ArtTmodernmiami’nin sevgili okurları, güzel insanlar! Ne haber?
Ege kıyılarından, sarı yazı hala yaşamakta olduğum güzel ülkemden hepinize kucak dolusu sevgiler…
Temmuz ayı başında Birleşik Krallık dönüşü hızlıca yaşadığım kasabaya dönmüştüm. Bir süreliğine tatil modunda kalacağım için iş güç ile ilgili ayarlamaları yapmam gerekiyordu. Hemen yazlık evim için hazırlıklara başladım. İlk defa bu sene uzun süre kalacağım için hem heyecanlı, hem de içim buruktu. Babam ve annemin yokluğundan dolayı artık tam anlamıyla boşa çıkmıştım. Hayatımda özel olarak ilgilendiğim ve sağlıkları- bakımları için endişelendiğim kimse kalmamıştı. Bundan böyle çok ihmal ettiğim kendimle ilgilenmem gerektiği bir döneme giriyordum. Yeni bir dönemin başlangıcına ve yeni bir hayat düzeninin adımlarını atıyor olacaktım.
Hep ötelediğim, ertelediğim, bir başka zamana deyip geçiştirdiğim programlarımı yapmak, arkadaşları – dostları ziyaret etmek, ağırlamak, yazlık evimin yarım kalan işlerini tamamlamak ilk hedefimdi.
Temmuz ayının ortalarına doğru evimin yolunu tutup, açılışını yaptım. Yapılacakları not aldım.
İnsan yeni yaşamaya başladığı evinde bazı eksiklikleri ancak ortamı deneyimleyerek fark edebiliyor. Evim ile ilgili eksik listeleri hazırladım.
Yaz, güzel bir mevsim sevgili okurlar. En azından benim için çok güzel bir mevsim. Çocukluğumdan beri hayalimdir; mevsim hep yaz olsa, deniz kıyısında yaşasam, her canım istediğinde yüzebilsem, ayaklarımda parmak arası terlik rahat kıyafetlerle ortalıkta gezinsem, sıcacık plajlarda boş boş vakit geçirsem…
Boşuna dememişler; hayallerinize dikkat edin derler, bir gün gerçek olur diye. Çok şükür benim oldu.
Bu yaz bol bol denizle, sıcak kumlarla, uçsuz bucaksız kumsallarla, güneşle buluştum, denizle adeta aşk yaşadım. Biliyor musunuz en son bugün ona teşekkürlerimi sundum. Benim yaz boyunca; ruhumu dinlendirdiği, içsel sıkıntılarımı dindirdiği, yorgunluklarımı atmama vesile olduğu, sevinçlerimi – heyecanlarımı kutlamam için kollarını açtığı, ağrılarımı ilaç gibi dindirdiği ve tabi ki hiç sorgusuz sualsiz beni kucakladığı için. Ve bütün bunlar olurken hep benimleydi.
Ama her şeyden önce minnettarlığım Yaradan’a. Tüm bu güzellikleri bize sunduğu ve bizimle buluşturduğu için.
Sevgili ArtTmodernmiami’nin hassas ruhları! Bu yaz önemini, kıymetini bir kez daha anladığım gerçek zenginliğimden bahsedeceğim size. Umarım siz de bu anlattıklarımdan kendinizde bir şeyler bulursunuz:
İnsanın en büyük zenginliği, her daim sevgisini ve desteğini hissettiren bir aile ve bir avuç gerçek dost, arkadaş… Ne para, ne mülk bunun karşılığı olamaz. Son nefesinizde sevdiğiniz birilerini görmek veya onların sizi yolcu etmesini istersiniz bilin ki bunlar en yakınlarınız, dostlarınız, aileniz, sevgiliniz vb. olacaktır. Kimse malıyla, mülküyle, altınlarıyla ilgilenmeyecektir. Dünyevi şeylerin artık bir manası kalmamıştır çünkü.
Aile kavramının kıymetini, yaşamın koşuşturması içinde anlamanın verdiği o tarifsiz duygu nasıl tarif edebilirim bilmiyorum. Sıradanmış gibi geçen zamanların aslında anılarındaki en özel anlar olduğunu fark etmen biraz zaman alıyor. Bunu gençken bize söylediklerinde çok manasız gibi geliyordu. Ta ki hayatın aslında çok da uzun olmadığını ve zamanın çok hızlı aktığını anladığımız yaşlarımıza gelinceye dek. Bu farkındalığı tetikleyen en önemli etkenlerden biri yakın çevrendeki insanların kaybını yaşamak oluyor. İnsanların bunu idrak etmesinin elbette bir zamanı var. O an geldiğinde zaten anlıyorsun.
Sevdiklerinle beraber yenilen yemekler, turkuaz mavisi denizdeki tekne turları, havadan karadan konuşup makara yapmak, derinliği olan kahve sohbetleri, evin küçükleri ile onlar için belki de ileride unutamayacağı zamanları paylaşmak… Hepsi çok kıymetli…
İşte bu yaz ailemden geriye kalanların bir kısmı ile böyle zamanlarımız oldu. Karşı komşumuz Yunanistan’ın Samos adasına olan firarlarımız, tadını unutamayacağımız Ege’ye özel zeytinyağlı yemek ziyafetlerimiz, sürekli gelen – giden misafir trafiğimiz… Yahu arada yeğenimle sanatsal çalışmalar bile yaptık. Devamını bir önümüzdeki yaz yapmak üzere anlaştık. Çok keyifli anlardı.
Kendimi çok şanslı addediyorum. Çünkü yazlık evimin yanında Türkiye’nin ve dünyanın en benzersiz doğal alanlarından birisi olan Dilek Yarımadası – Büyük Menderes Deltası Millî Parkı var. Doğal hayatın özel antlaşmalarla korunduğu yaban hayvanları, kuşlar, böcekler, bitki ve ağaç türleri ile çevrelenmiş bakir koyları ve denizinde bulunan balık türleri ile çok çok özel bir alan.
Size Milli Parktaki bakir ve benzersiz koyları, denizin turkuaz mavisini tarif etmek isterdim. Ama bazen kelimeler kifayetsiz kalıyor… Ne demek istediğimi daha iyi anlayabilmeniz için sizinle birkaç fotoğraf paylaşıyorum.
Tüm yaz boyunca sıklıkla Milli Park ziyaretlerimiz oldu. Yaban domuzlarını besledik, arabayla veya yürüyerek gidilemeyecek bakir koylara tekneyle gittik, denizden yüzerek ulaşabildiğimiz bu koylardan benim dekorasyonda da çok sevdiğim ve sanat çalışmalarında severek kullanılan ‘driftwood’ topladık. Hatta hepsi şuan evimin bir köşesinde yerini buldu.
Güneşi batırdığımız gün batımlarını, bize ve hayata kadeh kaldırdığımız rakı sofralarını… Bazılarını yapmak için taptaze otlardan destek almanız gereken mis gibi zeytinyağı kokulu Ege mutfağına ait mezelerimiz olan; kabak çiçeği dolması, deniz börülcesi, sıcak ot kavurması, patlıcan silkme, turp otu salatası, atom meze ile Ege denizinin eşsiz deniz mahsullerini mideye nasıl indirdiğimizi ne siz sorun ne ben söyleyeyim. Hepsinin tadı damağımızda, beraber deneyimlediğimiz bu anlar unutulmazlar arasında yerini aldı.
Bu yaz ailem haricinde yakın arkadaşlarımı ve dostlarımı da ağırladım. Beni her daim arayan- soran, sessizliğimde beni merak eden, sevincimde, üzüntümde yanımda olan ve hissettiren, uzakları yakın edenlerle bir araya geldik… Yaş aldıkça azalırsın ama kalanlar da en kıymetlilerindir ya sevgili okurlar. Sizin de vardır böyle dostlarınız. Geçen ayki ‘’ Yol Ayrımı ‘’ yazımda detaylı paylaştığım bir konu olmuştu bu. Okuyanlar hatırlar. “Aynı yolu beraber yürüdüğümüzü sandığımız insanlar, aslında bize sadece gidecekleri yere kadar eşlik ediyor.” demiştim. Hala yola devam ettiklerinizle güzel anılar biriktirmek çok kıymetli o yüzden. İleride yollarınız ayrılsa bile sevgi ile saygı ile minnet ile hatırlayacağınız insanlar olmalı hayatınızda.
Ne mutlu ki bana, bu yaz kıymetli dostlarım, arkadaşlarımla hatıralar kütüphaneme yeni kitaplar ekledim. Şöyle ki:
Uzun yaz gecelerini sohbetlere boğduk beraber. Sabahlar olmasın dedik. Bazen dertleştik, bazen üzüldük, bazen güldük, bazen de eğlendik. Denizi beraber kabarttık, sahilleri arşınladık, güneşi batırdık, kumlardan kaleler, taşlardan kuleler yaptık. Arada şehre inip biraz azdık. Bar, kulüp artık pusulamız nereyi işaret ediyorsa. Eeee… Hakkını vermek lazımdı. Yaz değil mi bu?
Tüm bunlar olup biterken zamanda geçti gitti tabi. Geçen zamanı tutamamak, ona hükmedememek beni hep yaralamıştır. Hani sonuçta elimizde kalan anılarla yetinmek zorundayızdır ya… Bu bana dokunmuştur hep. Ama sonra çok sevdiğim ve tanışık olduğum şair – yazar sevgili Murathan Mungan’ın dizeleri geldi hep aklıma:
‘’ Yaz geçer yine gelir,
Yaz geçer iyi gelir sözcükler ‘’.
– Murathan Mungan –
Hiçbirimiz ömrümüzü tayin edemiyoruz. Kaç yaz, kaç kış, yaşarız. Siz hiç düşündünüz mü; bir yaşama kaç yaz sığar? Bunun cevabı hepimiz için farklı olacaktır. O yüzden yaşadıklarımızın kıymetini bilelim. Olabildiğince çok anı biriktirelim. Bu yazıyı farklı ülkelerden farklı okurlarla buluştuğu gerçeğine dayanarak size sormak isterim:
– Sizin oralarda yaz nasıldır?
Eğer Ege kıyılarındaysanız;
Güneşiyle için ısınır,
Dalgalarla ıslanırsın koylarında.
Kumsallarında çıplak ayakla dolaşır,
Rakı masalarında demlenir,
Efkârlı şarkılarla dumanlanır başın.
Hatta
O yaz diye başlar hep sohbetler.
Rüzgârı yüzünde,
Duygusunu şiirde,
Bazen de şarkılarda hissettirir.
Kimisine aşk vurur, kimisine hüzün.
Umursamaz olanlarınız vardır elbet…
Hayatın derinliklerinde hiç kulaç atmamış,
Ve öylece geçip gitmiş, bu fani dünyadan.
Hatırladın mı?
Bir yaz gecesiydi,
Ay da dolunay.
Ne güzeldi seni tanımak.
Sevdiğin yerlerde dolanmak,
Sevdiğimiz şarkılara bulanmak.
Sen anlattın,
Ben anlattım.
Ne güzel oldu:
İki yabancı
İki itirafçı!
Kırgın, yaralı, yorgun…
Dolunay şahit
Saatler düşman
Gece geçti
Gündüz sıradaydı.
Sen yoluna
Ben yoluma.
Bu işin devamı olur muydu acaba?
Demek isterim ki
Her hikâyenin iki tarafı varken
Ve kader niyete âşıkken!
Bir taraftan da bilirim;
Eski yollar yeni kapılar açmıyorken…
Ne güzeldi geçen YAZ
Hatırladın mı?
Bir yaz gecesiydi,
Ay da dolunay.
Kamil Çakır
Bu arada Türkiye’ye yolu düşecek olanlar için önemli rota bilgileri:
DİLEK YARIMADASI – BÜYÜK MENDERES DELTASI MİLLİ PARKI:
Türkiye’nin ve dünyanın en benzersiz doğal alanlarından birisi olan Dilek Yarımadası – Büyük Menderes Deltası Millî Parkı 27.675 hektarlık bir alana sahiptir. Uluslararası antlaşmalarla korunmaktadır.
Karşısında Ege adalarından Samos (Sisam) adası bulunur. M.Ö. 9. yy ’da 12 Ege (Iyon) kentinin kutsal toplanma merkezi Panionion, antik Thebai kenti, Ayayorgi Manastırı, tarihi Doğanbey Köyü, Karina, Hagios Antonios Manastırı ve Zeus Mağarası da Milli Park sınırları içerisindedir.
Dilek Yarımadası – Büyük Menderes Deltası Milli Parkı, dünyada bir örneği daha olmayan; bir yanda Akdeniz’den Kafkasya’ya kadar kıyılarda yayılım gösteren neredeyse tüm bitkilerin doğal olarak bir arada görüldüğü botanik bahçesidir. Yırtıcı kuşları ve vahşi hayvanlarıyla bir dağlık arazi ve onu çevreleyen sualtı zenginlikleri, diğer yanda da yüzlerce kuş türünü barındıran, zengin balık çeşitleriyle bir delta ve bütün bunları çevreleyen tarihi ve kültürel zenginliklere sahiptir.
Dilek Yarımadası Milli Park’a gelmek isterseniz Aydın şehrine bağlı sahil kasabası Kuşadası’na gelmeniz gerekecek. Kuşadası’na geldiğinizde 20-30 dk. mesafede, İzmir iline bağlı Selçuk ilçesi bulunuyor. Çok önemli bir konumda bulunan Selçuk’ta, Unesco Dünya Miras listesinde bulunan ve dünyanın yedi harikası arasındaki Artemis Tapınağı var. Antik çağın en önemli kütüphanelerinden Celsus Kütüphanesi ile klasik Yunan döneminde İyonya’nın oniki şehrinden biri, bir Roma Kenti olan Efes Antik Kentini ve Mondi – Dr 2024 Award’da “Müzeler” kategorisinde birinciliğe layık görülen Efes Deneyim Müzesi’ni görme şansınız da olacaktır. Efes Deneyim Müzesi, ziyaretçilerine “immersive” teknolojilerle Antik Efes’teki günlük hayatı, mimariyi ve sanatı kişisel olarak deneyimleme imkânı sunuyor.