Merhaba ARTTMODERNMIAMI GAZETE okuyucuları,
Seyahat yazılarımın ikincisi için, dünyanın en heyecan verici şehirlerinden biri olan New York’u seçtim. Çünkü aralık ayının ilk haftası bir kez daha New York’taydım. Taze taze New York haberleri verirken, NY’un tarihine de değineceğim. Fotoğraflarla ve anlattıklarımla kendinizi birkaç dakikalığına New Yorker (NewYorklu) gibi hissedeceksiniz, hissetmezseniz de üzülmeyin! Sağlık olsun, dünyanın sonu değil!
24 saat uyumayan şehir denilir NY için ve çoğunlukla şehrin isimlerinin baş harfleri kullanılır. Amerikalılar kısaltma olayını o kadar çok yerde kullanıyorlar ki, ufak tefek karışıklıklar yaratsa bile, bir müddet sonra alışıyorsunuz. Yıllar önce, restoranlarda yemek zehirlenmesi vakası ile FBI’ın ilgilendiğini duyduğumda çok etkilenmiştim. “Vay Canına” dedim kendi kendime, olayı ne kadar ciddiye alıyorlar. Koskoca FBI, restoranlar ve yemek zehirlenmeleriyle bile ilgileniyor, diye düşünmüştüm:) Şaşkınlığım kısa sürdü, düşüncemi paylaştığım yetkin bir kişiden öğrendim ki bu konudaki FBI, bildiğimiz FBI değilmiş! :))) “ FoodBorne Illnesses” demekmiş, yani “Gıda Kaynaklı Hastalıklar”:)))
Konuyu dağıtmadan NYC (New York City) seyahat rotalarına başlayayım:)
Noel zamanı NY, soğuk ama muhteşem olur. Her yer ışıl ışıl ve müzikal tadında olur. Sokaklarda Noel ve Christmas şarkıları çalar, kalabalıktır ama siz bu kalabalıktan keyif alırsınız. Seyahat etmek için NY mutlaka görülmeli diye düşünüyorum. Sevmeyeni de oldukça fazladır ama hareketli bir yapınız varsa, mutlaka şehrin ritmini hissedersiniz. Sevmeyenler de üzülmesin! Mutlaka vardır, ruhlarına uygun bir yer.
Öncelikle müzelerinden başlamak istiyorum. Bir şehrin kültürünü ve önem verdiği değerleri anlamanın ilk durağı müzelerdir. Ruhu ise sokaklar!
Metropolitan Müzesi bana göre dünyanın en iyi müzelerinden biridir. Öyle ki, Amerika’ya yerleşme sebeplerimden biri olmuştur. Central Park kenarındadır. Çok büyük sanatçıların ve ülkelerin koleksiyonlarını görebilirsiniz ve şu duyguları hissedersiniz:
* Sanata ve sanatçıya verilen önem
* Tarih ve kültürün dünya mirası olduğunun bilinci
* Muhteşem mimari ile birlikte, yukarıda bahsettiğim değerlerin pazarlaması (Bana göre Amerika bu
konuda 1 numara)
* Dünyanın en büyük ressamlarının, en hit eserlerini Metropolitan Müzesi’nde bulabilirsiniz
* Ülkelerin tarihi değerlerini, mesela Türk kültürünün önemli değerlerinden İznik çinilerine geniş bir yer
ayırılmıştır.
* Yukarıdakilerin hepsini, bir araya getirebilecek vizyon ve maddi güç
Üstelik bu muhteşem eserlerin toplanması, koleksiyon oluşturulması, hepsi 100 yıl gibi kısa sürede oluşmuş. Özellikle 2. Dünya savaşında Almanya’nın ekspresyonist sanatı ve sanatçıları reddetmesi, Amerikan vizyonist bakışı sayesinde bir araya gelebilmiş.
MOMA (Modern Sanatlar Müzesi) mutlaka görülmesi gereken müzelerdendir. 5th Avenue’de bulunması, ulaşımı kolaylaştırır. Gerçi metro kullananlar için her yer yakındır ama ben yürümeyi severim. Farkındaysanız araba ve uberdan çok bahsetmiyorum. NY trafiği dillere destandır, yüksek fiyatlı otoparklar ise, arabanızı sihirle küçültüp cebinize koyma isteği uyandırır:)
Moma Modern Sanatlar’da özellikle görmeniz gereken Picasso’nun ünlü eseri “Avignonlu Kızlar”dır. Yıllar içerisinde daha başarılı olduğunu gördüm ben MOMA’nın!
Özellikle birkaç konsept vardı dikkatimi çeken! Girişte “YOU” diyerek karşıladı bizi. Ego ve izleyiciye yönelik, interaktif bir iletişim kurmuş müze… Farklı katlara aynaları da yerleştirerek “YOU” yani “Ben” i görüyorsunuz.
Ayrıca gurur duyduğum Türk sanatçı Refik Anadol’un “Makine Halüsinasyonları (Machine Hallucinations) çalışmalarından birisi de sergileniyordu. Müthiş bir görsel sölendi. Geçtiğimiz yıl Miami Beach‘de yine görmüş ve hayran olmuştum kendisine ve bizzat tebrik etmiştim Refik Anadol’u.
Bir başka etkileyici çalışmalar serisi “New York’ta yaşam ve ölüm serisi” idi. Beatles, John Lennon ve birkaç farklı bilinen olayı bir araya getirmişlerdi. Diğer bir çalışma ise: Bir kadının doğum sonrası deformasyonunu anlatıldığı enstalasyon dikkatimi çeken çalışmalar arasındaydı. Bunun için, sentetik külotlu çorap kullanılmıştı. Senga Nengudi isimli sanatçının çalışmalarını görselde görebilirsiniz.
Guggenheim Müzesi, Central Park kenarında yer alan, mimarisi ile ünlü bir başka görülmesi gereken müzedir. Bu kez gittiğimde ilham kaynaklarımdan Alex Katz sergisi vardı ki, mutluluktan uçtum diyebilirim. Bir gün kendi çalışmalarımı da sözünü ettiğim müzelerde görmek dileğiyle, diyorum ve yazıma devam ediyorum. https://www.guggenheim.org
New York ‘ta yapılacak başka alternatifler nelerdir derseniz?
Broadway ve müzikallerini duymuşsunuzdur, NY’a gelmişken bir müzikale gitmenizi öneririm. Şu an Hugh Jackman-Sutton Foster tanıtımlarını gördüm.
Times Meydanı, yanıp sönen tabelaları, cistak cistak çalan arabaları ile hep aynı ve değişmeyen reklam kokan havası ile dünyaya adeta meydan okuyor. Tam bu duyguya yönelik MOMA (Modern Sanatlar Müzesi) dan bir eser paylaşmak istiyorum. Ön tarafta sergilenen eserde çıplak sarışın bir kadın heykeli ve kült olmuş Pembe Panter heykeli ile arka planda savaşan muhtemelen Amerikan askerlerinin olduğu tabloyu görüyoruz. Popülizm ve kapitalizmi düşündürdü şahsen bana… Bu benim yorumum! Bir başkası farklı düşünebilir. Araştırmak isteyenler için müzelerin linkini ekliyorum. Her şekilde düşündürücü çalışmalar.
Soho ve Chelsea artistik, renkli ve cool tarzları ile görülmesini önerdiğim yerlerden. Soho’nun renkli ve eklektik yapısına örnek fotoğrafları gördüğünüzde bana hak vereceksiniz.
New York’da dünya mutfağından birçok örnek görebilirsiniz. İtalyan, Fransız, Çin, Japon ve
Uzakdoğu’nun birçok çeşidini bulabilirsiniz. Damak tadınıza ve bütçenize göre birçok seçenek
mevcuttur. Size önerebileceğim bir başka seçenek; mutlaka en az bir kere caz dinleyin! New York’ da cazz
dinlenir. Eski ve cool bir yer önereceğim size, bilenler bilir, Blue Note. Blue Note Jazz | Clubs & Restaurants, https://www.bluenotejazz.com/
Noel öncesi NY sokakları cıvıl cıvıl iken, Rockefeller Center ve civarını görmelisiniz.
Işıklar ve Noel süslemeleri, şehrin müziğinin en çok hissedildiği yerlerdendir.
Hızlı, eğlenceli ve ilham verici NY’un Central Park’ını ve onu çevreleyen milyon dolarlık gökdelenleri de anlattıktan sonra, kısa NY turumuzu tamamlamış oluyoruz. Central Park, onca karmaşanın ortasında yer alan bir vahadır. Her sabah yaz kış demeden yürüyüşünü yapan insanlar, New York’un normalidir. Elimde kahvem, hiçbir zaman kaçırmadım böyle bir mutluluk ve ilham anını. Size de tavsiye ederim.
Central Park’ın etrafını ve içini gezdiren faytonları da unutmak istemem!
New York’un kısa tarihine değinmek istiyorum;
Avrupalılar NY bölgesine yerleşmeden önce, burada yerliler (Iraquois, Mohawk, Oneida ve Senaca’lar) yaşıyormuş. Hollandalılar, İngilizlerin bu bölgedeki hak ve mülkiyet iddialarına rağmen, Hudson nehrinin iki yakasındaki araziye sahip çıkmışlar. 1615 yılında bu çevreye yerleşmişler. 1626 yılında da Hudson nehrindeki Manhattan Adası’nı Kızılderili yerlilerden satın almışlar. Güvenilir tarihi kaynaklara göre, Manhattan Adası’nın karşılığında yerlilere sadece 24 dolar tutan kumaş, boncuk vs. vermişler.Hollandalıların yönetimindeki yer New Amsterdam ismini almış. Peter Stuyvesant adında tek bacaklı bir Hollandalı da bu şehre vali atanmış. Fakat Hollandalıların buradaki yönetimi ancak 40 yıl kadar sürmüş. Şehir İngilizlerin eline geçmiş. İngiltere’deki York şehrinden dolayı buraya “New York” yani “Yeni York” adı verilmiş. İngilizlerin eline geçtiği zaman şehrin nüfusu ancak 10.000 kişiymiş. 4 Temmuz 1776 da Amerika Birleşik Devletleri bağımsızlığını duyurunca, 9 Temmuz’da New York’ta İngiltere Kralı III.George’un heykeli yıkılmış ve George Washington 1789 da burada ilk Cumhurbaşkanı ilan edilmiş.
Bölgede kürk ticareti yapılmış uzun yıllar, hatta bugün Amerikan borsasının kalbi olan, Wall Street kürk ticaretinin yapıldığı bölgeymiş. Hollandalılar ile Kızılderililerin kürk ticareti yıllar boyu sürmüş. 1778 yılında kent 2 yıl süreyle yeni kurulan Amerika Birleşik Devletleri’nin başkenti olmuş. Ve sonrasında bugünkü Manhattan’ın temelleri atılmış. Manhattan adasının etrafını liman haline getirilmesi ve sonraki mimari çalışmalar dünyanın merkezi olmasının yolunu açıyor.
New York’un tarihi birçok filme kitaba ilham kaynağı olmuştur. Leonardo Di Caprio, Daniel Day-Lewis ‘in oynadığı “New York Çeteleri” ni izlemenizi öneririm. Ayrıca tarih ve macera okumaya meraklıysanız, Melda Sherman’ın “Göçmen Kuşlar” kitabı tam size göre derim. Her ikisinin linkini aşağıya ekliyorum.
Gangs of New York / New York Çeteleri
https://youtu.be/rIIjvHqBccM
Migratory Birds
https://a.co/d/dzUH1FA
100 yıl öncesinin, uzun sopalara bacakları bağlanmış sokak bekçilerinin, sokak kandillerini yakarken hayal edin lütfen ve yazdıklarımı o gözle bir daha okuyun! Zaman Tüneline girmiş gibi hissedeceksiniz!
Pop-Art ve popüler kültürün yaratıcılarından Andy Warhol’ün bir sözü ile yazımı noktalıyorum.
“Herkes bir gün 10 dakikalığına ünlü olacak!” derken bugünleri mi kastetti acaba?
O gün geldi sanırım ne dersiniz? 😉
Çünkü New York böyle bir yer!
MOMA’dan bu söze uygun, egolara seslenen kavramsal bir çalışmayla, hoşçakalın.
Hey! YOU!!!!
Tuğba Yazıcı
Sanatçı & Designer
www.tugbayazici.com.tr
instagram: tugbayaziciofficial
facebook : Tugba Yazıcı
Hey! YOU!!!
Kaynak
https://www.biyografi.info/bilgi/new-york