Herkese merhaba,
Bu yazıyı okurken neredesiniz? Sizi, okuma eylemini bu mekânda gerçekleştirmeye yönelten nedir? Okuma eyleminin gerçekleştirmek için bu yeri siz mi seçtiniz yoksa bulunduğunuz mekân, sizi okuma eylemine mi yöneltti? Sizce, çevreniz, hareketlerinizde ve alışkanlıklarınızda ne ölçüde belirleyici ve yönlendiricidir?
Mekândaki boşluklar ile oluşan boyut kavramı, hareketlerimizi yönlendirir. Bu tanımlı boşluklar içinde, sosyal ilişkilerimizi ve günlük alışkanlıklarımızı devam ettiririz. Boşlukları dolduran aktivitelerimizi, mekânın kurgusu yönlendirir. Bunun en güzel örneklerinden biri Bologna şehrindeki mimaridir. Bu şehir, arkad yapılı revaklar ile çevirilidir. Revaklar, tüm şehirde dairesel bir rota çizerek, tüm şehri dolanır. Halk, revakların altında buluşur, sosyalleşir. Yapıların önündeki açıklığı, anlamlı bir boşluk haline getiren saçak yapısı, bireylerin günlük yaşam ritüellerini sürdüren bir mekândır.
Kentli, evinden, mahremiyetinden çıkınca sokak ile ilk bu yarı açık yarı kapalı alanda karşılaşır. Revak altı, aslında bir nevi tampon bölgedir. Kamusal ve özel alan arasındaki köprüdür. Bu köprünün birleştirici özelliğini, revakların dairesel yapısı, fiziksel ve işlevsel olarak sembolize eder. Sembolik olduğu kadar, fiziksel bir birleştirici olan revak, binadan ve sokaktan yapısal olarak destek alarak, iki farklı alan arasındaki iletişimi sürdürür.
Mevsimlere göre kentli, farklı iklimsel sebeplerden dolayı kendini koruyabileceği ve rahatça hareket edebileceği bir sığınma mekânına ihtiyaç duyar. Bu sığınak, Bologna kenti örneğinde revakların altıdır. Şehrin kullanıcısı, yağmurda ıslanmamak, sokakta şiddetli rüzgâra maruz kalmamak veya sıcakta güneşten etkilenmemek amacıyla, arkadlardan oluşan revakların altına başını sokar, sığınır. Sığınma eylemi, insanlığın yaratılışından beri süregelmiş, içgüdüsel bir eğilimdir. Arkadların arasındaki dairesel boşluklar ile tavanının yarattığı kapalılık arasında oluşan kontrastlıkta, kentli günlük aktivitelerini devam ettirir. Sığınılan saçak yapısının, zıtlıklardan oluşan strüktüründeki boşlukları, kentli, kendi kültürünü oluşturarak ve sürdürerek doldurur.
Şehrin restoranları, revakların altına masa koyarak, iç mekânı dışarıya taşır. İçerisi ve dışarısı arasında oluşan bu etkileşim alanları ile kamusal alan ile özel alan birbirine geçer ve bir harmoni oluştururlar. Mekândaki fiziksel zıtlıklar, kamusal ve özel alanın birbiri ile olan diyaloğu ile sembolik bir anlama dönüşürler. Mekândaki belirgin bu hareketler, zamanla kentin kültürünü oluşturan yapıtaşlarından birine dönüşerek kentlinin karakterini oluşturur. Kentlinin rutin hayatı, tampon bölge olarak tanımlanan bu geçiş mekânlarında hayat bulur, devam eder.
Sığınmak, sosyalleşmek ve rutinlerini sürdürebilmek, bu kavramlar, insanların yaşam dengesinin ana temellerini oluşturur. Basit bir yapısal değişim, kullanıcının hareketlerinde şiddetli bir değişime sebep olabilir. Örneğin, saçak yapısını şehirlerden kaldırırsak kentli, günlük hareketlerinin büyük bir kısmını, kapalı mekânlarda geçirmeye başlayacaktır. Kamusal ile özel alan arasında bir geçiş olan tampon bölgelerde geçirilen zamanın, özel alanlar veya kamusal alanlar olarak keskin bir ayrım içinde olması, kentlinin birbiri ile olan iletişiminde kopukluklar yaratacaktır. Yok, olan bu tampon sosyalleşme mekânı, kentlinin kültüründe de değişikliklere sebep olur. Günlük rutini değişen bireyin, sürdürdüğü kültürel alışkanlıkları da büyük ölçüde etkilenir.
Yazıma başlarken sizi sorulara boğmamın sebebi, bulunduğunuz mekânı neden seçtiğinizi ve karakterinizde ne gibi yansımaları olduğunu düşünmenizi ve gözlemlemenizi istedim.
Bir sonraki yazımda görüşmek üzere,
Simin Pakakar
Kanopi Mimarlık’ın kurucu ortağı
İstanbul, Türkiye
Instagram: @kanopimimarlik
Web site: https://kanopimimarlik.com/tr/