolaştım. Çünkü hala çok şaşkındım ve inanamıyordum.

Hikâyelerime ara vermenin zamanı gelmiş olabilir mi acaba, ne dersiniz? 3,5 yıldır Boston’da yaşayan bir flanöz olarak tavsiyelerimi sıralamamın vaktidir o halde…

Yaz mevsimi taşınma telaşı ve bu şaşkınlıkla geçip gidiverdi. Yaz mevsiminde buraya gelecek olursanız Charles River Esplanade’de çok keyifli vakit geçirebilirsiniz. Pazar günleri Newbury Caddesi 30 Haziran’dan 1 Eylül’e kadar araç trafiğine kapalı oluyor. Cadde boyunca kurulmuş tezgâhlardan alışveriş yapabilir, müzik yapan grupları dans ederek dinleyebilirsiniz. Boston Common ve Public Garden’a piknik örtünüz ve sepetinizle yayılabilir, sincaplarımız ve ördeklerimizle arkadaşlığınızı ilerletebilirsiniz. 1877’den beri faaliyette ve şehrin kültürel bir simgesi haline gelmiş olan “Kuğu Tekneler” ile Public Garden içindeki gölette tur satın alabilirsiniz.

Hava sıcaklıkları sürekli yüksek derecelerde seyretmese de sıcak akşamlarda şehir manzarası eşliğinde serinlemek için “Rooftop at The Envoy” ve “Long Bar&Terrace” gibi mekânlarda içkinizi yudumlamayı unutmayın. Eğer beysbol tutkunu iseniz tabii ki sezon başlamış oluyor. Maç başlamadan önce Jersey Caddesine gelecek olursanız sokak satıcılardan biber ve soğanlı İtalyan sosisi almalısınız. Veya Red Sox’in mabedi Fenway Park’ta efsanevi Kayem sosisli sandviçini, salonda veya doğrudan koltuğunuzdan satın alabilirsiniz. Ketçap ve hardalla muhteşem oluyor. Kelleher Gül Bahçesi, 200 çeşit gül içeriyor. Bahçede toplamda 1.500’e yakın bitki var! Ücretsiz gezebilirsiniz. Haziran ayı ortalarında güller inanılmaz güzel oluyor. Instagram hesabınız için harika fotoğraflar çekebilirsiniz. 

Ve işte yine benim mevsimim sonbahar. Muhteşem!! Sonbaharın bu kadar yakıştığı bir başka şehir var mıdır bilemiyorum. Beacon Hill, Back Bay ve South End mahalleleri kendinizi sokaklarında güvenle kaybedebileceğiniz yerler. Ayrıca unutmadan Mount Auburn Mezarlığı sonbaharı doyasıya hissedeceğiniz yerlerden bir tanesi. Tam da su anda aklıma gelmişken bu mezarlık dışında şu ana kadar size anlattığım tüm mahalle ve mekânlara yürüyerek gidebilirsiniz.

Evet, doğru duydunuz! Yürüyerek veya isterseniz bisikletle (bluebikes.com) neredeyse tüm şehri rahatlıkla dolaşabilirsiniz.

Kış ise tabii ki en sevdiğim ikinci mevsim. Tam da Noel heyecanın ortalığı sardığı şu günlerde ağaçların ışıklandırıldığı Commonwealth Mall’dan yürüyerek Boston Public Garden’a ulaşıp park içindeki “The Boston Common Frog Pond”da buz pateni yapabilir veya sıcak çikolatanız elinizde paten yapanları seyredebilirsiniz.

Noel ruhunu yakalamak için “Holiday Market, Snowport” ve “Sowa Winter Festival” isimli kış pazarlarında, sıcak çikolata, sıcak şarap, kış kokteylleri, mevsimlik ev yapımı biralar, elmalı çörekler gibi lezzetleri tadabilirsiniz. Yerel sanatçılara ait el yapımı hediyelik eşya ve gıda ürünleri satın alabilir, yerel müzisyenlerin şarkılarıyla eğlenceli vakit geçirebilirsiniz. Eğer benim gibi bir kış delisiyseniz ilk kar fırtınasında kendinizi sokağa atabilirsiniz. Emin olun evlerin önünde kar kureyenler, spor tutkunu koşucular (ki bu sadece bu şehre özel bir durum olabilir, her şartta tüm şehir spor amaçlı koşuyor gibi geliyor bana) ve bir tek siz olacaksınız cadde ve sokaklarda. Derin sessizlikte sadece kar tanelerinin paltonuz veya şemsiyenize düşüş sesini dinleyebilir, yanaklarınız al al olmuş, burnunuz kıp kırmızı, parmak uçlarınızı hissetmiyor şekilde açık bulduğunuz bir kafeye dalıp sıcak çikolatanızı keyifle yudumlayabilirsiniz. Bunun için en sevdiğim adres Café Nero, South End. Üzülerek belirtmek isterim ki sadece bu sene yani 2021’de kar fırtınası oldu ve ciddi miktarda kar yağdı. İklim değişikliği etkilerini çok ciddi olarak hissediyoruz. Doğanın döngüsünü ve mevsimleri kaybediyoruz. 3 yıldır kar yağmıyor desem daha doğru olacak.

İlkbaharın gelişiyle tüm şehir renk cümbüşüne dönüşür. Manolya ağaçları ile başlar, kiraz ağaçları ile devam eder. Ayrıca evlerin bahçeleri ve pencere önleri sizi kendine hayran bırakır. Charles River Esplanade’de kiraz ağaçlarının altında oturup hayal kurabilir, müzik dinleyebilir veya piknik yapabilirsiniz. Her yıl Nisan ayında dünyaca ünlü Boston Maratonu koşulur. Şehir dünyanın her bir tarafından gelen binlerce ziyaretçiyi ağırlar. Kalabalık olur ancak tam bir festival havasına bürünür benim sevgili Boston’um. Kendisine yaraşır şekilde bir düzen ve asayiş içinde ağırlar misafirlerini…

Evim, Boston

Yıl 2024. Marlborough Caddesi, Back Bay mahallesi. Elimde çay fincanım ve kitabımla oturduğum pencere onu köşemden sokağın karşısındaki kırmızı tuğlalı, çatı katlı, cumbalı evleri seyretmeye doyamıyorum. Burası benim evim. Burası benim kendimi dünyanın hiç bir yerinde hissetmediğim kadar ait hissettiğim yer. Gözlerimi kapatıyorum sımsıkı sonra açıyorum görüntü aynı. Değişmiyor… Evet, bu gerçeğin ta kendisi… Burada tam da olmak istediğim yerdeyim, Boston…

Sokaklara her çıkışımda sanki ilk kez görmüşçesine hayranlıkla bakınıyorum etrafa. Başkaları ellerinde telefonları, fotoğraf makineleri ile fotoğraf çekmeye çalışırken “Hayır çekmeyin, o benim Boston’um” dercesine kıskanır buluyorum bazen kendimi. Hiç insan bir şehre âşık olur mu? Hem de doğup büyümediği bir şehre bu kadar tutulur mu?

Beacon Hill ve Back Bay mahallelerinde yürüyüş yaparken evlere bakayım derken bir yere takılıp düşmemeye dikkat edin!!! Ben hala ağzı açık şekilde sağlı sollu sıralanan evlere hayranlıkla bakmaya doyamıyorum. Aynı sokağın, aynı evin, aynı ağacın fotoğrafını çekmekten hiç usanmadım. Geçenlerde eşimden evden çıkar çıkmaz fotoğrafımı çekmesini isteyince bana “İnsan evinin sokağında fotoğraf çekip durur mu?” dedi. Bilmiyor ki ben sadece evimin sokağında fotoğraf çekmiyorum bu şehirle aşk yaşıyorum…

Eh artık vedalaşma zamanıdır dostlar. Bir kaç sayı sonra ben yine döner dolaşır gelirim başka bir Boston anlatısıyla. Hepimiz için çok güzel bir yıl diliyorum. Heyecanınızın, yaşam sevincinizin eksilmeyip artacağı hayallerinizin gerçek olduğu mus mutlu bir yıl olsun Yeni yılınız kutlu olsun! Ve bir sonraki seyahatimiz sürpriz olsun!

Dilerseniz syakinoglu@gmail.com adresimden veya @saraonroad Instagram hesabımdan bana ulaşabilir, Boston ile ilgili merak ettiklerinizi yazabilirsiniz.

Sevgiler…

Sara Bozdemir

Instagram: @saraonroad

Share this article

Recent posts

spot_img

Popular categories

spot_img

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz