“Yaşamla ölüm arasında bir kütüphane var,” dedi. “Bu kütüphanedeki raflar sonsuza kadar gider. Her kitap yaşanmış olabileceğin başka bir hayatı yaşama şansını sunar sana. Farklı seçimler yapmış olsan, şu an nasıl bir hayatın olacağını görürsün…”
“Gece Yarısı Kütüphanesi”ne hoş geldiniz. Matt Haig tarafından kaleme alınan ve 2020 Goodreads Yılın En İyi Romanı ödülüne layık görülen kitapta, Nora Seed hayatının en kötü günlerini yaşıyor. İşten kovuldu, abisi onunla konuşmuyor. Kedisi de ölünce yapayalnız kalan genç kadın intiharın eşiğinde…
Hayatı pişmanlıklarla dolu olan baş kahramanımız, ölümle yaşam arasında var olan ve saatin daima 00.00 olduğu bir kütüphanesinde bulur kendini. Kütüphanedeki sonsuz sayıdaki yeşil kapaklı kitapların her biri ise Nora’nın farklı seçimler yapsaydı nasıl bir yaşamı olacağını gösteriyor.
“Çünkü Nora, bazen öğrenmenin tek yolu yaşamaktır.” diyor kütüphanenin rehperi olan Bayan Elm.
“Çok acımasızca.”
Nora paralel evrende, kendisinin başka versiyonlarının yerine geçtikçe, yaşamın sunduğu sınırsız alternatiflerin sonucunda, bir küçük kararın bile, nasıl bambaşka hayatlar yarattığını kitabı okuyarak yaşıyorsunuz.
Dışarıdan ışıltılı görünen o hayatlarda Nora her şeyi bulabilmiş miydi? Mutluluk sadece önemli sandığımız seçimler de mi gizli?
Ömrümüzde birçok kez, kararlarımız ve hayatın, insanların bize sundukları arasında kalırız.
Hepimizin yaşantısında kimi kararları sorguladığı, keşke farklı davransaydım dediği pişmanlıklar yaşadığı deneyimleri vardır kuşkusuz. Hayatından memnun olmayan insanlar için, paralel evrenlerde yaşanan farklı yaşantılara gidebilmek, istediğine karar kırabilmek nasıl olurdu acaba? KEŞKE, keşkelerimize bizde bir şekilde gidip neler olacağını görebilseydik diye düşünmeden edemedim. Belki de benimde pişmanlıklar kitabımı açma vaktim gelmiş olacak ki Nora Seed ile yolumuz kesişti. Hatta ben kimi eserlerin insanı seçtiğine de inanıyorum.
Eserin en sevdiğim yanlarından biri de başkahramanın, benim de lise yıllarımda en sevdiğim ders olan, felsefe okuması. En olmadık yerlerde usta sanatçılardan sözler çıkıyor karşımıza. Kimi zaman Albert Camus oluyor kimi zaman Jean-Paul Sarte kimi zaman da Martin Heidegger.
Yazarın akıcı ve sürükleyici dili okuyucuları, ilk sayfadan itibaren o gizemli atmosferin içine çekiyor. Olay örgüsünün hareketli yapısı sebebiyle, kitabın okuyucuyu canlı tutabilen bir tarzı var. Kitabı üç günde bitirdim. Çok derine inilmeden paralel evrenler, çoklu yaşamlar ilgimi çekti.
Matt Haig tarafından kaleme alınan, fantastik kurgu içeren “Gece Yarısı Kütüphanesi” herkesin okuması gereken eserlerden biri olduğunu düşünüyorum. Özellikle keşke diyen biriyseniz, işte bu kitap sizin için biçilmez bir kaftan. Bazı kitaplar sadece okunmakla kalmaz. Adete insanın kalbini, aklını hatta ruhunu ele geçirirler. Son sayfayı kapatıp rafa kaldırdıktan sonra bile bıraktığı etki uzun sürer…
Seçimlerimiz ne olursa olsun her hayatta hep mutlu olmalıyız. Piano da ki siyah tuşlar gibi bakmalıyız hüzünlere… Sanki senfoninin farklı bölümleri arasında dans etmek…
Gelecek ay kendi evrenimde beklenmedik duygu akışları içinde hayatımı nasıl yeniden inşa ettiğimi anlatacağım.
Esra Karagülle
Instagram: @esragurkaragulle