Hepinize sağlıklı bir ömür dileyerek, satırlarıma başlamak istiyorum…
Değerli dostlarım , ne kadar heyecanlı olduğumu tahmin bile edemezsiniz. Elimde bir kurşun kalem, odamda en son lisede anılarımı karaladığım not defterimin, üstünde dalmış bulunmaktayım. Sayfaların içinde öyle bir göz gezdirdim… birbirinden saçma ama bir o kadar güzel anılarla karşılaştım. Kalpler içinde çocukluk aşkımın baş harfi, resimlendirdiğim çizgi filmi karakterleri, adam asmacalar ve birbirinden garip karalamalar… Zaman su gibi akıp gidiyor ama yazılar kalıyor. Tam da bu yüzden, yazmak beni çok mutlu ediyor. Geriye dönüp baktığınızda gurur duyduğunuz eserler bırakıyorsunuz.
Güzel okuyucularım, Zeynep’in Renkli Dünyası’na hoşgeldiniz ! Size biraz kimin hayal dünyasının içine dalacağınızdan bahsetmek isterim:
Ben Zeynep, 24 yaşındayım. Deli dolu, enerjisi çok yüksek, insanların yüzünde tebessüm oluşturmaya aşık olan, sanat ve makarna cenneti olan Italya/Roma’da Performans Sanatları okumuş ve ardından eğitimine Amsterdam Hollanda’da devam etmiş, gezmeyi, farklı kültürlerden beslenmeyi, Dünya’nın her yerinden arkadaşlar edinmeyi, sahneyi, sinemayı , hayvanları, farklı karakterlere hayat vermeyi, spor yapmayı ve gözlemlemeyi çok seven genç bir kadınım. Bir an hiç bitmeyecek sandınız değil mi?
İlk defa bir sanat gazetesinde köşe yazarlığı yapıyorum. Dürüst olmak gerekirse nasıl bir şey çıkacağı hakkında en ufak bir fikrim yok. Heyecanım da bu noktada oluşuyor haliyle!
Eskiden günlük tutardım, artık eskisi gibi tutmuyorum. Çok yazık! çünkü insanın kendisiyle konuşması çok sağlıklı… Garip duyulduğunun farkındayım. Lakin mutlaka yapılmalı efendim. Aynanın karşısına geçip gününüzün nasıl geçtiği ve nasıl hissettiğiniz hakkında konuşun! Farkındalığınız için, o kadar değerli ki… Eğitimim boyunca öğrendiğimiz her şeyin yapı taşı da, buydu aslında…
Kim oldugunun farkında olarak ve var olduğunu hatırlayarak üstünde durduğun yere basmak. Durup, hayatın akışına ayak uydurmaktan vazgeçip, en saf yerinden özüne dönmek.
Çünkü biliyor musunuz? Biz insanlar; kendim de olmak üzere, nefes bile aldığımızı unutarak yaşıyoruz. Yemek yemek için yiyoruz. Yürümek için yürüyoruz. Yeni biriyle tanışırken, gerçekten elini sıkıyor muyuz? O kişinin gerçekten gözlerinin içine bakıyor muyuz ? Yoksa bize öğretilmiş işaret dili olan “el sıkma” eylemini gerçekleştirerek, hayatımıza devam mı ediyoruz. O kişinin göz rengi, adını, sıfatını belki de 5 dakika sonra kafamızdan silip atıyoruz. Aynı sekilde o da bizi unutuyor. Hani küçük çocuklar yüzünüze bakar, sen ona geri baktığında hiçbir şey olmamış gibi gözlerini dik dik dikmeye devam eder ya! Bir an bile göz kırpmadan, korkusuzca…Çok hoşuma gider,çocukların bu davranışları! Çünkü onlarda, çekinme, utanç gibi özellikler oluşmamıştır. Hayata cesur gözlerle bakarlar. Yine o çocuk halimize geri dönmeyi davet ediyorum bizleri. Ben o küçük Zeynep’i kaybetmedim. Size anlattığım , hayatım boyunca gözlemlediğim ve yaşadığım her anı, ilk görmüşçesine, hayat dolu bir çocukmuşçasına yaşıyorum. Sizleri de benimle birlikte o yolcuğa çıkarmak için sabırsızlanıyorum.
Günümüzde insanoğlunun yapmakta zorlandığı seylerden biri, an da olmak, an da kalmak! . Bir şeye konsantre olma süremiz 3 saniye! Hayat o kadar hızlı ilerlemekte ki, bizler maalesef varlığımızı unutarak yaşıyoruz. Hele bu “anı yaşamak“ bambaşka bir mevzu haline dönüşüyor. Peki bunu nasıl başarabiliriz ? Anı yaşayarak, hayattan en iyi şekilde yararlanmanın anahtarı, kontrol edebileceğiniz şeylere odaklanmak ve diğer her şeyi bırakmaktır. Bunu söylemek, yapmaktan daha kolay olabilir, ancak her gün uygulamaya koymak da gayet basit bir şey… Aslında, üzerinde çalışmaya istekliyseniz, sonuçları hızlı bir şekilde göreceksiniz. Zihniniz dağıldığında, kendinizi durdurun ve odağınızı şimdiki ana geri getirin. Nefesinize, sizi çevreleyen fiziksel duyumlara ve şu anda neler olduğuna odaklanın. Bugün dünyada bizi anı yaşamaktan ve hayatın tadını sonuna kadar çıkarmaktan alıkoyan o kadar çok dikkat dağıtıcı şey var ki! İnternet, sosyal medya, televizyon, akıllı telefonlar – liste uzayıp gidiyor! Peki ya tüm bu dikkat dağıtıcı şeyleri ortadan kaldırmayı ve basit şeylere odaklanmayı öğrenebilir misiniz ? Eğitimim boyunca öğrendiğim en temel şey de bu oldu. An yaratmak, o anda kalarak hakiki ve samimi olmak. O , yaşadığın bütün duyguların gerçek bir yerden gelmesi. Rol yapmaya başladığın, kafanın başka yerlerde gezdiği nokta da ; samimiyetini kaybediyorsun ve sana kimse inanmıyor, kendin bile! Sevdigim bir söz var: “İyi oyuncu , rol yapmayan oyuncudur .” Mevzu da tam olarak bu!
Şimdi sizlere, belki de pek çok kisinin epeyce merak duydugu bölümümden bahsetmek istiyorum.
Performans ve Sahne Sanatları!
Bana neden bu bölümü okuduğum ve ardından da bu mesleği seçtiğim sorulduğunda tek cevabım: Zeynep olarak, tek bir hayat yaşıyorum ve bunu sadece kendi gözlerimle, tek bir meslekten, tek bir aileden, tek bir formdan deneyimliyorum. Lakin oyunculuk, bana birden fazla hayatı, birden fazla bakış açısını, onlarca farklı durumu ve olayı deneyimleme ve hissetme fırsatı veriyor. Örneğin bir oyunda anne, bir diğerinde hostes, bir başkasında bambaşka biri olabiliyorum. Deli işi ! Elbette, farklı roller ve hikayeler benden geliyor ve onları nasıl gördüğümle şekilleniyor – ama bunlar bana özel ve tamamen birbirinden farklı hikayeler oluyor.
Bu bölüm, yaratıcılığıyla hayatını kazanmak isteyen bireylere birçok farklı fırsat sunuyor. Her performans, birbirinden benzersizdir. Işin lezzeti de burada başlıyor. Mesela aynı rolleri ya da hikayeleri tekrar görebiliriz ama asla daha önce olduğu gibi şekilde tekrarlanmazlar, çünkü onlara yaşattığımız hayat, her seferinde yeni bir şey yaratır.
Sanatın bu dalı, bazıları için ömür boyu sürecek bir tutkudur. Bazıları ise günlük işlerini ,muhasebeci veya tamamen başka bir şey olarak sürdürürken denemek isteyebilir. Ancak, bu sanat formunun fikri ilginizi çekmiş olsa bile, bu, nasıl başlayacağınızı bildiğiniz anlamına gelmez.
Performans, zaman zaman metinden bağımsız veya bağımlı bir şekilde ve anın içinde başlar. Tekrarı yoktur. İşte bu nokta benim için çok değerli! Önceden de bahsettiğim “ an “ çok değerli !. Okulumda hocalarımız bir olay örgüsü icinde, bizlerden durum yaratmamızı ve onlara bu duruma inandırmamızı bekliyorlardı. Bazı hocalarım vardı, inandırmak, ikna etmek, o kadar zordu ki! Neler yaşadık neler.. Zorlayıcıydı ama bir o kadar da özel…Doğaçlama, adından da anlaşılacağı gibi, spontanlığa ve o anda karşınıza çıkan her duruma hızlı tepki vermeye dayanır. Karşınıza çıkan fırsatları fark edecek kadar, uyanık olmak ve daha sonra, neyin yanlış gidebileceği veya bunun yerine ne yapmanız gerektiğine dair, düşüncelerle kendinizi ağırlaştırmadan, onlardan mümkün olan en iyi şekilde yararlanmakla ilgilidir. Ya tüm konuşmaları veya sahneleri anında, bir izleyicinin ve kameraların önünde, bir istemi temel alarak ortaya koymanız gerekseydi? Bazılarımız icin bu zaman zaman çok korkunç olabilir? Fakat aktörlerin, performans sergilediklerinde yaptıkları, tam olarak budur. Yazmak ya da resim yapmak gibi, diğer sanatlardan çok da farklı değildir. Ben bu noktada babama (Hamdi Alkan) çok şey borçluyum. Küçük bir çocukken, neredeyse her gün, hayal dünyamıza dalar ve birlikte yarattığımız hikayede ki karakterlerin şeklini alarak, o baloncukta yaratılanı yaşardık. Zeynep ! Uzay gemimiz bozulmuş, ikimizde inanılmaz açız ve gemimizde sadece bir tane çikolatalı puding kalmış: 3-2-1 BAŞLA ! O sırada evimiz bir uzay gemisine dönüşür, modumuz tamamiyle değişir ve o puding için hayatımızın savaşını verirdik.. Doğaçlama yeteneğimi babama borçluyum.
Toparlamam gerekirse; ne yapmak isterseniz isteyin; daima kendiniz olun,! anda olun ! ve cesatinizi kaybetmeyin! Ruhunuzu besleyecek işler yapın! Ben de , meslek hayatım boyunca, içinde bulunduğum performansın korkusuzca, yaşamaya değer ve dolu dolu yaşanması gerektiğine inanıyorum. Hayalim ve tutkum bu mesleği tüm kalbimle, ruhumla ve aklımla yaşamak. Sizlere hayatımla ilgili anlatmak istediğim çok şey var. Zamanla hepsi ile beni tanıyacağınızı biliyorum. Okuduğunuz icin çok teşekkür ediyorum. Sağlıcakla kalın !
Zeynep ALKAN
Actress & Performance Artist
Instagram: @zeynepalkanz