Perşembe, Aralık 26, 2024

info@arttmodernmiami.com

Gözlerin gördüğü en güzel Ada, Ağaç ve Su Ülkesi, Jamaika

-

|

Jamaika’ya yaptığım seyahatte bu adada ne kadar çok orman ve su var diye düşünmüştüm. Zaten adanın yerlileri Arawak’ların buraya verdiği ilk isim olan Xaymaca “ da Ağaç ve su ülkesi” anlamına geliyor. Zamanla Jamaika olarak anılmaya başlamış.

Miami’den iki saatlik bir yolculuk sonucu gittiğimiz Jamaika’da ilk durağımız Montego Bay idi. Gezmeyi çok seven profesyonel rehber bir arkadaşım Miami’ye ziyaretime gelmişti Onun ani kararı ile bileti almış çok da fazla araştırma yapmadan kendimizi bu Karayip adasında bulmuştuk. Planlı geziler bize biraz da mesleğimizi hatırlattığı için olsa gerek böyle son dakika plansız turlarla gezmek bize gerçek tatil ve macera gibi geliyordu. Önce araba kiralamaya niyetlendik ama trafiğin İngiltere gibi ters olması yüzünden vazgeçip havaalanından bir minibüse binerek İnternet de ayarladığımız otele gitmeye karar verdik. Hayatımın en rahatsız yolculuğu idi. Şoför yol boyunca Televizyon izledi. Hiç bir trafik kuralına uymadı ama ondan da beteri arabada hiç boş yer yoktu. Bazı yolcular koridorlara konmuş taburelere oturuyorlar sıkış tıkış yolculuk sırasında inmek isteyenler olursa inip yol veriyor tekrar biniyorlardı. O kadar üst üste idik ki Allah korusun bir kaza olsa ortadakilere hiçbir şey olmaz etten duvarlar korurdu. Neyse ki şansımıza otel iyi çıktı ama akşam yemeğinden dönerken yanlışlıkla girdiğimiz tenha sokakta öyle garip tipler vardı ki çok korktuk. Sizlere tavsiyem bilmediğiniz yerlere gitmeyin. Özellikle karanlıkta daha dikkatli olun.

Jamaika’nın başkenti bildiğiniz gibi Kingston. Turistik önemi fazla olan Montego Bay ise Jamaika’yı oluşturan 13 bölgeden St. James’in başkentidir Büyük yolcu gemilerinin yanaştığı liman sayesinde en büyük gelir kaynağı turizmdir

Biz de bu şehrin görülmeye değer yerlerini otelden aldığımız turla gezdik. Takside şoförün soluna oturunca biraz irkildim. Çünkü normal arabada şoför koltuğu olan yerde oturduğum için arabayı kullanıyormuşum gibi hissettim Ayaklarımı gaz ve frene basarmış gibi yaparak gergin bir yolculuk yaşadım. Rehberlik de yapan şoförümüz bizi şekerkamışı tarlalarına götürdü ve oradan aldığımız şeker kamışlarını kemirerek geziye devam ettik. Yolda küçücük tahta bakımsız evler gördük. Evler sadece yatmak amaçlı olup tek odalı idi. Mutfak ve banyosu yoktu. Yoksulluk fark edilir ölçüde idi. Bu ülkenin yetiştirdiği dünyaca ünlü şarkıcı Bob Marley’in şarkılarını ise gittiğiniz her yerde duymak mümkündü. Black River tekne turu alıp timsahları eli İle besleyen rehberin ilginç gösterisine de şahit olduk. Renginin koyuluğu nedeni ile siyah nehir denen bu doğa harikasında güzel bir gün geçirdik

Ertesi sabah İspanyolca 8 nehir anlamına gelen ünlü tatil beldesi Ocho Rios’a gitmek için bir taksi tuttuk. Yine hayatımızın en tehlikeli yolculuklarından birini yaptık. Bunun nedeni şoförün trafik kurallarına uymaması, kemer kullanmayıp, aşırı hız yapması idi. Yol boyunca

Levhalarda o yıl olan kazalarda ölenlerin sayılarını gördük. Böyle küçük bir ada için sayılar hayli fazla idi. Burada taksiciler bir sistem geliştirmiş ilerde polis çevirmesi varsa klakson veya ışıkla birbirlerine haber veriyorlardı. Bu durumu kemerini takıp hızını yavaşlatırken bize izah eden şoförümüz kontrol noktasını geçtikten sonra yine bildiğini okumaya başladı. Yani Jamaika ‘ya gidecek olanlara tavsiyem araba tutarken dikkatli olun.

Neyse sonunda akşamüstü Ocho Rios’a vardık. Bu kez otel değil geçen gemileri ve limanı camdan ve balkondan izleyeceğimiz bir apartman dairesi seçmiştik. Mutfağımız da olduğu için marketten alışveriş yapıp balkonda Okyanus manzarası ile yemeğimizi yedik. Akşam evin önündeki parkta ve çarşıda dolaşırken genç erkeklerin bakışlarından rahatsız olduk. Meğer burası özellikle Amerika’dan gelen yalnız kadınların geçici erkek arkadaş buldukları bir yermiş. Jamaikalı genç erkekler de bunu para kazandıkları bir sektöre çevirmiş. Tabii biz bu durumdan rahatsız olup eve dönmek zorunda kaldık.

Ertesi sabah Bob Marley heykelinin olduğu parkta gezip onun evi ve mezarının da olduğu Nine Miles’a gitmek için bir taksi şoförü ile anlaştık. Yol boyu Rahmetlinin şarkılarını dinleyerek güzel ağaçlı yollardan geçip yemyeşil bir tepeye çıktık. Nine Miles’a vardık. Bob Marley müzesinde başka turistlerle beraber gezerken evinin ve hayatının hikayesini dinledik. Bu bölgede esrar satışı serbest olduğu için bazı turistler küçük çocuklardan aldığı esrarlı sigaraları içerek dolaştı. Rehber de aynı Bob Marley gibi başını kayaya koyarak yatıp aynı kayada bestelediği (Rockstone was my pillow: kaya taşı yastığımdı) şarkısını söyledi. Bu taş aynı zamanda onun başını dayayıp esrar içerek dinlendiği müzik yazdığı meşhur taş yastığı idi. “Three little bird, is this love, jamming, one love, no woman no cry, I shot the sheriff” şarkıları fonda çalarken geziye devam edip ünlü anıt mezarını gördük. 1981 yılında Miami’de henüz 36 yaşında iken kanserden ölen ünlü sanatçının cenazesi buraya getirilmiş devlet töreni yapılmış ve evinin de olduğu yerde bu anıt mezara konulmuştu. Aslında bu bir mezar değil de bir nevi türbe gibi idi.

Yatak odasında gezerken küçücük yatağı da bizi şaşırttı iki kişinin zor yatacağı dar bir yataktı. Bu mütevazı ortamda hala dinlenen o ünlü şarkılarını yazmıştı. Genç yaşta ölmesine rağmen tam 11 çocuğu olmuştu.

Şoförümüz Ricardo bizi eve geri getirdiğinde akşam bize refakat etmesini rica ettik, Böylece yalnız kadınları rahatsız eden benim deyimimle eğlence sektörünün erkekleri bizi rahatsız etmeden Jamaika’nın gece hayatını görebilecektik. Gittiğimiz bar nezih bir yerdi yanımızda şoförümüz olduğu için hiç rahatsız olmadan pek güzel eğlendik.

Ertesi gün Dunn’s River Falls şelalesine gidip gezdik ve orada yüzdük Düğünlere mekan olan alanların da olduğu şelaleler çok hoşumuza gitti.

Son gün yüzmeye gittik. Plaj otelimize yakındı. Okyanus suları çok temiz ve güzeldi. Ben Jamaika bayrağının renklerinden oluşan yün şapkadaki sahte saç örgülerle rasta olmuşken arkadaşım üşenmedi plajda gezen ve profesyonel olarak saç ören bir kadına ücret karşılığı saçlarını rasta stili ördürdü. Akşam da sokak satıcısından aldığımız Jamaika ‘ya özgü jerk chicken yemeğini yedik. Özel bir baharatla hazırlanan bu tavuk yemeği çok lezzetli idi. Sokakta esrar ve marihuana satmaya çalışanlar yanınıza geliyordu. Bu artık gayet doğal karşılanıyor çünkü 2015 den beri Jamaika da belli bir miktara kadar esrar içmek serbest oldu. Rastafari dinine mensup olanlar içinse herhangi bir limit yok. İstedikleri kadar içip ceza almıyorlar.

Jamaika‘dan güzel hatıralar ile ayrıldık. Artısı eksisi ile Jamaika için doğasını kültürünü müziğini seveceğiniz için görülmesi gereken yerler listenize koyabileceğiniz bir yer diyebilirim. Yalnız gezen hanımlar için sektör (!) nedeni ile biraz zor olsa da turistik bölgelerde kalıp ıssız ve gelişmemiş yerlere gitmediğiniz sürece bir sorun yok. Yeşil ve mavinin tonlarının büyülediği doğası ile kendine hayran bırakan ülkede bir başka sorun da trafik. Dikkatsiz ve tehlikeli araba kullananlar yüzünden çok kaza oluyor. Halk cana yakın kendilerine özgü aksanları ile konuşmaları da çok hoş. Problem yok ve okey demek yerine kullandıkları “Ya man” lafını da sık sık duyacaksınız (yeah man=ya man ) kelimesini kadın erkek fark etmeden kullandıklarına şahit olacaksınız “Wah gwaan?” ise “whats up?” yani “naber?” demek istediklerinde kullandıkları bir söz. Alışveriş listenize ise “Root” isimli sağlık amaçlı kullandıkları tonik içeceğini, “Blue mountain” kahvesini, Jamaika romu ve tahta oyma hediyelikleri ekleyebilirsiniz.

Kasırgaların sık sık uğradığı adayı ziyaret için en uygun zaman ise Aralık-Nisan arası Türkiye’den uçakla 13 saat uzaklıkta ve Türk vatandaşlarından vize istemiyor. Kingston’da bir fahri konsolosluk olmakla beraber ülkede büyükelçimiz yok. Küba büyükelçiliğine bağlı olduğu için herhangi bir sorunda Havana’yı aramanız gerekiyor. Yerel halk Patois (patwa) adı verilen İngilizce, Fransızca ve İspanyolca karışık bir lisan konuşmakla birlikte ülkenin resmi dili İngilizce. Aksan farkından dolayı anlamakta güçlük çekebilirsiniz Para birimi de Jamaika dolarıdır.

Biraz da tarihinden bahsedelim. Kristof Kolomb yenidünyaya yaptığı seyahatte burayı keşfedip adaya ayak basan ilk Avrupalı olmuş ve 5 Mayıs 1494 de Santiago adını verdiği yer için “gözlerin gördüğü en güzel ada” demiştir. İspanyolların uzun yıllar süren egemenliğinden sonra ada 1655 de İngilizlerin eline geçmiş ve uzun yıllar İngiliz kolonisi olmuştur. Afrika’dan getirilen köleler şeker üretiminde çalıştırılmıştır. 1962 yılında bağımsızlığını kazanan ülke hala İngiliz milletler cemiyetinin bir üyesidir. Adalılar şu anda ülkelerine kaya anlamına gelen Rock demektedirler.

Jamaika’nın ulusal sloganı, nüfusun çok ırklı köklerine dayanan ‘Çokluktan Tek Halk’ şeklindedir. Bu slogan, beş altın ananaslı kırmızı bir haç taşıyan bir kalkanın her iki yanında duran Taino kabilesinin bir erkek ve kadın üyesini gösteren Arma üzerinde temsil edilmektedir. Jamaika deyince akla gelen artık sadece reggae müzik ya da Bob Marley değil dünyaca ünlü atlet Usain Bolt da artık bu listededir.

Benim gezdiğimde çok sevdiğim ülkelerden biri olan Jamaika Karayip hayat tarzı ile ilgi çeker

Yani hayatın yavaş ve keyifli olduğu bir yerdir

Bob Marley’in 3 küçük kuş şarkısındaki sözleri hayat felsefesi edinmişlerdir;

Hiçbir şey için endişelenme

Çünkü her şey yoluna girecek

Ayrıca yine Bob Marley’e ait sözü de unutmayın.

Dünyayı kazanıp ruhunu kaybetme; bilgelik gümüşten veya altından daha iyidir.

Son söz de benden eğer mutluluğu küçük şeylerde bulursak yakalaması zor olmasa gerek. Büyük şeylerin peşinde koşarken küçük şeylerden keyif almayı unutma! Bu duyguyu da en çok seyahat ederken hissediyoruz. Sizlere günlük hayatın dertlerini unutacağınız nice geziler diliyorum.

Gezgin arkadaşınız Canan

Share this article

Recent posts

spot_img

Popular categories

spot_img

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz