Herkese merhaba sevgili okuyucularım,
Uzun zamandır görüşememiştik. Yeni projelerle meşguldüm; bir film senaryosu üzerinde çalışıyorum ve yakında çıkacak kitabımın yayınlanmasına hazırlanıyorum. Bu yüzden son zamanlarda...
Yaz mevsimi
Haziran’ın saltanatı yeni sona erdi.
Güneş taşıyor
Perdelerin arasından,
Doğal olmayan gölgeler düşürüyor
Jaluzilerin keskin kanatlarından
Süzülerek,
Gölgelerle oyun oynuyor
Bedenimin kıvrımlarında.
Kollarımı okşuyor,
Karnımda çizgiler bırakıyor,
Güneş öpmüş bacaklarıma sarılıyor,
Her yerime dokunuyor—
Yüzüm...
Sonuna geldiğimiz baharın,
Hala ilkini yaşıyorum ben,
Yağmur, rüzgâr, hatta aylardan Eylül'ü bile tanımam...
Niye dersen?
Hüzünlü şarkılar dinledim,
Ayrılık acısından yatağa düşenleri,
Çok gördüm dökülen yaprakları,
Ve daha nicelerini...
Yoruldum mu...
Ey bütün aşkların yaratıcısı,
Nicedir kapatmam kendimi böyle,
Bir gözyaşı olup akacağım diye.
Bir gonca gül doğdum,
Kelebek ölecek değilim elbet.
Lakin açılamam bil, arzun buysa.
Yapraklarımı asla dökmemeye yemin...
Aşkın güle kederi,
Bedendeki ruh gibi kederli…
Elbet terk edilecek,
Ve gerçek sahibini hiç bilmeyecek—
Umarsız, belalı, serseri…
Müziği beni sarhoş ediyor.
Kendimden geçiyorum,
Yavaş yavaş açılıyorum.
Her gün renk değiştiriyor yapraklarım—
Kırmızı...
Yavaş yavaş ölüyoruz,
Hepimiz.
Dünyaya ne bırakabiliyorsan,
Bırak.
At içindeki iyilikleri,
Etrafa saç.
Hiçbir şey kalmasın kalbinde,
Taşımak ağır.
Ruhumuz geçiyormuş, duydum,
Öte tarafa,
Her neresiyse.
Bırak kalsın orada,
Eğer yaşatıldıysa.
Kalp kırıklıkları geçmişte kalsın,
Hayat bir dans...