Sonuna geldiğimiz baharın,
Hala ilkini yaşıyorum ben,
Yağmur, rüzgâr, hatta aylardan Eylül'ü bile tanımam...
Niye dersen?
Hüzünlü şarkılar dinledim,
Ayrılık acısından yatağa düşenleri,
Çok gördüm dökülen yaprakları,
Ve daha nicelerini...
Yoruldum mu...
Boş bir sayfaya dalıyorsa gözlerin,
Kâğıda dokunsun kalemin,
Ve yaz bana...
Boşluk doldurmak için değil,
Adam gibi yazacaksan yaz.
Bir sevdaya kavrulacaksan yaz.
Kederi unutup neş'eye dalacaksan yaz...
Sessizlik bir zulümdür...
Güneşe vuruyor yüzün
Sonra bana bakıyorsun
Fırtınalar kopuyor içimde
Seni seviyorum deyip geçemiyorum
Durup dalıyorum deniz gözlerine
Aşkından ölmek ne kelime!
Ölüp ölüp diriliyorum.
Yanıp kül olup
Küllerimden yeniden doğuyorum.
Olağanüstü bir şey...
Sen kendi yolunu bulmaya çalışan küçük çakıl taşımsın,
Bense seni bekleyen büyük okyanus...
Vuslata erince,
Küçük yüreğinin büyük gücüyle
Her yerimi seveceksin...
Gülüşmelerimiz,
Sevişmelerimiz yankılanacak,
Beni ben olduğum için isteyeceksin...
Oysa şimdi...
Bir adam
Ve bir kadın
Yatakta,
Uyuyor...
Ayrı şehirlerde,
Farklı dünyalarda.
Ve bir gün,
O dünya birleşiyor...
Sona ermiyor günler,
Gecelereyse artık,
Düşmüyor yalnızlık...
Anladım ki karamsar şiirler,
Beni böyle yapan.
Mutsuz şiirler...
Bitsin gitsin,
Gece yarısı basan kâbuslar!
Güzel...
Martılar deniz müptelası,
Yanarken aşktan cayır cayır,
Miami semaları...
Adeta yangın yeri gün batımı,
Arenadaki boğalar kadar kızgın bu şehir,
Gönlümün derin yarası, kan kırmızısı...
Bense gölgemin karasındayım,
Mum ışığında çivitle...