Günler günleri, aylar ayları kovalarken yine bir araya geldiğimiz bir ‘’an’’ dayız. Öyle ki; şimdi şu ‘’an’’ dan bahsetsek desem aklınıza ilk gelen ne olurdu? Tam da içinde bulunduğumuz, sizin bu dizeleri okuduğunuz ne geçmişin, ne de geleceğin yerinin olmadığı ŞİMDİ den!
1989 yılında çekilen Peter Weir’in yönettiği ve Robin Williams’ın öğretmen rolünde yer aldığı “Ölü Ozanlar Derneği” benim ergenlik yıllarıma denk gelir. O yıllarda büyük ses getiren film, “En İyi Özgün Senaryo Akademi Ödülü” nü almıştı.
Bay Keating ( Robin Williams ), çoğu baskı altında olan öğrencileri edebiyat ve şiirin bambaşka dünyasıyla tanıştırıyordu. Onlara özgürlüğü, hayatı yeniden anlamayı, dünyaya farklı açılardan bakmayı öğretiyordu.
Filmde de Robin Williams ( Bay Keating ) şöyle der;
– Yaşadığınız günü kavrayın, çocuklar. Hayatınızı olağandışı yapın!
Anı yaşamak olarak bilinen Carpe Diem felsefesi, o yıllarda bu film ile gündeme gelmişti. Milattan önceye dayanan bu felsefi akım, Romalı şair Horatius’un yazdığı Odes adlı eserinin dizelerinde geçer:
“Carpe diem, quam minimun credula postero”
“Bilge ol, süz şarabı damla damla
Bu kısa ömürde bel bağlama boş umutlara
Daha biz konuşurken bile
Geçip gitmiş olacak kıskanç zaman
Yaşa doya doya gününü
Olabildiğince az güven yarınına!”
Anı yaşamak, günü gün etmek, doyasıya yaşamak ve tadını çıkarmak anlamlarına gelir. Carpe Diem felsefesi, her daim ölüm gerçeğinin farkında olarak, zamanın değerini bilenlerin ve anı yaşamaya özen gösterenlerin felsefesi olarak da tanımlanabilir.
‘’ An ’da kalmak ‘’ .
Yaş kemale erince anlamı daha iyi anlaşılan moda bir tabirdir.
İçinde bulunulan zaman dilimine odaklı yaşayarak, geçmişten pişmanlık duymadan, gelecek için endişelenmeden, sadece her ne yaşıyorsak şimdiye odaklanmak, yargılamadan, geçmişe takılmadan ve de gelecek için kaygılanmadan yaşamak demektir.
Çoğu zaman ifade etmesi uygulamaktan daha kolaydır. Günlük koşturmacalar ve herkesin hepimizin bahanesi olan işler güçler arasında an ‘da kalmayı başarmak çok da kolay değildir, lakin denemek, başarabilmek muazzam bir etki yaratır. Çünkü aslında hayat anlardan ibarettir. O anların içini nasıl doldurmak istediğiniz size kalmıştır. Öncelikleriniz, vazgeçilmezleriniz, sizi siz yapan şeylerle bütünleştiğinde yaşamanın nefes alıp vermekten ibaret olmadığını hissedecek, farkındalık boyutunu iliklerinize kadar deneyimleyebileceksiniz.
An’ da kalın.
Şimdi size birkaç tüyo veriyorum sevgili ArtTmodernmiami okuyucuları:
An da kalmanıza engel olan şeylerden biri “ruh kası” olarak da bilinen Psoas kasınızın gergin olmasıdır. Psoas kası nedir? Nerededir? Nasıl gevşetilir? derseniz bu konuda internette epey kaynak var. Kısaca ‘core’ yani tüm karın kaslarının dengelenmesini ve bel düzgünlüğünü sağlayan Psoas kası, korku ve stres anlarını hisseder, ruhun dilinden anlar, esnetilmesi ise kronik stresin azalmasını sağlar. Vücudun en derin çekirdeği olarak da bilinen Psoas kasınızı esnetip gevşettiğinizde anda kalmayı çok daha kolay bir şekilde başarabildiğinizi göreceksiniz. O bambaşka bir “an” dır zaten. Kısa bir süreliğine bile olsa başardığınızda bunu hemen anlarsınız. Adeta içinizdeki bir düğmeye basılmış da bir anda o moda geçmiş gibi hissedersiniz.
An’ da kalmayı başarabilmenin benzersiz taktiklerinden biriside; “eğer şimdi değilse ne zaman?” sorusunu kendinize sormanızdır!
An’ da kalınca sadece izleyicisindir ve zihnin düşüncelerin gözlemcisi halindedir.
Bende bugünlerde “an’ da” kalmanın ne kadar benzersiz bir deneyim olduğunu anladığım günlerin içindeyim sevgili dostlar. Fark ediyorum ki; hep geçmiş ile gelecek arasında bocalamışım. Bu benim mutluluğumu, huzurumu kısaca tüm yaşamımı çok ciddi olarak etkilemiş. Geçmişi değiştiremeyiz o zaman geçmişte olanlar için üzülmek niye? Gelecekte neler olacağını bilemeyiz çünkü biz haricindeki dış faktörler bir şeylerin oluşumuna etki eder. Kelebek etkisi… Dolayısıyla da hiçbir şey planladığın gibi gitmez. Bu da hayal kırıklığı yaşatır.
Düşünün… Şu an burada sizinle bunları paylaşıyorum. İçimdekileri ve gözlemlerimi paylaşıyor ve bu zevki iliklerime kadar hissediyorum. Gaza gelmişim, zihnimden kelimeler öylece plansız akıyor.
“Ohh duygularımı ne kadar güzel aktarıyorum ” dedikten hemen sonra zihnimde şu düşünceler belirseydi:
– Acaba yazımı beğenecekler mi?
– Keşke anlatması daha kolay bir konu seçseydim…
– Yarın sevgilimle yemeğe nereye çıkmalıyım?
– Bazı insanlar kendilerini hiç yormadan çok daha fazla para kazanıyorlar. Ben neden yapamıyorum?
– Off ayın sonu geldi…
– Acaba tekrar şehir hayatına geri mi dönsem?
… Ne olurdu acaba? Tabi ki ‘’an‘’ nın içine etmiş olacaktım. An’ ı kaçırmış olacaktım. Peki, ne yapabiliriz?
* Bu ve benzeri düşünceler zincirinin içinde kendinizi bulduğunuzda veya kendinizi yakaladığınızda farkındalığınızı devreye sokun. O anlarda durun ve sadece derin bir nefes alın.
* Yapabilirseniz meditasyon yapın. Etrafındaki herhangi bir şeye odaklanın; bir kalem, bir çiçek, kedi, bulut… Fark etmez. Onu deneyimleyin, tek tek en ince ayrıntısına kadar ve belki sonra bir nesne daha ve bir tane daha…
İşte an’ dasın!
* Olmadı Psoas kasınızın düğmesine basın. Esnetin onu.
O ilk düşünce zincirin ilk halkasında kalmak çok önemli… Zincirin diğer halkalarını takip etmek veya ilk halkada kalmak yani an’ ın içinde kalmayı seçmek tamamen bize aittir. Aslında o ilk düşünceyi takip etme çok eskilerden gelen bir alışkanlığımızdır. Düşünceyi takip ederek, olası ihtimaller üzerinde durup kendimizi koruma altına almak isteriz çoğu zaman.
Düşüncelerimiz her zaman belirecektir. Bizim alışkın inanç sistemimiz (egomuz) bize mutlaka “şunu bir düşün” diye bir öneride bulunacaktır. İç ses olarak onu hep duyacağız. O düşünceyi takip etmemiz ise bizim an’ da olmadığımızın göstergesidir.
Önceden uyarmak istiyorum ki, ilk denemelerimiz öyle kolay olmayacaktır. Ama denemekten vazgeçmemiz lazım. Dediğim gibi, başarmak istediğimiz şey bir alışkanlık. Eğer günde iki dakika bile, rahatsız edici düşünceler zincirinden bu şekilde uzaklaşabiliyorsak bu muhteşem bir gelişmedir ve aslında değişimin başlangıcıdır.
Hem farkında mısınız? “an” sonrasını biz, kendimiz içinde bulunduğumuz şimdide yaratıyoruz ve eğer an’ da iken sonrası için “endişe” duyuyorsak evet o endişelerimizi de biz yaratıyoruz. Çünkü hepimiz çok güçlü yaratıcılarız!
An’ da kalmak, düşünmek yerine hissetmektir. An’ da kalmakla ilgili yapılacak ilk adım: Fark etmektir!
Eckhart Tolle’ nin efsane kitabını ‘’ Şimdinin Gücü ‘’ adlı kitabını okumuş muydunuz? Şimdiki anı yaşamanın önemini fark eden, ancak zihni geçmiş ve gelecek arasında gidip gelen ve şimdiyi kaçıran insanların okuyarak kendilerine büyük bir armağan sunacağı bu kitap, bireyin iç huzurunu ve aydınlanmayı nasıl bulabileceğine dair derinlemesine bir rehberdir.
Şimdi size şunu sormak istiyorum:
Siz bunu deneyimlemeyi ve kendiniz için değişmeyi istiyor musunuz? Ben hala deniyorum. Vazgeçmiyorum.
Peki, siz ne durumdasınız?
Kamil Çakır
* The Odes of Horace
* https://tr.wikipedia.org/wiki/Horatius.
* https://www.poetryfoundation.org/poets/horace