Herkese merhaba,
Sokaklarda, sebepsizce bir anlam arayarak dolanan bir mimar olarak, yakın zamanda bulunduğum Güney Afrika ve Cape Town gezimi, sizlerle paylaşma isteğiyle bu yazıyı yazıyorum.
Cape Town şehri, kullanıcısına, mimarinin zamansız tarafını deneyimletir. Farklı stillerin zamanla üst üste eklenmesiyle oluşan şehir, modern görünen tarafının altında bir kabile kültürü saklıyor. Benliğindeki bu dinamik kültürü, cephelerde ve şehir mobilyalarında karşımıza farklı bağlamlarda çıkarıyor. Örneğin, sıradan bir sokakta ilerlerken birden karşınıza duvarları motiflerle boyanmış bir dizi ev çıkabiliyor. Şehri tanıyabilmek için onun köklerini oluşturan kabile kültürünü anlamak gerekir.
Doğa ile mimari yapılaşmanın iç içe olup, kabilenin doğanın etkisi ile şekillenmesi, kabile mimarisinin oluşumunda ki en büyük yapı taşlarından biridir. Kabilelerin mimari strüktürleri, kubbeli yapılardan oluşur. Dağlarla çevrili bir coğrafyaya sahip olan bölgede bu kubbeli yapılar doğal şekillerin yansıması gibi durmaktadır. Kabilelerin yerleşik hayat tarzları ve mimarisi, yaşadıkları coğrafyadan esinlenerek onu bozmadan, onunla aynı dilde konuşarak ve bulunduğu iklim koşulları ile etkileşimli bir şekilde oluşur. Kendi kendilerine yetebilen, sürdürülebilir yapılar ile kabilelerini kurmuşlardır. Örneğin, çamur ve inek gübresi ile cephelerde doğal bir ısı yalıtımı sağlamışlardır. Kendi kendine yetebilmenin verdiği tatmin ile sosyolojik hayatlarının karakterini de yaşam mimarilerine kolaylıkla yansıtabilmişlerdir. Böylece, kabilelerin ritüelleri, gündelik kullanım alanlarını şekillendirir. Her kabilenin, ortak kullandıkları bir mutfağı bulunur. Toplum olarak bir arada yemek ve sofrayı paylaşmak, tek bir yapıda tüm hanelerin mutfağının konumlandırılmasında etkili olmuştur. En önemli geçim kaynakları ve besinleri olan hayvancılık onların hayatlarının merkezindedir. Bu önceliklerini, hayvanlarının yaşam alanlarını, kabilenin yerleşim planının ortasına yerleştirmeleri ile yaşam alanı mimarilerine yansıtırlar.
İngilizlerin ülkeye hâkimiyeti sonrasında, İngiliz mimarisi etkisiyle kasabalar kurulur. Kabile mimarisi kubbeli yapılardan çıkıp Hollanda tarzı, kırma çatılı kasaba evlerine evirilmeye başlar. Kabile kültürünün yerini kasaba kültürü almaya başlar. Kabile yerleşimine benzerlik gösteren bir kasabada, aynı tip evlerde yaşayan bir kasaba halkı, kabile hayatına benzer yanlar gösterse de sofralar ayrılmış, ritüeller kaybolmuştur.
Daha sonra modernleşmenin etkisi ile şehirleşme ve sosyolojik değişiklikler başlar. Cape Town başta olmak üzere, anakent şehir yerleşimlerinde yaşam başlar. Tüketim ihtiyacındaki değişiklikler toplumun yaşamını sürdürdüğü kentin sisteminde de değişimlere yol açar. Tüketim ihtiyaçlarının farklılaşması ile modern hayat tarzının, kabile hayatının, kendine yetebilen, bir arada var olabilen ve doğallıktan uzaklaşarak toplumu ayrıştıran, birbirlerinden uzaklaştıran bir yapılaşmaya yönelmesi, şehrin yeni siluetini oluşturmuştur. Kentin sosyal yapısındaki zengin ve fakir ayrımı, şehrin mimarisine yansır. Zengin halk, kendi sınırlarını koydukları, tüketim üzerine tasarlanmış konutlarının bulunduğu, izole edilmiş semtlerde korunarak otururken, yoksul kesim, çadırlarda ve teneke evlerde yaşamlarını devam ettirir. Şehrin sokaklarında köşeleri dönerken, lüks evlerin olduğu sokaktan çıkıp yan sokağa doğru ilerlerken, yolun kenarına hizalanmış çadırlarda devam etmeye çalışan hayatların önünden geçerken, bu büyük ayrım, kendini, kentin iç düzeninde belirgin hale getirir. Kent düzeni, bu zıtlık içinde kendi düzenini kurar ve kendi kurallarını koyar. Burada kent bir organizmadır. Bu organizma, içindeki zıtlıklardan beslenerek şekillenir. Kabilelerin en temel ritüeli olan bir arada yaşam konsepti bu zıtlıklar içinde erimiş ve yok olmuştur.
Günümüzde, kabile hayat tarzını ve anısı bir simge olarak Cape Town Stadyumu yansıtır. Geçmişini kaybetmiş bir şehrin elinde sadece onu bir form olarak yansıtma ihtimali kalmıştır. Afrika Zulu kabile kültüründe, kabile bireylerinin taktığı geleneksel Zulu şapkası formunu Cape Town Stadyumunun mimarisinde görürüz. Stadın tasarımcısı Zulu kabile kültürünü stadın mimari formu ile Cape Town şehrinde sembolize etmiştir. Böyle eski bir kültürün yalnızca şapka formunda sembolize edilip, bu kültürün halkının çadırlarda yaşamlarını sürdürmeleri, burayı sizin gözünüzde nasıl bir şehir yapar?
Bir sonraki yazımda görüşmek üzere…
Simin Pakakar
Kanopi Mimarlık’ın kurucu ortağı
İstanbul, Türkiye
Instagram: @kanopimimarlik
Web site: https://kanopimimarlik.com/tr/
Fotoğraf Referansları: https://www.gmp.de/en/projects/501/cape-town-stadium