Ey bütün aşkların yaratıcısı,
Nicedir kapatmam kendimi böyle,
Bir gözyaşı olup akacağım diye.
Bir gonca gül doğdum,
Kelebek ölecek değilim elbet.
Lakin açılamam bil, arzun buysa.
Yapraklarımı asla dökmemeye yemin...
Aşkın güle kederi,
Bedendeki ruh gibi kederli…
Elbet terk edilecek,
Ve gerçek sahibini hiç bilmeyecek—
Umarsız, belalı, serseri…
Müziği beni sarhoş ediyor.
Kendimden geçiyorum,
Yavaş yavaş açılıyorum.
Her gün renk değiştiriyor yapraklarım—
Kırmızı...
Yavaş yavaş ölüyoruz,
Hepimiz.
Dünyaya ne bırakabiliyorsan,
Bırak.
At içindeki iyilikleri,
Etrafa saç.
Hiçbir şey kalmasın kalbinde,
Taşımak ağır.
Ruhumuz geçiyormuş, duydum,
Öte tarafa,
Her neresiyse.
Bırak kalsın orada,
Eğer yaşatıldıysa.
Kalp kırıklıkları geçmişte kalsın,
Hayat bir dans...
Yılın bu zamanı yine farklı bir yazı yazmak istedim. Yolculuk notlarımdan ve içime dönerek… Çünkü Nisan’ın son haftasında yeni bir yaşa daha adım attım....
Sevgili Arttmodernmiami okurları…
Sevgili Hassas Ruhlar! İşte geldim…
Ne acayip bir dönem geçiriyoruz. Olaylar, olaylar… Artık bu hız başımızı döndürüyor. Bu ay bir devam yazısı ile...
Minikti bakışların,
Küçücüktün sarıldın.
Bırakamadım ellerini,
Bırakmak istemiyorum dedin.
Seni çok seviyorum.
Gitmelisin artık,
Saat geç oldu.
Servisin geliyor az sonra,
Akşama yine sarılacağız.
Yorganın altında,
Kitap okuyacağız,
Beraber uyuyacağız,
Ve yine sabah olacak.
Uykunun mahmurluğunda,
Keşfedeceğiz kuşların...