Görünürlük, Değer ve Sanatın Piyasa ile Sınavı
Miami Art Week & Art Basel, uzun zamandır yalnızca bir sanat etkinliği olmanın ötesinde; küresel çağdaş sanat piyasasının en görünür, en etkili ve en tartışmalı platformlarından biri olarak konumlanıyor. Yirmi yılı aşkın bir sürede şekillenen bu yapı, sanatın estetik boyutundan çok, değer üretimi, dolaşımı ve konumlandırılması üzerinden tartışıldığı bir ekosisteme işaret ediyor. Art Week boyunca Miami, sanatın ne ölçüde yaratıcı bir ifade alanı, ne ölçüde stratejik bir piyasa unsuru hâline geldiğini sorgulatan bir merkez hâline dönüşüyor.
Miami, enerjisi yüksek ve yaşamla barışık bir şehir. Art Week döneminde ise bu enerji, adeta büyük ölçekli bir sahne tasarımına evriliyor. Günlük hayat geri çekilirken, sanat dünyasının profesyonel aktörleri şehri bütünüyle sarıyor. VIP ön izlemeler, davetli listeleri, özel organizasyonlar… Sanata erişimin zamanlaması ve biçimi dahi önceden planlanmış durumda. Bu durum, sanat deneyiminin herkese eşit biçimde sunulmadığı, daha seçici ve kontrollü bir yapıya işaret ediyor.
Bu yıl Aqua Art Fair kapsamında resimlerimle yer almak, üretim ile piyasa arasındaki ilişkiyi bir kez daha doğrudan deneyimlememi sağladı. Sergilere katılmayı özlediğimi fark ettim. Son dönemde film yapımcılığı çalışmalarım ön planda olsa da, resim benim için hâlâ en yalın ve en doğrudan ifade alanı. İzleyiciyle yüz yüze gelmek, sanatçının kendini gizleyemediği bir alan yaratıyor; filtrelerin ortadan kalktığı, yalnızca işin ve izleyici tepkisinin kaldığı bir karşılaşma bu.
Aqua Art Fair’da, kurucusu sevgili Nazan Aktan olan Act Contemporary bünyesinde yer aldım. Bu, birlikte gerçekleştirdiğimiz üçüncü projeydi. Venedik Bienali’nde “Umut” adlı eserimle başlayan bu yolculuk, ödüllü kısa filmimiz “Echo” ya verilen destekle devam etti.
ve Miami Art Week’de yeniden kesişti. Resimlerimde “Miami Life” temalı çalıştım ve ne mutlu bana ki; izleyicilerlerden büyük ilgi gördü ve bu beni bir sanatçı olarak çok mutlu etti.
Art Week süresince uluslararası ziyaretçi ağı, günümüz sanatçısının nasıl konumlandırıldığını da açıkça ortaya koyuyor: Görünürlük artık yalnızca üretimle değil; doğru bağlamda, doğru zamanda ve doğru platformda yer almakla mümkün hâle geliyor.
Miami Art Week, sanatçıyı aynı anda birçok rolle karşı karşıya bırakıyor: Üreten, anlatan, temsil edilen ve pazarlanan. Bu yoğunluk içinde koleksiyonerlerle kurulan diyaloglar, galerilerle gelişen ilişkiler ve profesyonel temaslar, sanatın yönünü doğrudan etkiliyor. Bu nedenle Art Week, romantik bir sanat buluşmasından ziyade, sanatçı için profesyonel bir değerlendirme alanı gibi işliyor.
Fuar süresince birlikte sergiye katıldığım değerli sanatçılar Ayşen Saltan, Michael Wallner, Tuncay Topçuoğlu, Melis Ragusin, Emel Vardar , Demet Dayı, Tuğçe İnan , Selen Uğur ile bu yoğun tempoda güçlü paylaşımlar yaşadık. Bununla birlikte, sistemin hızı ve beklentilerinin sanatçı üzerinde yarattığı baskı da açıkça hissediliyordu.
Ziyaret ettiğim fuarlara dair izlenimlerim ise şu şekildeydi:
Untitled Art Fair, önceki yıllarda olduğu gibi mekânsal konumu ve ışıgın doğru kullanımıyla etkileyici olsa da, bu yıl içerik açısından daha sakin bir izlenim bıraktı.
Art Basel, kendi kurallarını belirleyen bambaşka bir dünya sunuyor. Güçlü ve kabul görmüş sanatçıları ayrı tutmakla birlikte, bazı yüksek fiyatlı işlerin karşısında estetikten çok piyasa dinamiklerini düşündüğümü fark ettim. Bu durum, yıllar önce aldığım “Çağdaş Sanatta Koleksiyonerlik” eğitiminde ele alınan değerlendirme mekanizmalarını hatırlattı: Bazı eserlerin değeri, yalnızca sanatsal niteliğinden değil, arkasındaki ekonomik ve kurumsal yapıdan da beslenebiliyor.
Design Miami, bu yoğunluk içinde benim için nefes alınabilen bir alan oldu. Estetik, zanaat ve düşünsel derinlik burada hâlâ belirgin biçimde hissediliyordu.
Art Miami’de zaman kısıtı nedeniyle görmek istediğim bazı sanatçılara (Orit Fuchs, Robert Strati gibi) ulaşamasam da, karşılaştığım işler sanatsal açıdan ilham vericiydi.
Context Art Fair ise Aqua Art Fair’ın kardeş fuarı olarak dikkat çekiciydi.
Act Contemporary’nin sanatçılarının yer aldığı standı ziyaret etmek benim için ayrıca anlamlıydı. Tuğçe İnan, İzim Çetindağ, Dilek Uzunoğlu Örs ve Demet Dayı bu seçkide yer alan sanatçılar arasındaydı.
Tugba YAZICI-Nazan AKTAN
Miami Design District ise her zaman olduğu gibi favori duraklarımdan biriydi. Resimlerimde sıkça ele aldığım bu bölgenin, Art Week süresince kazandığı yeni renkleri ve enerjisi dikkat çekiciydi.
Miami Art Week & Art Basel, tüm parlaklığıyla birlikte çağdaş sanatın ve popüler kültürün bugün nerede durduğunu açıkça gösteriyor. Sanat burada yalnızca sergilenmiyor; değerlendirilıyor, konumlandırılıyor ve yönlendiriliyor. Sanatçı için bu hafta, yalnızca görünür olmak değil; aynı zamanda bu sistem içinde kendi durduğu yeri cesaretle sorgulamak anlamına geliyor.
Ben de, öyle yaptım.
Yeni yılınızı kutlayarak yazıyı sonlandırıyorum, 2026’da görüşmek dileğiyle …
Tuğba Yazıcı
Multidisciplinary Artist
Instagram: @tugbayaziciofficial
Facebook: Tuğba Yazıcı
Tuğba Yazıcı, resim ve film alanlarında çalışan çok disiplinli bir sanatçıdır. Sanat pratiği, çağdaş yaşamı, mekânsal deneyimi ve hafızayı inceleyen, anlatı odaklı bir görsel dile dayanmaktadır. Yazıcı’nın eserleri uluslararası sergilerde ve sanat fuarlarında sergilenmiş olup özel koleksiyonlarda yer almaktadır. Sanatçı, çalışmalarını uluslararası bir bağlamda geliştirmeye devam etmektedir.
