
Bugünlerde hep bir koşuşturma içindeyiz. Sanki sürekli bir şeylerle uğraşmamız, sürekli
üretmemiz gerekiyormuş gibi bir hava var. Etrafımıza baktığımızda sürekli çalışan, yeni
şeyler üreten, gelişmeye çalışan insanları görüyoruz. Sosyal medyada da sürekli sabah
rutinleri, yapılacaklar listeleri, daha verimli olmanın yolları, başarı hikâyeleri dolaşıyor.
Bazen hiçbir şey yapmamak bile içten içe bir suçluluk hissettiriyor. Sanki yeterince üretken
değilmişiz gibi. Genelde iki tür insan vardır. Birincisi, sürekli üretken olması gerektiğini
düşünen insanlar. İkincisi ise gerçekten yoğun bir hayatı olanlar. Stresli iş pozisyonları,
bitmeyen sorumluluklar, nefes almaya bile zaman bulamayanlar. Ama her iki grup için de
ortak bir şey var. Hiçbir şey yapmamak neredeyse imkânsız. Bu yüzden de yaratıcılık,
zihinsel açıklık ve iç huzur kayboluyor.
İşte tam da burada Hollandalıların Niksen dediği kavram devreye giriyor. Niksen aslında
hiçbir şey yapmamanın da çok değerli olabileceğini hatırlatıyor. Niksen kelime anlamıyla
“hiçbir şey yapmamak” demek. Ama tembellik anlamında değil. Telefona bakmak ya da bir
yandan dizi açıp başka bir şeyle uğraşmak da değil. Tamamen bilinçli bir şekilde durmak, ara
vermektir. Mesela pencere kenarına oturup öylece dışarıyı izlemek, tavana bakmak, bulutların
geçişini seyretmek. Kısacası zihnini özgür bırakmak. Hollanda’da bu kavram, stres ve
tükenmişliğe karşı bir yöntem olarak da dikkat çekmiş. Temeli de planı olmayan, hedefi
olmayan, sadece “olmak” için küçük boşluklar yaratmak.
Psikolojide bu duruma mind-wandering, yani zihnin kendi kendine gezinmesi deniyor. Uzun
bir süre bu durum dikkatsizlik olarak görülüyordu ama aslında beynimiz için oldukça faydalı.
Zihin böyle boşta kaldığında yaratıcılık artıyor. Çünkü odak belli bir şeyde olmadığı zaman
beyin beklenmedik bağlantılar kurabiliyor. Duygularımızı fark etmemize, bastırdıklarımızın
yüzeye çıkmasına izin veriyor. Ve tıpkı uyku gibi zihnin toparlanmasına, dinlenmesine
yardımcı oluyor. Yani her anı doldurmaya çalışmayı bıraktığımızda, zihnimize nefes alma
şansı tanıyoruz. Ve çoğu zaman en iyi fikirler ya da içgörüler işte tam o anlarda geliyor.
Küçüklükten itibaren bize hep çalışmamız, üretmemiz, programlı olmamız öğretiliyor. Boş
boş oturmak neredeyse ayıp gibi görülüyor. Bu yüzden Niksen bize yabancı geliyor. Ama
belki de onu bu kadar güçlü kılan şey tam da bu. Sürekli “aktif” olmamız gerektiğini öğreten
sisteme karşı bir duruş gibi. Niksen’i uygulamak için çok zaman ayırmaya gerek yok. Basit
birkaç an bile fark yaratır. Mesela pencere kenarında çay içip telefona dokunmadan oturmak,
kanepede uzanıp tavana bakmak, gökyüzünü ya da ağaçları izlemek ama hiçbir şeyi
düşünmemek ya da kulaklık takmadan, amaçsız bir yürüyüşe çıkmak. Kişinin kendine “bir
şey yapmadan da var olma” izni vermesi gibi düşünün.
Bugün her yerde aktif olmayı, sürekli bir şeylerle meşgul olmayı yücelten bir kültür var. Bu
yüzden hiçbir şey yapmamak başta tuhaf gelebilir. Ama Niksen tembellik değil. Zihinsel
alanını geri kazanmakla ilgili. Sessizlik ve durgunluk anları yarattığında, zihninde yaratıcılık
ve berraklık için yer açıyorsun. Hiçbir şey yapmamak zaman kaybı değil. Bazen zihnimizin en
çok ihtiyacı olan şey tam da bu oluyor.
Iletisim Bilgileri:
Selina Demir
Instagram: selina.demr
E-Mail: selinademir@gmail.com


