Bir zamanlar çok popüler olmuş bir dizinin adıyla sizlere “merhaba” diyorum, sevgili ArtTmodernmiami Gazete okuyucuları!
“San Francisco Sokakları” dizisini izlediğimde bir çocuktum ama bende iz bırakmıştır. Michael Douglas’ın gençliğindeki yakışıklılığı ve enerjisi ile partneri Karl Malden’in şefkatli, olgun esprili tavrını hatırlarım ve hırsızların ve badman’lerin peşinde, San Francisco sokaklarında cirit atmaları bugün gibi aklımda… Bir aşk hikâyesi gibi, hem de dizi aşk hikâyesi olmamasına rağmen. 😊
Aşk demişken; San Francisco sokakları, tıpkı bir aşk hikâyesi gibi; anlamlı, engebeli, zikzaklı, renkli, zor, yorucu ve güzel. Sanırım gizli bir romantiğim çünkü ben de her şey aşka çıkıyor.
Bu inişli -çıkışlı yolları birçok Hollywood filminden de hatırlarsınız zaten… Bilmeyen ve görmeyenler de üzülmesin, bol bol fotoğraf çektim. Adeta bir plato gibi, fotoğraflarda harika çıktı haliyle. 😊
San Francisco’ya gitme sebebim orada düzenlenen Türk festivaline katılmak içindi. Eylül ayının sonunda, San Francisco’da bu yıl ilk defa gerçekleşen San Francisco Türk Festivaline katılımcı olmanın benim için anlamı büyüktü çünkü sanat hayatımın başında iken 2007 ve 2008’de Chicago Türk Festivali’ne katılmıştım. Daha sonra birçok sergi ve fuara katılmama rağmen, yıllar sonra bir Türk festivaline katılmak çok anlamlıydı, geçmişe dönüp, bir yoklamak gibiydi.
Severim arada bir geçmişe dönmeyi ben, kendimi daha rahat gözlemlememi sağlıyor, size de tavsiye ederim. Festivalde olmak yeni T-shirt koleksiyonum da çıkmışken, tepkileri gözlemlemek için harika bir fırsat olacaktı. Size daha önceki yazılarımdan birinde anlatmıştım tasarım sürecini, linki ekliyorum.
Bir Koleksiyon Hikayesi: Çok da fifi! | Artt Modern Miami
Buraya kadar her şey güzel planlanmış giderken, Florida genelinde kasırga haberleri çıkmasın mı? İşin ilginci sergi hazırlıklarından dolayı, kasırga haberlerini 2 gün öncesine kadar duymamıştım. Hâlbuki kasırga sezonundayız. İnanın o iki gün benim için; ettiğim dualarla geçti ve içimden geçenleri Allah bilir! Amaaa! bu kadar korkuya ve endişeye rağmen yine de vazgeçmedim tabii; 😊
Sanırım damarlarımda biraz delilik var.
Maceralı yolculuğumun ardından San Francisco’ya geldiğimde serin bir sonbahar havası karşıladı beni… Florida’nın sıcağından sonra oldukça şaşırtıcı geldi, nedense ben hep sıcak hayal ederim California’yı… Gerçi o kadar büyük bir coğrafyadan bahsediyoruz ki; Amerika’da bir eyaletin büyüklüğü, Avrupa’da bir ülke büyüklüğünde oluyor.
Filmlerde mutlaka rastlamışınızızdır: o kırmızı corvette’in havada hopladığı bir cadde vardır ya! İşte o cadde Lombard Street ve California street oluyor. Ben araba kiralamadım, çünkü dolu dolu bir program yapmıştım ve uber kısa süreli seyahatler için oldukça yeterli geliyor. Öncelikle katılımcı olduğum San Francisco Türk Festivali ‘nden bahsetmek istiyorum. Şehrin merkezi olan Embarcadero Plaza’da düzenlenen festivale Türki Cumhuriyetlerden, Türkiye’den ve benim gibi Amerika’nın farklı yerlerinden katılımcılar oldu. Bu sene ilk defa düzenlenen festival, oldukça başarılı geçti. Calturs’ü burada kutlamak istiyorum. Neler mi vardı festival de? Türkiye’nin damak lezzetlerinden tutunda, bir turistin ilgisini çekecek programlar düzenlenmişti. Türkiye ‘den gelen sanatçılar, halkoyunları, semazen gösterisi ve hatta dansöz bile vardı. Turist gözüyle ülkeme baktığımda, merak uyandırıcı olduğunu hissettim. Programları izleyen Amerikalıların yüzlerindeki gülümseme, Türklerin ise özlemle karışmış mutluluk duygusu, ben de de iyi ki katılmışım duygusu uyandırdı. Resimlerim ve T-shirt koleksiyonumda bir Türk festivali görmüş oldular. 😊
Şimdi gelelim San Francisco’da yapılması gereken 10 şey klasiğine ve yorumlarıma:
San Francisco’nun ana caddesi Market Caddesi boyunca ilerleyip sırasıyla Castro Bölgesi, alışveriş ve finans bölgelerinden geçerek, Feribot Binası ve Embarcadero boyunca kuzeye dönerek Fisherman’s Wharf’ın kalbine giden, nostaljik tramvaylarının geçtiği F hattına binmek de olmazsa olmazlardan. Bu hat yılın 365 günü sabah 6.00’dan gece yarısından sonra 01.00’e kadar çalışıyor. Tramvaylar gündüz saatlerinde her altı dakikada bir, sabahları ve akşamları 10-15 dakikada bir geçiyor. (Ama maalesef bana rastlamadı. Zaten ben beklemektende nefret ederim; 2dk. sonra bile gelse. Ancak ironik bir şekilde herkesi genelde ben bekletirim.)
*Mutlaka bir tekne turu ile Alcatraz ve Golden Bridge turu yapın, ben gün batımındaki tercih ettim.
(Fisherman Wharf’dan kalkan tekneler oldukça eski ve turistik ama denemeden bilemezdim. Çok şey beklemeyin)
*San Fransisco sokaklarında yürümek, renkli kıvrımlı sokakları keşfetmek (Rengârenk sokaklarına bayıldım, restoran keşifleri harikaydı. Şarapları söylememe bile gerek yok, malum en iyi şarapların üretildiği bölgedeyim.)
*Napa Vadisinde şarap turuna katılmak;
Francisco’ya gelmişken, ona 1 saat mesafedeki Napa Vadisi’ni mutlaka görmelisiniz. Dünyanın en prestijli yemek okullarından, gelmiş geçmiş en iyi şeflerden Anthony Bourdain’nin mezun olduğu Culinary Instute of Amerika’nın bulunduğu, gövdeli Cabernet’lerin, meyveli Merlot’ların ve kadifemsi Chardonnay’lerin yetiştiği, 400’den fazla şarap imalatçısının bulunduğu meşhur bağlar burada bulunmaktadır.
Tadım turlarını çok sevdiğime karar verdim, 3 ayrı yeri gördüm. Chardonnay, Pine Noire ve bir ailenin işlettiği küçük yerel bir bağevinin tanıtıldığı günlük bir tura katıldım. Booking.com’dan siz de bir tur ayarlayabilirsiniz . Tadımlık şarapların biri geldi, biri gitti. Şarap severler içimdeki mutluluğu anlayacaklardır. O şahane şarapları denedikçe, ambiyansında etkisiyle, içtikçe ayrı hikâyeler belirdi kafamda: Bir bağ evini işletmek nasıl olurdu acaba? 100 senedir açılmamış fıçılar varmış, ne kadar süre bekleyecekler? Ne kadar sabır isteyen bir iş olduğunu düşündüm. Üzümlerin olduğu yerde; bu seferde üzüm toplayan kız oldum ve en fazla kaç sepet toplayabileceğimi düşündüm ve bu kısmın bana göre olmadığına karar verdim. Ben tadıma devam edeyim en iyisi. 😊
Sonuç olarak; mutlaka tavsiye ediyorum. Biz Türklerde klasik bir söylem vardır. Yaş ileri safhalara geldiğinde kimileri Bodrum’a veya Ege’ye yerleşmek ister. (Türkiye’nin Ege ve Akdeniz kıyıları) Amerika’da da bu kesin Napa Valley için söyleniyordur ama benim tercihim farklı, burada söylemeyeceğim fakat manifestimi de yapacağım, olup olmadığını da zaman gösterecek.
*Golden Bridge ‘ten geçmek ( Köprü gerçekten efsane:) Köprülerin bu kadar ilgi çekmesinin psikolojik bir anlamı var mı bilmiyorum ama Golden Bridge uzunluğu, mavinin ortasında kırmızı rengi ile göz alıcıydı.
*Alcatraz Adası’na extra açıklama borçluyuz bence:
Onlarca dizi ve filme konu olmuş olan ada 1861-1963 yılları arasında ülkenin en azılı suçlularının tutulduğu cezaevi olarak kullanılmış. Artık bir müzeye dönüştürülmüş. Hücreleri, yemekhaneyi, kütüphaneyi görebiliyor ve burada kalmış mahkûmların ve gardiyanların ağzından tüm yaşanmışlıkları kulaklıkla dinleyebiliyorsunuz. Her ne kadar Alcatraz Adası isim yapmış bir yer olsa da, şahsen bir hapishaneyi görmek istemezdim, tekneyle gezerken yüzeysel gördüm, bu yeterli! Meraklıları için extra turlar düzenlenmiş, isteyen katılabilir. Benim kadar özgürlüğüne düşkün birisi için, başkalarının hapsolduğu yere mümkün olduğunca uzaktan bakmayı tercih ederim.
*Chinatown (Çin Mahallesi)
San Francisco’daki Çin Mahallesi ABD’nin en büyük ve en eski Çin Mahallesi. Hatta sadece ABD’de değil, burası Asya kıtası dışındaki en büyük Çin mahallesi. Tıpkı Little Italy’i kuran İtalyanlar göçmenler gibi, Çin mahallesi de 1848-1855 arasında yaşanan Gold Rush denilen “altına hücum” döneminde ve sonrasında San Francisco’ya göç etmiş Çinli göçmenlerin gelip yerleştiği ve beraberlerinde kültürlerini de getirdikleri yer. Haliyle buraya geldiğinizde, meşhur Çin kapısından geçmek, bol bol Çin yemeği yemek olmazsa olmazlardan!
Union Square Etrafında Görülmesi Gereken Yerler:
San Francisco Modern Sanatlar Müzesi Amerika Birleşik Devletleri’ndeki en büyük modern ve çağdaş sanat müzelerinden. Burada, Frida Kahlo, Gerhard Richter ve Andy Warhol gibi dünyanın dört bir yanındaki sanatçıların çalışmalarını görebilir, açık hava heykel bahçesinde takılabilir veya içindeki üç restorandan birinde mola verebilirsiniz. Cumadan salıya 10.00.– 17.00 perşembeleri 10.00-21.00 arası açık. Çarşambaları kapalı.
(Bu arada ben çok şanslıydım, müze otelimden 2 dakika uzaklıktaydı. 😊)
Görülmesi gereken birçok yer daha olmasına rağmen, katılmam gereken festival dolayısıyla bu kadarı hakkında fikir sahibi olabildim. Stanford Üniversitesi aklımda kaldı, siz giderseniz mutlaka görün olur mu?
Silikon Vadisi dediğinizi duyar gibiyim, cevabım ve sebebi yukarıdaki paragrafta yazıyor, hayır gitmedim.
Tarihine değinirsek;
1776 yılında İspanyollar, bugün Golden Gate Köprüsü’nün bulunduğu yere bir kale ve adı Assisili Francisco ile anılan bir Hristiyan misyonerlik binası yapmış. 1848’de başlayan Kaliforniya Altına Hücum döneminde şehir çok hızlı bir şekilde büyümüş ve kısa sürede Batı Kıyısının en büyük şehri konumuna ulaşmış. San Francisco 1906 yılında meydana gelen yıkıcı deprem ve yangınlarla adeta yok olmuş, fakat kısa sürede tekrar inşa edilmiş. II. Dünya Savaşı boyunca San Francisco Pasifik Cephesi’ne çok sayıda asker göndermiştir. Savaştan sonra; görevdeki askerlerin dönüşü, büyük göç dalgası, bölgedeki liberallik akımı ve diğer faktörlerle şehir hızla büyümüştür. Gelişen hippi akımı, gay hakları hareketi ile San Francisco, Birleşik Devletler içerisinde liberalizmin adeta kalesi durumuna gelmiştir.
Kaliforniya Altına Hücumu bir sel gibi altın arayıcılarını bölgeye çekmiş. Bölgenin çok sayıda insan çekmesiyle 1848’den itibaren nüfus hızla artmaya başlamış. Zenginlik vaadi o kadar büyümüş ki San Francisco limanına ulaşan gemi tayfaları, limana gelir gelmez gemilerini yüzüstü bırakarak hızla limandan uzaklaşıyor; altın aramaya koyuluyorlarmış. Kaliforniya kısa sürede imtiyazlı eyalet olmuş ve Birleşik Devletler Ordusu San Francisco Körfezi’nin güvenliğini sağlamak amacıyla Golden Gate bölgesinde Fort Point Kalesini ve Alcatraz Adası’na bir hisar kurmuş. Bölgede gümüşün bulunması ile nüfus inanılmaz derecede artmış. Sürekli şehre gelen madenciler ile şehir geniş bir alana yayılmış. Kanunsuzluk yaygın hale gelmiş ve şehrin Barbary Coast kısmı cinayet, fuhuş ve kumarıyla kötü bir nam salmış.
Girişimciler, Altına Hücumdan kaynaklanan zenginliklerini kullanmak istemişler. Bu girişimler içinde ilk kazananlar ilk fark edileni 1852’de kurulan Wells Fargo olmak üzere bankacılık sektörü ve demiryolu sektörü olmuş. San Francisco Limanı’nın gelişmesi ile şehir bir ticaret merkezi haline gelmiş. Bölge halkının ihtiyaçlarına cevap vermek adına birçok firma açılmış. Bunlardan bazıları Levi Strauss’in kurduğu kumaş mamulleri ticarethanesi olmuş, yani Levi’s burada kurulmuş. Şehre yeni göç eden işçiler, şehrin birçok lisanı olmasına yol açmıştır. Demiryollarında çalışan Çinliler, Çin Mahallesi’ni kurmuşlar. . . İlk tramvay 1873 yılında Clay Street’te faaliyete geçmiştir. Şehirdeki Viktorya evleri bu dönemde şeklini almaya başlamış ve şehrin sivil liderlerinin bölgeye bir park açılması ile ilgili kampanyaları, Golden Gate Parkı’nın planlanması ile sonuçlanmıştır. San Franciscolular nitelikli okullar, kiliseler, tiyatrolar gibi sosyal yaşam binaları inşa etmişler ve böylece çok hızlı gelişmişler. Sonraki yüzyılda; San Francisco, dikkat çekici stili, görkemli otelleri ve Nob Hill’deki gösterişli köşkleri ile bilinir olmuş.
“Tarihte hiçbir şehir bu kadar yıkılmamıştı. San Francisco tamamen yok olmuştu.” – Jack London, 1906 depremisonrası ve yangın için söylemiş bu cümleyi!
18 Nisan 1906’da saat 5.12 sularında, büyük bir deprem San Francisco’yu ve Kuzey Kaliforniya’yı vurmuş. Birçok binanın sarsıntıdan yıkılmasıyla birlikte, gaz hatlarındaki kopmalar yangına sebep olmuş. Yangın şehre yayılmış ve günlerce sürmüş. Su şebekesinin servis dışı kalmasıyla beraber; askeri birimler yangını frenlemek adına bir yangın önleme şeridi oluşturmaya karar vermişler ve dinamitle bazı binaları patlatmışlar. San Francisco’nun özünü oluşturan şehir merkezi de dahil olmak üzere kentin dörtte üçü küle dönmüş.
Takip eden yıllarda şehir finansal bir merkez olma durumunu sağlamlaştırmış ve 1929 Dünya Ekonomik Bunalımı gerçekleştiğinde hiçbir San Francisco menşeli banka batmamış. Gerçekten de kriz San Francisco’yu teğet geçmiş. Ne büyük ayrıcalık! Krizin tepe noktasında dahi San Francisco, iki devasa mühendislik projesini; San Francisco – Oakland Körfez Köprüsü’nü ve Golden Gate Köprüsü’nü sırasıyla 1936 ve 1937 yıllarında bitirmiş. Bu periyotta daha önceleri askeri amaçla kullanılan Alcatraz, yüksek derecede suç işleyen Al Caponegibi mahkûmlara ev sahipliği yapan bir cezaevine dönüştürülmüş. -Wikipedia
Bu arada Sean Connery’nin Catherine Zeta Jones ile oynadığı 1996 yapımı “The Rock” filmi Alcatraz’s çekilmiştir.
Şehirde dünya mutfağı hakim, tercihim İtalyan ve Fransız oldu. 😊 Yükselenim ikizler, burcum boğa 😊 dolayısıyla iyi bir yemek ve kaliteli bir şarap benim için başka bir anlam taşıyor. O gusto ile hayata bakış değişiyor. İlham ise hayatın her alanından geliyor.
Bir seyahat yazımın daha sonuna gelirken, Madame Gandhi’nin çok sevdiğim satırlarıyla, bir sonra ki buluşmaya kadar hoşça kalın diyorum.
-Düşüncelerine dikkat et; SÖZLERİN olur,
-Sözlerine dikkat et; EYLEMİN olur,
-Eylemlerine dikkat et; ALIŞKANLIĞIN olur,
-Alışkanlıklarına dikkat et; KARAKTERİN olur,
-Karakterine dikkat et; KADERİN olur.
Tuğba Yazıcı
Multidisciplinary Artist
Instagram: tugbayaziciofficial
Facebook: Tugba Yazici