Merhaba Sevgili dostlar,
Ne çabuk gelmişim 7. yazıma, anlamadım. Sizlerden gelen yorumlar da beni ayrıca mutlu ediyor, bunu da söyleyeyim. Bu yazımda bir farklılık yapıyorum. Sizlere öğrencim, aynı zamanda meslektaşım olan ve yazılarımı takip eden Elif Kuş’tan bahsetmek istiyorum. Kendisi bana benim resimlerim hakkındaki düşüncelerini yazmak istediğini söyledi, bende kabul ettim. Sizlere kendisinin duygu ve düşüncelerini olduğu gibi yayınlıyorum.
‘Boşlukta asılı duran dörtgenlerle yolculuk’ Genellikle mavi bir kare üzerinde başladığınız yolculuğunuz, neon bir çizgi üzerinde devam ederken birden resmin derinliklerindeki karanlıkla son bulabilir. Gözümüzü ve algımızı tıpkı resmin yüzeyi gibi kontrol eden sanatçı Murat Mete Ağyar, kendi dünyasında bizi yolculuğa davet etmektedir. İnsanoğlu ile birlikte süregelen gelenekleri, ritüelleri ve alışkanlıkları farklı kompozisyonlarla günümüze ve gözümün hizasına taşıyan sanatçı, geçmişle aramızda bir bağ kurmamızı sağlamaktadır.
Ressam Ağyar’ın, insanı sanatla anlama hali seyirciyi düşündürücü, sorgulayıcı, iyileştirici ve dönüştürücü bir güç oluşturmaktadır. Farklı mekânları bir araya getirerek yeni mekânlara referans veren sanatçı, o an içinde bulunduğumuz mekân ile seyirciyi farklı bir yolculuğa çıkarır. Soyut şekillerin birbiriyle olan iletişimini bazen gerilim bazen ise uyum arayışı içinde kullanan ressam, hayatın içinden geçen duygu ve durumları resimleri yoluyla bizlere yansıtır. Kimi zaman hayatımızda iz bırakan kimi zaman da gelip geçici olan duyguları, hayatın gerçeklerini, şiddeti ve sakinliği farklı kompozisyonlarla bizlere aktaran sanatçının çalışmalarında kendi kültürel
mirası da olan Anadolu medeniyetleri, Bizans, Roma, Selçuklu ve Osmanlı mimarisinden de izler taşıdığı görülmektedir. Yüzyıllar boyunca birçok duruma ve duyguya ev sahipliği yapmış mimari yapılar; insanoğluna psikolojik, sosyolojik, estetik ve sanatsal yönden daima olumlu katkılar sağlamıştır. Günlük hayatımızda da maruz kaldığımız ve bizi etkileyen en önemli etkenlerden biri de çevremizdeki mimari ögelerdir. Sanatçının oluşturduğu soyut formlar, kareler, dikdörtgenler ve onların varyasyonlarıyla farklı biçim ve tonlar bizlere çeşitli mekânlar sunarken aynı zamanda olayları da anlatır.
Mekânların kendi boşluklarını da ele alan sanatçı kullandığı formlarda, yeni dinamikler oluşturarak bize mekân içinde mekân alternatifleri sunmaktadır. Aynı zamanda bizleri bazen Ayasofya müzesine bazen Kılıç Ali Paşa camiine bazen ise Anadolu Selçuklu mimarisinin bir noktasında gezintiye çıkarır. Mimari ögeleri birime dönüştürme sürecinde olan sanatçı çoktan azalma durumunun yeterli bir ifade aracı olduğunu savunmaktadır.
Murat Mete Ağyar – Boşluk Yansımaları, 2021, Tuval üzerine akrilik, 160x140cm
Sanatçının kompozisyonlarına dikeylerin ve yatayların çarpışması diyebileceğimiz gibi; evreni, dünyayı ve evimizin içini anlamlandırma metoduna da başvurduğunu söyleyebiliriz. Ressamın “Boşluk Yansımaları” adlı çalışmasında, dörtgenlerin boyutlarının birbirine yakın olduğunu görmekteyiz. Formu bire indirgeyen sanatçı bu görsel tavrı ile dörtgenleri insana veya bir cisme indirgemiş ve kompozisyonlarını oluşturmuştur. Türk çinilerinin en temel oluşumu olan kobalt mavi, turkuaz gibi renklere de referans veren dörtgenler, diyagonal hareketler oluşturarak orta tonlardaki grilerle kompozisyona dinamizm katarken sol üst köşeden sağ aşağıya doğru inen patlıcan moru dörtgen, resme net ve keskin bir hat kazandırmıştır. Resim sanatının temel taşlarından birinin de yatay ve dikey çizgiler olduğunu varsayarsak, üst üste binen bu formların insan hayatının kaosuna ve gelişen olaylar çerçevesinde insanoğlunda bıraktığı etkileri anlatmaktadır. Karelerdeki geçicilik, var olma, resme bir noktadan dâhil olup farklı bir noktadan resmi terk etme durumu, hayatımıza girip çıkan insanların bizim zaman çerçevemizde bıraktığı izleri, ani terk etmeleri, uzun süreli ilişkileri ve bunların insana ait durumlarını özetlemektedir.
Birimi yüzeye taşıyan tavrı, yüzeylerin çarpışması ve buluşması ile espası oluşturmaktadır. Sonsuzluk kavramı ile mavi rengini özdeşleştiren sanatçı geometrik formları ile inişleri, çıkışları, boşlukta yer çekimi olmaksızın gezinmeyi, yok olmayı ve var olmanın türlü varyasyonlarını bizlere sunmaktadır. 1990’lı yıllardan sonra figüratif işlerinden kopan sanatçı bu yolculuğunda bir tür parçalanma ve yeniden yaratım sürecine girmiştir. Çalışmalarında Kübizm, Konstrüktivizm, Suprematizm ve Minimalizm gibi akımlardan felsefi ve görsel izler taşıyan ressam, kendi kültür ve deneyimleri ile dünya sanat tarihine bakış açısını bizlere resimleri yoluyla aktarır.
Kareleri bazen resim yapma sürecinde spontan hali ile bırakan sanatçı; bilgi ve sezgisi ile kendi sanat anlayışına bir bütünlük kazandırır. Sanatçıların soyut ve soyutlama benzeri tavırlarından sağlıklı bir biçimde söz edebilmemiz için desen, biçim, form ve renk gibi teknik bilgilerin sanatçı tarafından ne kadar bilinçli kullanıldığını da bilmemiz gerekir ki, Murat Mete Ağyar’ın buradaki özgünlüğünü görebilelim. Eserlerin tarihsel süreçteki kalıcılığı ve özgünlüğü sanatçının bilgi birikimi ve deneyimlerinden geçer; bu yüzdendir ki sanatçıların çıktıkları bu yolda kendi yaşamlarından izleri eserlerinde de görmek mümkündür.
Ressamın hayat görüşünde de belirttiği gibi bireyin kendi içindeki doğrularının ve yanlışlarının denge içinde olması durumudur. Bu durumun resimdeki negatif ve pozitif alanlarla olan ilişkisini birbirine benzeten sanatçı yaşamla sanat arasındaki etkileşimi açıkça ortaya koymaktadır. Salt form ile sonsuz olasılıklara referans vermeyi hedefleyen sanatçı boşluk ve madde arasındaki ilişki nasıl olmalıdır sorusunu da sormaktadır.
“Elif Kuş Nisan 2023”
Değerli meslektaşım ve öğrencim Elif Kuş’a bu analizi için teşekkür ediyorum. Elif’in, sanat anlayışım ve resimlerim konusunda oldukça ciddi şeyler yazdığını görmekteyim, mutluluk duydum ve bunun yorumunu da sizlere bırakıyorum. Bu yazı da burada bitti. “Mete ile sanata dair her şey” de, bu yazıda analiz ve yorumlamalar yaptık. Bir sonraki yazıda görüşmek üzere…
Kalın sağlıcakla,
Murat Mete Ağyar