Pazar, Aralık 22, 2024

info@arttmodernmiami.com

Şükran Günü Haftası ve Yeni Başlangıçlar 

-

|

Yeni bir başlangıcın ilk günü ve ilk satırları… 

Nasıl yazmalıyım ? Diye düşündüm , uzun uzun… Resmi mi olmalıyım? Şöyle cool, artistik bir yazı mı yazsam , yoksa samimi mi? Ve en sonunda olduğum gibi yazmaya karar verdim:) 

Hoş geldiniz 

ARTTMODERNMIAMI Gazete de yazar arkadaşlarımızla, başladığımız bu girişimi anlamlı bir güne , Amerika’nın en özel günlerinden biri olan Şükran Günü’ne denk getirdik. Herkesin olduğu gibi bizim de şükredecek çok şeyimiz var.

Uzunnn bir hazırlık sürecinden sonra, şimdi sizinleyiz.

Bir süredir, hangi duygudayım biliyor musunuz? Çocukluğuma gittim. 

Demokrasiyi ilk öğrendiğim günler,  okulda sınıf başkanlığı seçimlerinin olduğu yıllarla denk gelir. Sınıf başkanlığı için; gönüllü öğrenciler denildiğinde, ilk benim elim havaya kalkardı. Belki de girişimci bir kadın oluşumun ilk işaretleriydi o günler… Adaylar belli olduktan sonra, tahtaya davet edilir ve arkalarını dönmeleri istenirdi. Kurallar gereği; sınıfı etkilememesi amacıyla, göz teması kurulmaması içindi. O zamanlar ve o yaşlar için çok önemli bir aksiyondu bu!  Cesur olmak şarttı! Yoksa kim katlanır o strese? Her şey birkaç dakika sürse de bana çok uzun gelirdi. Heyecanlı bekleyişin sonunda , oyların sayılmasıyla ; sınıf başkanı olduğumu ögrendiğimde de , büyük bir sevinç duyardım. Sevincim , önemli bir sorumluluk üstlenmek ve arkadaşlarımın bu görev için beni seçmiş olduklarını hissetmekti. Ben güvenilen kişiydim! 

Aldığım sorumluluk çok önemliydi!  Ben bunu çocukluğumda ögrendim, dile kolay on dört sene sınıf başkanı veya yardımcılığı yaptım. Asla pes etmedim ve sevilen, başarılı bir öğrenci oldum. Sonrasında mümkün olduğunca bu tarz sorumluluklardan kaçındım, birçok dönüşüm geçirdim, milyonlarca kadın gibi…  Önce popüler bir genç oldum, sonra evlendim, eş oldum, arkadaş oldum, anne oldum, sanatçı oldum. Sanatçılık bana; özgürce kendimi oluşturma, kimlik yaratma sürecini , etik ve estetik değerler çerçevesinde sağladı.  

 Katıldığım uluslararası her sergi, fuar, etkinlik, tanıştığım insanlar, gittiğim ülkeler, keşfettiğim kültürler bana çok şey kattı. Tabii ki bunların sonucunda kendim olabildim.  Simone de Beauvoir ‘ın çok sevdiğim bir cümlesi buraya çok uygun: “Hayatta en zor şey, kendin olabilmektir.” der. Bu cümleyi hayatımın birçok dönüşümünde, deneyimledim.

İşte! Bugün yine çocukluğuma döndüm. Aynı duygular içindeyim. İçimdeki çocuk, belki de hiç büyümedi!  O yüzden, böyle hissediyorum.

O günlerde görevlerinden ve sorumluluklarımdan, hiç pes etmeyen ben; bugünlere kadar geldim. 

 Yıllar önce, Amerika ‘ya yerleştim ve tabii ki yine büyük bir dönüşüm geçirdim. Tüm hayatını değiştirmek, yeni bir ben yarattı; tıpkı bir doğum gibi sancılı! O süreçte; kendimin dışındaki insanların, ihtiyaçlarını da gördüm. Zaman zaman da sessiz çığlıklarını duydum. Sanatçı duyarlığını; iliklerime kadar hissettiğim anlarda,  bir şeyler yapmak gerektiğini düşündüm. Peki, bu ne olmalıydı?  Öncelikle bütüne fayda sağlamalı,  iyileştirmeli, iyi hissettiren bir şey olmalıydı.

Mesleğim gereği; sanattan ve kültürden yola çıktım. Bu benim her zaman ilk tercihim olmuştur. Sanatın bütünleştirici gücüne hep güvenmişimdir. Dünyanın birçok ülkesinden alanında uzman arkadaşlarımla,  kültürler arası “bağlaç” görevini üstlenmek adına, bir araya geldik.

Sanattan, sinemadan, sağlıktan, yoga ve meditasyondan, regresyondan, terapiden, gastronomiden, seyahatlerden ve modadan yazacağız. Hayatın güzelliklerini paylaşmayı seçtik. Sağlıkla birlikte; mutluluk ve huzura giden yolda , birer taş döşemeyi hedefliyoruz. İnanıyorum ki, hep birlikte çok güzel bir frekans yakalayacağız.   

ARTTMODERNMIAMI Gazete okuyucuları, yorumlarınızla bize katılınız!  Gazetemizi, sevdiğiniz yazıları paylaşınız ki, biz de kendimizi daha da çok geliştirelim. Bütüne katkıda bulunalım.  Beraber yürüyelim. 

Şimdi gelelim zamanlamamıza, Kasım ayının Amerika için, en önemli günü olan “Şükran Günü” ne…

Amerika’ya ilk yerleştiğim yılı, geçirdiğim ilk “Şükran Günü”  anımı anlatmak istiyorum. Neden benim için de çok önemli olduğunu da… 

Çok sevdiğim bir dostum, bizi Massachusetts ’de ki çiftlik evine “Şükran Günü” yemeğine davet etmişti . Yemeğe gitmeden birkaç saat önce; hayatımın en zor haberlerinden birini almıştım. Bu yüzden giderken de kendimi gol yemiş gibi hissediyordum.

Çiftliğe adım atıp, dostluk dolu enerjiyle karşılaştığımda, üzerimdeki negatifliğin, beni yavaş yavaş terk etmeye başladığını hissettim. Dostlarımın güler yüzü ve sıcacık sohbetlerinin yanında, ambiyans da harikaydı. Antika eşyalar, yaşanmışlık hissi veriyor, yanan yüz yıllık taş şömine sıcaklığıyla ; sadece bedenlerimizi değil, ruhumuzu da ısıtıyordu.

Masa ise tam bir görsel şölendi. Kızarmış hindi, ona eşlik eden;  patates püresi, kızılcık, diger mezeler ve soslar bir “Şükran Günü” masasının en güzel örneklerindendi. Şarabın tadı bile daha farklıydı sanki! O masada güldük, yedik, içtik, sohbetler ettik. O gün, tüm Amerika ile aynı duygudaydık. Herkes aynı duygudaydı: Şükran dolu!  Şükran Günü, dışarıda her yer kapalıdır. O gün ise,kar atıştırmaya başlamıştı. Renkli kapıların içinde ki, evlerin içi ışıklı ve sıcacıktı. O gün, Amerika’da Şükran Gününü kutlayan her ev, dostluk dolu masalarında bizimle aynı şeyleri yaşıyorlardı. Günün sonunda ben yüklerimden hafiflemiş, Allah’ıma Şükran doluydum. Beni böylesine harika bir duyguyla, arkadaşlarla donatmıştı. Her şeyden önemlisi yalnız değildim! 

Biliyor musunuz? Hayattaki en önemli farkındalıklardan, birisidir bu! Yalnız olmadıgını hissetmek! Veya tam tersi! Biri sizi yıldızlara kadar yaklaştırırken, diğeri travmatik duygular yaşatır. Bence Şükran Günü ; bu yüzden yıllardır , bu kadar özenle korunmuş olmalı! Kimse, o gün yalnız değildir inanın! Tercihleri öyle değilse tabii… 

İlerleyen günlerde ;  “Şükran Günü” nün Amerikalılar tarafından , neden bu kadar özel olduğunu araştırmak istedim. Hissedilen bu huzurun kaynağı neydi?

Bakın nedenmiş! Söylentilerden en yaygın olanı: 

 Şükran Günü,  ilk Kızılderili yardımının açlıktan ölmek üzere olan bir grup Amerikalı aileye ; hindi, patates ve bal kabağı vermesinden kaynaklarak oluşmuş,  ardından da gelenekselleşmiş. Hindi, patates yemekleri ve ardından balkabagı turtası ikram etmek, bu yüzden gelenekselleşmiş, olmalı diye düşündüm.  Amerika’ya gelen ilk yerleşimcilerin çoğu ; avlanmayı , ekmeyi, dikmeyi bilmiyorlarmış, çogu da açlıktan ve salgın hastalıklardan ölmüş.  Bana ilk başta çok tuhaf gelmişti dogrusu! Sen kalk! Büyük bir cesaretle, Avrupalardan dalgalarla boguşa boguşa ,  2 ay 10 gün de gel ( Avrupa-Boston Limanı mesafesi, o zamanki şartlara göre , 2 ay 10 gün civarıymış)  ama  avlanmayı bilmediğin için açlıktan öl!  Sonradan  sebeplerinden birinin şu olabilecegini düşündüm: O dönemde Orta Avrupa’da yaşayan halk ve köylüler avlanma yasagı yaşıyorlarmış. Avlanmak,  sadece soylulara ve toprak sahiplerine ait bir spormuş. Avlananarak yakalanan köylü, toprak sahibi tarafından agır cezalara çarptırılırmış. O yoksul halkın Amerika’ya yeni bir dünya aramak için gitmelerine şaşmamalı! Bu sebeple , bu yetenekleri gelişmemiş olmalı! Konuya dönersek; 

Kendilerine yardım eden ve avlanmayı, basit  sebzeleri dikmeyi öğreten; yerli kabile sayesinde , Yeni Dünya’ya gelen o grup, açlıktan ölmekten kurtulmuşlar.  Bu yüzden de , heryıl kasım ayının 3. haftası kutlanır olmuş. Bundan başka rivayetler mevcut ama ben ençok bunu sevdim.  Kimi hikayelerde de , hasatın kutlandıgı söylenilir.

Ben de sık şükreden ve şükretmek için her fırsatı yakalamaya çalışan bir insanım. Bu yıl da şükredecek çok şeyimiz var.

Gazetemizin çıkışını, bu haftaya denk getirdik. Şükretmenin kıymetini bir kez daha hatırlamak,anmak ve iletmek için… sevgi, sağlık ve şükür dolu, nice kutlamalara diyerek yazımı sonlandırıyorum. Umarım paylaşımlarımızdan keyif alırsınız, keyifle okursunuz. En kötü ihtimalle de biliyorum ki; 

Kimse okumazsa, ben okurum:))) hem de birçok defa…:))

Sevgilerimle, bir sonraki yazıda görüşmek dileğiyle…

Tuğba YAZICI
Sanatçı & Creative Direktör
Instagram: @tugbayaziciofficial

Share this article

Recent posts

spot_img

Popular categories

spot_img

2 YORUMLAR

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz