Bugün sizlere yıllar önce yaptığım bir Yunanistan gezimi anlatmak istiyorum.
Türkiye’ye yakın olduğu için birkaç kez gitme fırsatı bulduğum tarihi, doğası, kültürü, müziği ve yemekleri ile Türkiye’ye benzeyen bayrağındaki renkler gibi mavi beyaz bir ülke olan Yunanistan’a gitmek için bu kez gemi turunu tercih etmiştik. Üniversite yıllarından bir arkadaşımla beraber İzmir’den yolcu gemisine bindik. Gemi yolculuklarının bir güzel yanı sürekli valiz toplamadan odanızı değiştirmeden gezebilmektir. Bu bir rahatlık sunsa da karada geçirilen zaman kısıtlı olduğu için çok iyi değerlendirmek ve çok hızlı gezmek gerekir. Odalarımızın anahtarlarını alıp yerimizi bulduktan sonra eşyalarımızı yerleştirdik ve cankurtaran tatbikatı için yukarıya çıktık. Kaptan ve mürettebat ile tanıştığımız tatbikat sırasında acil bir durumda neler yapacağımız, can yeleklerini nerede nasıl bulup kullanacağımız konusunda eğitim aldık. Yunanlı gemi müdürü gezi hakkında İngilizce bilgiler verdi. Geminin satış ve pazarlamasını yapan Seyahat şirketinin rehberleri ise Türkçe olarak gideceğimiz limanlardaki turlar konusunda bizi bilgilendirdi. Biz klasik turları almak yerine kendi keşfimizi yapalım diye kendi aramızda konuşurken aynı şeyi düşündüklerini söyleyen genç bir anne kız ile tanıştık ve turları dörtlü olarak yapmaya karar verdik. Yemek sırasında sohbetimiz ilerledi ve birçok ortak noktamız olduğunu keşfettik.
Gece yolculuğu sonrası vardığımız ilk liman Selanik idi. Gemiye biniş sırasında pasaportlarımızı toplamış ve bize limanlarda giriş ve çıkışlarda kullanacağımız gemi kartlarımız verilmişti. Bu kartlar aynı zamanda gemide alışveriş yapmak ve ekstraları odaya yazdırmak için de kullanılabiliyordu. Sabah kahvaltısından sonra Selanik’e gitmek için gemiden ayrıldık. Burada ekstra tur almamış ve yürüyerek gezmeyi tercih etmiştik.
İlk durağımız olan Beyaz Kule limana çok yakındı. Sahilde yürürken şehrin Türkiye’ye benzerliği ilgimizi çekti. 16.yüzyılda Kanuni Sultan Süleyman tarafından inşa ettirilen Beyaz Kule şehir Yunanlılara geçtiğinde beyaza boyandığı için bu ismi almış ama zamanla eski rengine dönmüştü. Kulenin hemen önünde sokak simitçisi gördük. Çok güzel Türkçe konuşuyordu. Aksanına rağmen dediklerini anladık. Aldığımız simitlerin Türk simitlerinden daha sert olması ilgimizi çekti. Ondan gerekli bilgileri alarak yürüyüşe başladık. Tarihi surlar, camiler, kiliseler hepsi birbirine bir yürüyüş mesafesindeydi. Kiliselerin önündeki minik çerçeveli Kutular dua amaçlıydı ve çok ilgimizi çekti.
Sonra Türk Konsolosluğunun hemen yanındaki Atatürk evine gittik Mustafa Kemal Atatürk’ün 1881 yılında doğduğu evi gezdik. Bizim gittiğimiz yıllarda aslına daha yakın olan müzede eşyalarını, mumyasını hatta doğduğu odayı görme şansını yaşadık. Sonra Selanik Çarşısını gezerek hediyelikler aldık meşhur kavala kurabiyesini almayı da unutmadık.
Gemiye dönüp odamızda bir müddet dinlendikten sonra akşam yemeğine gittik ve yine açık büfe güzel bir yemekten sonra geminin arka tarafında havuz başında olan eğlenceleri izledik. Bu gemide diğerlerinde olduğu gibi akşamdan odalara ertesi günkü gezi planları gemi, eğlence programları bırakılıyordu. Böylece ertesi günün planını yapma şansımız oluyordu.
Tüm gece yol aldıktan sonra sabah Pire limanına demirledik sabah kahvaltımızı yine gemide yaptık. Tur almadığımız için Pire’den Atina’ya taksi ile gidecektik. Taksicilerin fazla fiyat isteyecekleri konusunda uyarılmıştık. O nedenle pazarlık yapıp bindiğimiz taksi ile Atina’da Akropolis Antik Kentine vardık. Bizim gemi yolcuları da otobüsle gelmiş rehberin verdiği bilgileri dinliyordu. Biz de biraz kulak misafiri olduk.
Antik Yunan kentlerinde kentin hemen yanı başında yüksek tepelere kurulan kaleleri ve tapınakları olan bu özel alanlara Yunanca yüksek şehir anlamına gelen Akropolis ismi verilmiştir. Bu Akropolislerin en ünlüsü de ziyaret ettiğimiz Atina Akrapolisi’dir. Antik Yunan mimarisinin en önemli eseri sayılan Parthenon MÖ 5.yy da inşa edilmiş Tanrıça Athena’ya adanmıştır. Propylaion tapınağı, Athena ve Poseidon’a adanan Erekhtheinon tapınağı ve Athena Nike tapınağının önemli bölümleri hala ayaktadır.
Akropolis’in aşağıdan da görülebilmesi için Atina’da çok yüksek katlı binalara izin verilmediğini biliyor muydunuz?
Tarihi ile bizi büyüleyen bu Antik kentte dolaşıp Atina’ya tepeden baktıktan sonra aşağıdaki müzesini gezip mini trenlerle şehrin içinde dolaşmaya başladık. Tren Atina’nın görülmeye değer tarihi ve turistik yerlerinden geçiyordu. Arada inip gezip tekrar binme imkânı olan bir trendi. Sarayı ve önünde bekleyen etekli Yunan askerlerini görmek çok ilginçti. Çarşıda inip Akropol manzaralı bir restoranda yemek yedik. Daha sonra kahve içmeye gittiğimiz Kafe’de uzun müddet garson bekledik. Sanıyorum siesta saatleri vardı. Uzun müddet hiç kimse bizimle ilgilenmedi. Oturmak zorunda kaldık. Dönüşte biraz da Pire’de gezelim dedik. Paşa limanında gezerken gemiyi görüyorduk. Düdük öttürülünce zamanımız daraldı. Gemiye geç kalacağımızı düşünerek endişe ettik. Taksi bulmakta zorlanarak büyük bir korku atlatıp gemiye zor yetiştik. En son binmeyi başardık ve rahatladık. Yemek salonuna gittiğimizde nefes nefeseydik. Bugün Yunanistan’ın başkentini görmüş ve birçok uygarlığın merkezi olan bu bölgede tarihin nasıl korunduğuna şahit olmuştuk.
Gece gemi şovlarını izlemeye gittik ve daha sonra güvertede oturup serin Ege rüzgârının keyfini çıkardık.
Fotoğraf:Ayşe Zeynep Özcan
Bir sonraki durağımız dünyaca meşhur Santorini adası idi. Mavi beyaz evleriyle ünlü volkanik adada büyük liman olmadığı için gemi açığa demirledi. Kahvaltıdan sonra teknelerle sahile vardık. Santorini’de gemiden tur almayı tercih etmiştik Bu sayede otobüslerle tepeleri tırmanarak güzelliğiyle ünlü OİA köyüne vardık. Yolda rehberimiz bize adayla ilgili bilgiler verdi. Pencere çerçevelerinin mavi olma nedeninin içeriye akrep böcek gibi hayvanların girmesini önleme amaçlı olduğunu söyledi. Angelina Jolie ve Brad Pitt’ in adada yaptırdığı evi gösterdi. Daha sonra otobüs meydana park etti. Kilise ’de tarihi bilgileri aldık ve serbest olarak gezmeye başladık. Muhteşem manzarada güzel fotoğraflar çektik. Beyaz evlerin mimarisi ve her evin önündeki teras balkonları çok beğendik. Şirin restoranlar, hediyelik eşya satıcılarından gelen güzel Yunan müzikleri ile hakikaten çok güzel bir kaç saat geçirdik. Tekrar aşağıya küçük limana inmek için üç yol vardı ya dik merdivenlerden aşağı yürüyeceksiniz ya eşek ile ineceksiniz ya da teleferiğe bineceksiniz. Biz teleferik opsiyonunu seçtik ve aşağıya indikten sonra tekneyle gemiye geçtik.
Gemide yine bizi oyalamak için çeşitli eğlenceler hazırlamışlardı. Önce sirtaki öğrenip dans ettik sonra çocuk eğlencelerine katılıp sandalye kapmaca oynadık. Müthiş eğlenmiş olarak Mikanos’a vardık. Dünyaca ünlü gece eğlenceleriyle tanınan bu Yunan adasında isteyenleri otobüsle köye taşıyorlardı. Biz yine yürümeyi tercih ettik. Bu adada denizde yüzmek çarşıda alışveriş etmek imkânını da bulduk. Yunanlı esnafın Türk olduğumuzu anlayınca bizle Türkçe konuşmaları ve Türk dizilerinden bahsetmeleri çok güzeldi. Güzel Akdeniz mimarisi ile bizi etkileyen adada Değirmenler Bölgesine yürüdük. Gün batımı çok güzeldi. Neden bu kadar kalabalığın toplandığını o zaman anladık. İnsanlar bir ayin seyreder gibi çeşitli ışık oyunları yapan güneşin batışını izliyordu. Dünyanın en güzel gün batımlarından birini seyrettik.
Gemideki son geceden sonra ertesi gün İzmir limanına vardık. Böylece küçük Yunanistan turumuz bitmiş dört limana yanaşıp dört değişik yer görmüş, gemi eğlenceleriyle keyifli bir tatil yaşamıştık.
Yunanistan’ın Türkiye’ye komşu olmasının nedeni ile olsa gerek çok ortak nokta var. Özellikle yemekler ve müzik birbirine çok benziyor. Ayrı din ve dil olsa da bu ortak zevkler iki ulusu birbirine çok yakın yapıyor.
Batı medeniyetinin beşiği olan Yunanistan birçok bilim adamı ve felsefeci yetiştirmiş ilk olimpiyatlara ev sahipliği yapmıştır. M.Ö 323 ve M.S 1453 yılları arasında Roma ve Bizans imparatorluk dönemini yaşamış Fatih’in İstanbul’u fethi sonrası Bizans İmparatorluğu tarih olmuştur. Osmanlılar, Yunanlıların din ve dillerini korumasına izin vermiştir. Yunanistan’da hala Osmanlı döneminden izler görmek mümkün. 1830’da bağımsızlığını ilan eden Yunanistan bugün cumhuriyetle yönetiliyor.
Yunanistan’ı görmediyseniz mutlaka gezilecek yerler listesine alınız. Özellikle adalarını muhakkak görünüz. Ege ve Akdeniz ikliminin ve yemeklerinin güzelliği, insanlarının sıcaklığı ile Yunanistan rahatlıkla tavsiye edebileceğim bir ülke ama unutmayın, Yunanistan’da hayat yavaştır. İnsanlar hayatın keyfini çıkarmak için her şeyi çok yavaş yaparlar. Sabırsız insanlara göre değildir. Rahat keyifli bir tatil yaşamak tarihi ile kültürünüze kültür katmak istiyorsanız Yunanistan’a gitmenizi tavsiye ederim.
Gezgin arkadaşınız Canan…
Canan Sezgin
Instagram: @cansez2013