En son mutlu hissettiğinizde bu duyguyu nasıl ifade etmiştiniz? Geniş bir gülümsemeyle mi karşıladınız, kahkaha mı attınız, yoksa sessizce o anın tadını mı çıkardınız? Cevabınız büyük ihtimalle nereden geldiğinize bağlı. Latin Amerika’da ya da Latin kültürüne sahip toplumlarda duygular genellikle daha açık bir şekilde ifade edilir. Mutluluğu coşkulu bir şekilde paylaşırlar, üzüntü veya yas ortak paylaşılır ve öfke genellikle gelip geçicidir. Bu açıklık, kolektif bir kültürden gelir. Duyguların paylaşımı sosyal bağları güçlendirir. Tam tersine Doğu Asya’da, duygular daha kapalı ya da sessiz bir şekilde yaşanır. Japonya ve Çin gibi toplumlarda uyum daha ön plandadır ve bu nedenle duygusal ifadeyi sınırlamak, sosyal dengeleri korumanın bir yoludur. Bir Japon, Brezilyalı biriyle aynı mutluluğu ya da öfkeyi hissedebilir, ancak kültürel normlar, onların bu duyguları farklı bir şekilde ifade etmeye ya da hiç ifade etmemeye yönlendirebilir.
Avrupa içinde de farklılıklar görülüyor. İtalya ya da İspanya gibi Güney Avrupa ülkelerinde, hem mutluluğun hem de hayal kırıklığının tutkulu bir şekilde ifade edilmesi normaldir. Buna karşın Kuzey Avrupa’da, ister olumlu veya olumsuz duygular olsun, daha sakin ve kontrollü bir şekilde ifade edilmesi bilinir. Bunun yanında Türk kültürü, aileye verilen önemden ötürü, üzüntü veya yası ailecek, hep bir arada yaşarlar ve bu acıyı paylaşmak için farklı törenler ve adetler bulunur. Tam tersine, bireyci kültürlerde, acı genellikle özel bir mesele olarak görülür ve daha yalnız yaşanır.
Çevirisi Zor Kelimeler
Diller genellikle bir kültürün duygularla ilgili en çok neyi değerli gördüğünü gösterir. Doi’ye (1971) göre, Japonca ’da „Amae“ kelimesi, birine tamamen güvenip onun ilgisine ve şefkatine bağımlı olma hissini ifade eder, özellikle ilişkilerde sevgi ve onay beklemek anlamına gelir. Bu, birçok Batı kültürünün tek bir kelimeyle ifade edemediği bir tür duygusal kırılganlığı anlatır. Benzer şekilde, Portekizce ’de „Saudade“ kelimesi, Agostinho’nun (2021) açıkladığı gibi, birine ya da bir şeye duyulan derin, tatlı-acı bir özlemi ifade eder. Bu hem nostaljik hem de güzel bir duygudur. Duygular her yerde aynı olsa da, onları nasıl anladığımızın ve önem verdiğimizin kültürle şekillendiğini anlayabiliriz.
Neden önemi var? Kültür ve duygu arasındaki etkileşimi anlamak sadece ilginç değil, aynı zamanda hayati önem taşır. Dünyada her gün farklı duygusal coğrafyalardan insanlarla karşılaşıyoruz. Birinin sessizliğinin, ilgisizlik değil saygı anlamına gelebileceğini ya da kahkahasının mutluluktan çok gerginliği ifade edebileceğini bilmek, iletişimdeki yanlışlıkları kapatabilir ve bağlantıları derinleştirebilir. Duygular evrensel olsa da, onları nasıl yaşadığımız çok farklıdır. Bu farklılıkları keşfederek, sadece başkalarını değil, kendimizi de daha iyi anlayabiliriz. Bir dahaki sefere mutluluk, üzüntü ya da öfke hissettiğinizde, bir an durup kendinize şunu sorun: Bu gerçekten benim duygum mu, yoksa böyle hissetmem mi öğretildi?
Duygusal Düzenleme (Regülasyon) Bilimi
Kültür, duyguların nasıl ifade edildiğini şekillendirirken, psikoloji, onları içeride nasıl yönettiğimizi anlamamıza yardımcı olur. James Gross’un duygusal düzenleme modeli (1998), hangi duyguları, ne zaman ve nasıl deneyimlediğimizi ve onları nasıl ifade ettiğimizi açıklayan büyüleyici bir modeldir. Gross, iki ana strateji açıklıyor: bir duygu tam olarak gelişmeden önce gerçekleşen “öncesine odaklı düzenleme” ve duygu ortaya çıktıktan sonra gerçekleşen “tepkisel düzenleme.” Mesela, gergin bir toplantıda, durumu daha az zor bir şekilde yeniden çerçevelemek veya yeniden değerlendirmek gibi öncesine odaklı stratejiler kullanılır. Veya tepkisel düzenleme, profesyonelliği korumak için hayal kırıklığının dışa vurumunu bastırmayı içerebilir. Bu stratejiler, kültürler arasında farklılık gösteriyor. Uyumun vazgeçilmez olduğu kolektif toplumlarda insanlar, çelişkilerden kaçınmak için dışa vurulan yüz ifadelerini bastırmayı tercih edebilir. Buna karşın bireyci kültürler, kişisel ifadenin yüksek değer gördüğü bir yerde, dış ifadeleri bastırmaya karşı olabilir. Gross’un modeli, bireysel duygu yönetimini açıklamakla kalmaz, aynı zamanda kültürler arası duygusal farklılıkları anlamak için bir bakış açısı sunar (Gross, 1998).
Kaynakça:
Doi, T. (1971). The anatomy of dependence. Kodansha International.
Agostinho, M. E. (2021). Emotion as collective identity: The case of Portuguese saudade. Academia Letters.
Gross, J.J. (1998). The emerging field of emotion regulation: An integrative review. Review of General Psychology, 2(3), 271–299. https://doi.org/10.1037/1089-2680.2.3.271
Selina Demir
selinademir.aut@gmail.com
Instagram: selina.demr