Saturday, October 5, 2024

info@arttmodernmiami.com

Sanatımla Normalleştim

-

|

Sevgili Merve; “İlhamını nerden alıyorsun?”

Evet, tamam sonunda bunu bütün gerçekliği ile açıklıyorum… Sanıyorum ki birçoğunuz karakterini farklı farklı insanlarda buluyor, ya da bunu sadece ben yapıyorum. Emin değilim, ama bu konuyu pek de kimseyle konuşmadım, yani konuştum da çoklu kişilik bozukluğum olmadığından emin olmak için konuştum. Problem yok çoklu kişiliğim çok tatlıdır.

Seneler içerisinde, hemen hemen her verdiğim röportajda sorulan meşhur soru ‘ilhamını nelerden alıyorsun veya sana ne ilham veriyor?’

Cevabı “BİL-Mİ-YO-RUM”. Her şeyden veya hiç bir şeyden? Tabi ki de var olan mimari detaylar veya doğa veya başka şeyleri kullanıyorum, ama bunlardan esinlenmiyorum. Daha çok akıl sağlığımdan etkileniyorum. Ben duygularımı şapkalarıma yansıtıyorum. Her bir şapkada aslında bir hikâye gizlidir.

Türkiye’de beni meşhur eden şapka, aslında benim kendi renklerimi nasıl sakladığımı anlatan bir şapkaydı, konuyu kimse anlamasa da şaka gibi ama gene saklamaya çalıştım bir ‘uçukluğun’ dikkat çektiği andı. Birçok arkadaşım benimle takılmayı çok sever, neden çünkü her zaman eğlenceli ve hareketli olanlardan biriyimdir, ama işin öbür yüzünü kimse bilmez çünkü terse vurdu mu saklanmak konusunda çok başarılıyımdır. Kısaca içe dönük mü yoksa dışa dönük müsün sorusunun cevabı; her ikisi de benim için.

Üniversite’de İnsani Bilimler derslerimden birinde Profesörümüz bize “ Normal nedir?” diye sordu, ne yazık ki aldığı hiç bir cevap kendisini tatmin etmediği için konuyu bize şöyle açıkladı; İnsanlar normları kendileri yaratmıştır. Normallik kavramı yaşadığınız yer, zaman, kültür ve başka etkenler ile değişken bir kavramdır. Kısaca normal kavramı herkese göre karanlık bir şeydir.

Bu anlatım benim o kadar hoşuma gitti ki belki de kendim için güzel bir açıklama olduğundan ötürü, o günden itibaren beni uçuk bulan herkese tek tavrım, normal olmayan ben değilim sizsiniz oldu. Benim için eğer başkalarının özgürlüğünü kısıtlamıyor, kendiniz veya başka biri için tehlike yaratmıyorsanız, kendi normalinizi başkalarının normalleri için değiştirmeyin seklinde bir prensibe dönüştü.

Bütün bunlara neden anlatıyorum, ergenliğimin bitip 20’li yaşlara doğru geçiş yaptığım dönemde bana Bipolar ve Diskalkuli teşhisi konuldu. (Dyscalculia: kişinin sayıları algılama ve onlarla işlem yapabilme güçlüğü anlamına gelen bir öğrenme bozukluğu) Kısaca sizin sayılarınızdan ben hiç bir şey anlamıyorum… Tabi ki şimdi bir sürü yöntemle durumu çözmüş olsam da benim için hala zorlayıcı bir detay olduğu zamanlar oluyor. Buna rağmen inanılmaz bir 3 boyutlu, içinde bir sürü sayı kullanılması gereken ama benim sayılar olmadan çözebildiğim teknik bir algı yapım var. Ha, bir de Bipolar’dan kaynaklanan, var olan bütün duyguları her türlü işte yaşadığım gibi bir gerçek var bunu yasayışım sadece etrafımdaki olaylardan değil, beynimdeki kimyasalların garip çalışmasından dolayı olduğu gibi de bir gerçek var. Bu benim konuyu en basit anlatım şeklim bence medikal anlamda daha detaya girmemize de pek gerek yok.

Bununla tahminimce 14-15 yaşımdan beri boğuşuyorum, sadece ne olduğunu öğrenmek daha geç oldu. Öğrenmekle de konu bitmiyor tabi bunu kabul etmek, paylaşabilmek ayrı bir zaman dilimi ama öğrenmiş olmak taşları inanılmaz şekilde yerine oturtuyor. Neden kimsenin benim duygularımı anlayamadığını, neden duygularımı herkesten daha yoğun yaşadığımı ve neden hayatımın yarısından fazlasını başka insanları huzursuz etmemek için normal duygulara sığdırmaya çalışarak yaşadığımın ve hep “miş” gibi yapıp “normal” i oynamak zorunda kalışımın açıklaması.

Normale hiç ve hiçbir yerde uyamadım. Standardın içine dâhil olma çabam hep ters sonuçlar doğurdu demek istiyorum. Ama sonunda bana “tasarımcı” unvanı verildiğinde insanların beni anlatırken seslerindeki rahatlamayı ve kendilerince benim “ uçukluğuma” getirilen açıklama, benim için yaratılmış olan normal kavramı ile toplum içindeki yerimi “o sanatçı” seklinde bana verdiler. Artık kabul edilebilir biriyim.

Asıl komik olan ben kendi sanat formuma yoğunlaştıkça kendi normalime daha yakın hale geldim. Mesela hayatımı daha kurallı yaşamayı öğrendim. Eğer bulunduğum şartları kontrol edersem daha az uç noktalara gittiğim fark ettim, buda yeme içmeden, egzersize kadar her şeyin rutinlere dönüşmesi demek oldu. Bütün bunları oturtabilmemin tek sebebi ise bütün uçlarımı tasarımlarıma aktara bilme yolunu bulduğumdan ötürü oldu. Kısaca beni sanat normalleştirdi. Yani benim normlarım içinde…

Şimdi bir ufak not geçmek isterim, başka başka bipolar cinsleri ve dereceleri var dolayısı ile lütfen kendinizi veya bir başkasını benim yaşadıklarımla karşılaştırmayın. Herkesin yaşadığı kendine, herkesin yorumu gene kendine, ama yardım istemekten çekinmeyin.

Daha önce bahsettiğim gibi 6 ay önce stüdyomuzu su bastı, üstüne evimizi değiştirdik, o arada Türkiye’de büyük bir deprem oldu ve bunu irili ufaklı bir dizi durum daha takip etti, ama bu süreçte ilk olan olay yüzünden ben en büyük ilacımı kaybettim. Bunun da etkileri pek olumlu olmadı ve seviye atladım. Davul sesleri lütfen… Rapid Bipolar, Ha! Tam bir eğlence, daha uzun aralıklarla yaşadığım depresif ve manik hallerim yani uç nokta mutluluklarım ve uç nokta mutsuzluklarım çok daha hızlı değişir hale geldi, o kadar ki gün içinde aralıksız rollercoaster halinde geçen bir süreç geçirdim/geçiriyorum. O kadar eğlenceli ki anlatamam… Tabi bunu kabul etmek bu süreçten geçerken o kadar kolay olmuyor. Bunun dillendirebilmek ve hatta yardım isteyebilmek 5 ayımı aldı, üstelikte yardım almayan bir insan değilim. İlaçlarda yapılan minik ayarlamalarla şimdi hayatımı ve kafamı yeniden toplamaya çalışıyorum.

Hayatımda benim için çok önemli olan az şey var, annem, sanatım/işim, vefat eden köpeğim, kardeşim ve yeğenlerim. Tabii ki sevdiğim, önem ve değer verdiğim insanlar var, ama gerçekten güvendiğim ve dayandığım bir tek annem ve sanatım var. Tamam, belki birazcık da yeğenlerim var onlara da bir ufak kredi vereyim. Rahmetli köpeğim de muhteşemdi demek istiyorum. Her zaman ruh halimi anlayıp nasıl davranacağını çok iyi bilmesinin yanında, ne zaman başımda beklemesi gerektiğini de çok iyi biliyordu.

İşimden sonraki mutlu yerim ise kardeşim orda yaşadığı için sık sık gittiğim İtalya oldu. Benim küçük barınağım İtalya (tamam ben de biliyorum küçük değil hemen çemkirmeyin okurken) geçen haftayı da bir zihin dinlenmesi için orda geçirdim.

Dediğim gibi iki yeğenim var biri 4 diğeri 5. Ben onlara kısaca canavarlar diyorum. Tamam, dünyanın en tatlı canavarı onlar ama şu anda vücudumda bulunan morluklar bana onlara canavar deme hakkını fazlasıyla veriyor diyebilirim. Bununla beraber belki de beni en iyi anlayan onlar, genel olarak bunu bütün çocuklar için düşünüyorum, toplumların yarattığı kuralların henüz onları etkilemediği bir dönemde her şeyi filtresiz görebiliyorlar. Sevdikleri sürece her şey kabul edilebilir. Biz geçen haftayı örümcek adamla geçirdik. Örümcek adamla derken örümcek adamla ilgili her şey ve bunun üzerine kes, yapıştır, çiz, boya, atla, zıpla şeklinde örümcek adamla ilgili her şeyden bahsediyorum. Ek olarak; bu kadar çok örümcek adam formatını kim nerde ve ne zaman çıkardıysa yukarıya havale ediyorum. Benim için aşırı doz bir örümcek adam olsa da açıkçası ilham vericiydi; renkler, şekiller, hareketler… 6 ay sonra yeniden yaratmak, ilham ve o çok depresif halden biraz sıyrılmak.

Şimdi bir tür tasarıma geri dönelim. Seneler içinde bir tasarıma başladığımda tabi ki onun nasıl kabul edilebilir veya satılabilir hale geldiğini çözdüm ama bunu yaparken kendimi orda korumayı da öğrendim. Mesela çok mutsuzsam renklerim genelde tek renge dönüşüyor veya net renklerin sert çizgilerle yan yana durmasına, illa koyu renkler değil ama daha vurgulu diyelim, ama çok mutlu ve hızlıysam çok daha sevimli, neşeli gülümseten parçalar çıkıyor. Romantik kısmına gelince o her iki duygu durumumda kendini göstermenin bir yolunu buluyor diyelim.

Şapka ve malzemeleri benim kendimi ifade yöntemim, bu ifade yöntemimdeki amacımsa takan kişinin mutlu olması.

Müşterilerim için tek kuralım var %100 mutlu değil ve o şapkayı hissetmiyorsak o şapkayı almıyoruz. Benim için basit ama önemli bir kural.

Bir arkadaşım bana bir kere negatif düşüncelerle yapılan bir şeyin o negatifliği taşıdığını söylemişti. Ben buna inanmıyorum, bizde her şeyi dönüştürecek güç olduğuna inanıyorum. Dolayısıyla negatifliğin güzel ve pozitif bir şeye dönüştürülebilir olduğuna inanıyorum. Bunun yanında şunu belirtmem gerekir ki bazı şapkalar o noktaya gelmediği için asla gün yüzü görmüyorlar o ayrı.

Ben tasarımlarım için saatlerce çizim yapıp o çizimin üzerinde plan yapan biri değilim. Ama gene aynı ben aylarca içimdeki duyguları aktaracak elementleri bulmakla uğraşan biriyim. Gözlerimi kapadığımda görebildiğim şekiller/resimler var bunlar benim duygularımdan oluşan şeyler. O gördüğüm resim o kadar net ki ve o resmin anlattığı hikâye/duygu o kadar oradaki, gözlerimi açtığımda yapmaktan başka şansım yok. Bütün duygularım içinde anlatmak istediklerim orda ve form bulmuş şekilde. O gördüğümü fiziksel hale getirdiğimde de işte hiç bir şeyden bir şey çıkmış oluyor. Tabi ki hiç bir şey, hiç bir şey değil ya bir depresyon ya da manik ruh hali. Günlük olarak uğraşılan bir ruh halidir.

Garip ama üniversitedeki son yılımda yazdığım tezde zihinsel bozukluğun yaratıcılıkla olan bağı üzerineydi. Dünyanın en iyi sanatçıları yazarından, bestecisine, ressamına kadar birçoğunun bir psikiyatrik rahatsızlıkla uğraştığı gibi bir gerçeklik var. Tabi ki bu eğer psikiyatrik bir rahatsızlığınız yoksa iyi bir sanatçı olamazsınız veya psikiyatrik bir rahatsızlığınız varsa sanatçı olmalısınız anlamına gelmiyor. Lütfen hemen bir takım yeni kurallar çıkarmayalım. Bunun yanında ben bütün kalbimle psikiyatrik rahatsızlıkları olan insanların dünyayı etrafındaki diğer insanlardan daha farklı algıladıklarını düşünüyorum. Burada psikiyatrik rahatsızlık derken de bir kere yaşanan veya aralarda yaşanan depresyon vs. kast etmiyorum. Her insanın hayatında depresyonda olduğu dönemler olabilir. Burada kast ettiğim şey hayati boyunca devamlı veya tekrar eden şekilde yaşanan zihinsel bozukluklar ki kastediyorum ki ben buna aslında bozukluk demek istemiyorum, bu onların/bizlerin karakterlerinin bir parçası.

Sanatın en iyi terapi yöntemi olduğuna inanıyorum, özellikle kendini ifade etmekte zorlananlar için muhteşem bir yöntem olduğunu düşünüyorum. Bir de güzel bir özür; şapkalarımdan ötürü çalışmam gerekiyor dediğim zaman ilham geldi diye anlaşıldığı için yapmak istemediğim her şeyden sıyrılma yöntemim.

Mutluysam dünyanın en mutlu insanıyım, dünya yaşanabilecek en güzel yer, her şey mümkün, uykusuz geceler, aralıksız eğlence, kendimi dokunulmaz sandığımdan ötürü alınan gereksiz riskler zamanında hayatımı zor duruma düşürmedi diyemeyeceğim, şimdi bu enerjiyi aktardığım bir yer var; şapkalarım. Bütün geceyi şapka yaparak geçirip heyecanımı oraya aktarabilmenin güveni var. Bir gecede üç şapka bitirdiğim olmuştur. O anda gayet mantık çerçevesinde bir davranış diyorum ben buna.

Sonra mutsuz zamanlar var, bütün gün oturup boş boş yapacağım işe bakıp, yaptığım hiç bir şeyi beğenmeyip hatta bir daha asla bir şey yapamayacağımı düşündüğüm anlar… Ve sonra birden gelen karışık bir tasarım, doğru oturmasının günler aldığı ve sonunda beğensem de satılabilir olmadığını ve hatta beğenilmeyeceğini düşündüğüm şapka… Spoiler Uyarısı! Sonun da en çok ilgi gören ve popüler parça olduğu gerçeğidir.

Kısaca bana ne zaman tasarımlarımı; nerden ilham alarak yaptığımı veya nerden geldiklerini sorduklarında tek vermek istediğim cevap: bilmiyorum. Nasıl anlatacağımı da bilmiyor ve hatta kendim de anlamıyorum. Açık konuşmak gerekirse kendimi o kadar yaratıcı ve iyi de bulmuyorum ama bana her ikisi de olduğum o kadar çok söylendi ki ben de artık bu söyleneni tekrarlıyorum.

Bütün bu verdiğim bilgilerden sonra her zamanki gibi küçük bir tavsiye eklemek isterim. Herhangi bir sanat ile uğraşmak demek onu iş haline dönüştürmek veya çok iyi olmak anlamına gelmiyor. Ama kafanızı rahatlatmanıza yardımcı olmak için çok iyi bir yöntem oluyor. Ellerinizle bir şey yapmak çok keyifli ve dinlendirici olabilir, başkasının yapımını gösterdiği bir şeyleri bile deneyebilir ve kendiniz için yapabilirsiniz, size mutlu bir alan yaratacak bir şey olabilir.

Son not: Lütfen kimseyi sizden farklı olduğu için yargılamayın. Bununla beraber zihinsel problemleri “bozukluklar/rahatsızlıklar” olan kişilerin sadece dünyayı sizden daha farklı algılayan bireyler olduğunu unutmayın.

Beni okuduğunuz için kocaman teşekkürler.

Yakında yeniden görüşmek üzere (her zamanki gibi 6 aydır umduğumuz şekilde daha düzenli olarak)

Sevgilerimle…

Merve

Merve Bayındır

Instagram: mervebayindirofficial

Share this article

Recent posts

spot_img

Popular categories

spot_img

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here