Mavi Şehir ’den Beyaz Kule ’ye uzanan büyülü yolculuk…
Hem eğlence hem de romantik ortam ararken birdenbire Kavala ve Selanik seyahat programıma girdi ve neyle karşılaşacağım hakkında hiçbir fikrim yoktu. Hiç tahmin etmediğim yerler bazen favori rotama dönüştüğü için ilk durağım olan Kavala, nam-ı diğer Mavi Şehir de benim için öyle oldu!
Şehre girdiğim anda zamanda yolculuk yapmış gibi hissetmeme neden olan Kavala şehri Bizanslılar, Osmanlılar, korsanlar ve Muhammed Ali’nin evi olarak çalkantılı bir geçmişe sahip olduğunu haykırıyordu sanki… Eğer haritanızda Akropolis’i işaretlediyseniz, Kavala tam size göre bir yer olabilir. Yazımın devamında ne demek istediğimi anlayacaksınız.
Denizden yamaca doğru bir amfi tiyatro gibi yükselen Kavala’nın Mavi Şehir olarak anılmasına sebep neydi acaba? Bu etkileyici tarihi şehrin, Ege denizinin mavi ve turkuaz renkleriyle çevrili kayalık bir burnun üzerine inşa edilmiş olması sorumun cevabı. Akdeniz güneşi rengârenk evlere yansımış bir mücevher gibi parlarken ilham almamak mümkün değildi.
Kavala tatilinize eski şehir Panagia’dan başlamanızı tavsiye ederim. Yürüyerek Muhammed Ali Meydanı’na vardığınızda Kavala’da heykelini ve şimdi müze olan eski evini ziyaret edebilirsiniz. Yorgunluğunuza değecek bir tavsiye daha: dik yolları takip edip kaleye çıkın ama mutlaka rahat ayakkabılarınızı giymiş olun! Kaleye vardığınızda Kavala’nın 360 derecelik panoramik manzarası tüm ihtişamı ile sizi karşılayacak. Küçük, dik merdivenler gerçekten yorucu ama kesinlikle buna değiyor!
Yerlilere Kavala’da nereler gezilir diye sorduğumda cevap “yoksul ev” anlamına gelen “İmaret” oluyor. Tarihle ilgilenmeseniz bile, İmaret büyüleyici ve Kavala’da görülmesi gereken bir yer, listenize alın lütfen! Bina avluları, havuzları ve karmaşık çatıları ile harika bir yapı. İçinde bulunan orijinal eski mutfağını görebilirsiniz. Kavala’da tütüncü bir aile yıllarca bakımsız kaldıktan sonra eski ihtişamına kavuşturmuş ve içinde bir otel açmış. Bu nedenle, tarihin içine bir adım daha atmak istiyorsanız, bir oda ayırtabilirsiniz!
Notlarımda bulunan UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan Filipi Arkeolojik Alanı’nı görmek için sabırsızlanıyorum. Yunanlılar, Romalılar ve ilk Hıristiyanlardan kalan önemli kalıntıları barındıran bu sit alanında duvarlar, akropol, tiyatro, forum, iki bazilika ve sekizgen bir kilise mevcut! Eski hali gözümün önünde canlanıyor bir anda: tarihi bir filmden kesitler izler gibiyim, çok ilginç!
Tütünü ile meşhur olan Kavala’yı ziyaret edip Tütün Müzesini görmeden dönmek olmaz tabii. Bu müzenin özelliği sadece Doğu tütünlerinin (dünyada başka hiçbir müzede bulunmayan) işlenmesine ilişkin bir sergi içermesinde değil, aynı zamanda ekonomik olanı sergileyen bir müze olmasıymış, girişte panoda yazıyor!
Roma Su Kemeri ve Arkeoloji müzesi ziyaretimi de tamamlayıp yerel halkın içine karışmak üzere sahile iniyorum. İşte aradığım ortam: eski moda bir çekiciliği olan bu sahilde kıyı boyunca kafe ve tavernalar ile beraber renkli küçük bir dönme dolap da dâhil bu manzaraya! Yat limanında yemek yemek konaklamamın olmazsa olmazı! Güzel restoran Psaraki’de yelkenlilerin tam önüne oturup klasik ve modern yemeklerden oluşan bir yemeğin tadını çıkarıyorum. Bölgenin ünlü ızgara sardalyası, kızarmış kalamarı, beyaz taramosalata, karidesli kuskus ve Girit salatası bu akşamki menümüz!
Meşhur Kavala kurabiyesi nerede dediğinizi duyar gibiyim. Pudra şekeri ile zenginleştirilmiş bu lezzetli tereyağlı kurabiyeler, Yunanistan’ın her yerinde popüler aslında. Afiyetle yiyip, birkaç kutu sipariş veriyorum.
Güneşlenip denizin tadını çıkarmak için Kavala koyunun mükemmel denizleri ve güzel kumsalları da mevcut. Yaz sezonunda şezlong ve şemsiyelerin bulunduğu bir plaj olan mavi bayraklı Amolofi plajı gibi yakınlardaki popüler plajlardan birine gidebilirsiniz. Daha vahşi bir plaj deneyimi yaşamak istiyorsanız, zengin bitki örtüsü ve etkileyici kayalarla çevrili küçük bir koyda bulunan yakındaki Akrotiri Vrasida’ya gitmenizi tavsiye ederim.
Kavala’ya romantik bir akşam yemeği ile veda edip bir sonraki rotam olan Selanik için hazırlık yapıyorum. Yaklaşık 1,5 saat süren otobüs yolculuğundan sonra hareketli ortamları sevenlerin daha cazip bulacağı bu şehre ayak basıyorum. Merkezde bulunan Electra Palace oteline yerleştikten sonra bu dinamik şehri gezmeye başlıyorum. Gerçekten her şeye sahip: ilginç bir tarih, güzel bir deniz kenarı ve heyecan verici gece hayatı var. Bir gezgin olarak Selanik’te ne yapılır diye merak ediyor olabilirsiniz. Bu yazıyı okuduktan sonra burada yapılacak şeylerin çeşitliliğine şaşıracaksınız.
Beyaz Kule şehrin sahil kesiminde bulunan şehrin simgesel yapısıdır. Beyaz Kule ‘den tüm şehrin ve Akdeniz’in güzel bir manzarasını seyredebilirsiniz. Selanik’te sadece birkaç saatiniz varsa, kesinlikle zaman ayırmanız gereken tek şey Beyaz Kuleyi ziyaret etmek olmalı!
Selanik sahili aynı zamanda şehrin en güzel fotoğraf noktalarından biri olan şemsiye heykeline de ev sahipliği yapıyor. Şehrin Avrupa Kültür Başkenti simgesiymiş. Ayrıca Instagram çağına özel Selanik’in ikonik görüntülerinden biriymiş. Bu bilgiyi yerel birinden öğreniyorum. Daha güneye doğru yürümeye devam edip Garden of Sands ve Garden of Remembrance gibi birkaç küçük park görüyorum. Yürüme mesafesinde olan Selanik limanının manzarası muhteşem. Çok sayıda birbirinden şık ve kalabalık bar, kafe ve restoran görmek beni yaz mevsimine ışınlıyor. Gece hayatı dünyaca ünlü olan Selanik hangi mevsimde giderseniz gidin garanti ederim ki sizi havaya sokuyor. Bir kahve molası için harika bir durak buluyorum. Cafe Palermo şık dekoru ile beni cezbediyor. Kahvemi yudumlarken karşılaştığım insan manzaraları eğlenmeyi seven, canlı, dinamik ve konuşkan oldukları yönünde izlenim veriyor bana. Bir an için kendimi İzmir Alsancak’ta hissediyorum. Konum ve ortam olarak çok benzer yönleri var bence.
Selanik gezi notlarımda ilk sıralarda bulunan Atatürk’ün doğduğu evin, müze olarak ziyarete açık olduğunu görüyorum. Hızlı adımlarla eve vardığımda kalabalık olduğunu fark ediyorum. Genelde her yaştan Türklerden oluşan gezi turlarının oluşturduğu kuyruk var. Benim için çok heyecan verici. Gezmeye başlayınca en etkileyici bölüm 2.kattaki Mustafa Kemal’in doğduğu geniş oda. Atatürk’ün Ankara’dan getirdiği bazı kişisel eşyalarını ve okul günlerine ait tüm belgelerini doyasıya inceliyorum. Son olarak babasının diktiği nar ağacının avluda hala bulunması çok çarpıcı! Müzeden hüzünlü bir şekilde ayrılıyorum.
Selanik’te çok sayıda dünya mirasını keşfe devam! Tarih turumun bir sonraki durağı Roman Rotunda oluyor. Öğreniyorum ki, 300’lerin başında Romalılar için bir ibadethane olarak inşa edilmiş. Roman Rotunda’da biraz zaman geçirdikten sonra, Galerius Kemeri ’ne doğru yürüyorum. Bu antik yapıda 300’lerin başında bir zafer göstergesi olarak inşa edilmiş. Kemerin tüm küçük detaylarına bakabilirsiniz ama dürüst olmak gerekirse, hepsi bu kadar!
Eğer sıkılmazsanız, Selanik Arkeoloji Müzesi, Bizans Kültürü Müzesini de tavsiye ederim.
Akşam yemeği için tavsiye üzerine ‘The Greek’ adlı harika bir Yunan restoranına geliyorum. Burası Selanik’te çok popüler bir restoranmış. Yalnız biraz erken gitmenizi öneririm çünkü çok çabuk doluyor! Önceden rezervasyon yokmuş! Mezeleri, deniz mahsullü ana yemekleri ve tabii ki Yunan salatası muhteşemdi! Google’da yorumlara yazacağım.
Yemek sonrası şehrin ve eğlence kültürlerinin simgesi haline gelmiş tavernalar için Ladadika bölgesine doğru yola çıkıyorum. Tesadüfen bulduğumuz ve misafirperver sahipleri için tercih ettiğimiz mekân Rouga’da sirtaki gecesine dâhil oluyorum bir anda!
Şimdilik, Kalispera! ?
Rüzgâr Kâşifi
Kaptanın seyir defteri kayıtları
Solmak üzereyken,
Geçmişi ve Geleceği aniden buluştu,
Kayıp ruhunu arıyordu
Sürpriz haberlerle dolu yelkenlilerin ardında,
Tam da o anda Şimdiki zamanı
Ziyarete geldi onu
Umulmadık bir şekilde…
Kalbinizden güneş ışığı eksik olmasın,
Maviliklerde görüşmek üzere,
Banu Demir
Editör & Şair
Instagram: bluevoyage_blueroute