“Yok öyle umutları yitirip karanlıkta savrulmak.Unutma; aynı gökyüzü altında, bir direniştir yaşamak.”— Nazım Hikmet
Yaşam dediğimiz şey, aslında her sabah yeniden giydiğimiz bir direnç zırhıdır....
Merhaba Dostlar…Bu yazımda özellikle kendi resimlerim üzerinden bir şeyler anlatmaya çalışacağım. Hatta ikinci ve üçüncü bölümlerini gelecek aylarda devam edeceğim. Yazı ile birlikte resimlerimden...
Ey bütün aşkların yaratıcısı,
Nicedir kapatmam kendimi böyle,
Bir gözyaşı olup akacağım diye.
Bir gonca gül doğdum,
Kelebek ölecek değilim elbet.
Lakin açılamam bil, arzun buysa.
Yapraklarımı asla dökmemeye yemin...
Aşkın güle kederi,
Bedendeki ruh gibi kederli…
Elbet terk edilecek,
Ve gerçek sahibini hiç bilmeyecek—
Umarsız, belalı, serseri…
Müziği beni sarhoş ediyor.
Kendimden geçiyorum,
Yavaş yavaş açılıyorum.
Her gün renk değiştiriyor yapraklarım—
Kırmızı...
Yavaş yavaş ölüyoruz,
Hepimiz.
Dünyaya ne bırakabiliyorsan,
Bırak.
At içindeki iyilikleri,
Etrafa saç.
Hiçbir şey kalmasın kalbinde,
Taşımak ağır.
Ruhumuz geçiyormuş, duydum,
Öte tarafa,
Her neresiyse.
Bırak kalsın orada,
Eğer yaşatıldıysa.
Kalp kırıklıkları geçmişte kalsın,
Hayat bir dans...
Yılın bu zamanı yine farklı bir yazı yazmak istedim. Yolculuk notlarımdan ve içime dönerek… Çünkü Nisan’ın son haftasında yeni bir yaşa daha adım attım....