Merhaba Dostlar…
Bu yazımda özellikle kendi resimlerim üzerinden bir şeyler anlatmaya çalışacağım. Hatta ikinci ve üçüncü bölümlerini gelecek aylarda devam edeceğim. Yazı ile birlikte resimlerimden birkaçını da koydum ki, aynı anda bakarak, resimlerimde ne demek istediğimi anlatabilmiş olabileyim. Gerçekte, resim yapan bir kişinin kendi resimlerini anlatmaya çalışması çok zordur. Ama deneyeceğim. Genelde hangi resmime bakarsanız bakın, bir kare ve onun uzamış hali olarak çeşitli boylarda dikdörtgenler görürsünüz. Bu dikdörtgenler aynı düzlem üzerinde veya boşlukta giderek, çeşitli sağa veya sola dönerler. Ve bir uçtan başlayan yolculuklarına, başka bir alana doğru, diğer uçtan dışarı çıkarlar ve devam ederler. Bu sağa ve sola dönüşler ise kendisinden önce gelenlerin üzerinden geçecek şekilde durum alırlar. Bu dikdörtgenler duruma göre açık bir yeşil, koyu bir mavi veya orta ton düzeyinde bir kırmızı olabilir.
Sizlere şimdi daha da adım adım anlatayım. Bir kare (veya dörtgen, dikdörtgen) tualin her hangi bir köşesinden (kenarından) içeri giriş yaparak, sağa veya sola, yukarı, aşağı kenarlarından yola çıktığını (yazıyı okurken aynı anda resimlerimden birini açarak takip edebilirsiniz) düşünelim veya görelim.
İlk sağa, sola dönüşlerinden bitişine kadar olan bu gidişlerin nereye doğru gideceğini çoğunlukla, önceden belirliyorum. Tabi bu belirleme, birçok deneylerden sonra oluşuyor. Ama boyamaya başlarken bu gidiş, bazen değişebiliyor; yani gitmesi gereken bir hat çizmişsem, bu hattan bazen sapabiliyor ve sağa veya sola yakın bir değişim gösterebiliyor. Bu da o andaki ruh halimle de bağlantılı oluyor. İnsanın ruhsal hali, düşünceleri an be an değişebiliyor. Bu gidişlerin aynı yerden çıkışına, bazen tekrar aynı yere girişlerine de tanık oluyoruz, hatta bazen bu çıkışlara, girişler cevap verirken, bir kez daha çıkış yaptığı kenardan giriş yapabiliyor. Yine oradan da tekrar çıkarak, başka bir kenardan girişine doğru hareket edebiliyor. Bunların yanı sıra bu dörtgenler bir boyutta ilerlerken, üzerine geldiği başka dörtgenlerin kah üzerinden, kah sağından bazen de solundan geçip, yoluna devam ediyor. Üzerinden geçtiği dörtgenler koyu kökenli ise sizin alanınızda, açık bir karakterde ise o zaman bunlar birbirlerine kontrastlık oluşturuyor; gerilim yaratıyorlar; sert tavır koyabiliyorlar; uzlaşmasız bir durum yaratıyorlar. Sizin dörtgeniniz, başka bir dörtgenin alanından geçerken de (o dörtgen açık tona yakın ise), bu seferde onunla uzlaşan, gerilimi olamayan, birbirleriyle uyum içinde geçinen bir tavır haline de gelebiliyorlar.
Yine bu yolculukta üçüncü bir dörtgenle karşılaştığında da, bu dörtgenin tonu da orta ton olduğunu görürsek, bu seferde bizim kendi açık tondaki dörtgenimiz, daha önce karşılaştığı sert kontrastlığın yerine daha yumuşak bir zıtlaşma ile karşılaşmaktadır. Gerilimi var fakat keskin değil. Orada gözümüze sert bir şekilde çarpmıyor. Halbuki açık tondaki dörtgenimiz, bir önceki dörtgende ki çok uzlaşmış, gerilimsiz, sakin bir durum yerine, bu seferde sakinlik yerini, orta düzeyde bir uzlaşmaya bırakmaktadır. Tabii, bu yolculuk, her alanda aynı şekilde devam etmiyor. Bir uçtan bir uca gidinceye kadar, yarısı zıtlaşma içinde olabiliyor. Bazen de çok yumuşak tavırlar sergilerken, çok az yerler de, az da olsa gerilimlerle de karşılaşabiliyor.
Sevgili dostlar, benim resimlerimdeki bu yolculuklar,bu gidişler, gelişler; bazen gerilimlerin olması; bazen de sakinleşmesi, uzlaşmanın oluşunu şöyle, net bir şekilde anlatmaya çalışayım. Resimlerimde anlattıklarım, aslında bizim yaşantımızda da aynen olmuyor mu? Bazen ters giden işlerimiz oluyor, arkadaşlarımızla zıt düştüğümüz durumlar oluyor, onlardan ayrılıyoruz, mutsuz, gerilimli bir gün veya günler, aylar geçiriyoruz; bazen de aynı gün içersinde bir iyi, bir kötü haber alabiliyoruz; bazen de tersi olabiliyor.
Resimlerimdeki maceraların hangi boşluklarda nasıl oluştuğu sorusuna gelince, durum, ton, büyüklük, küçüklük farklılıkları etken olabildiği gibi, çok az renk kullanmama rağmen bazen de renk yapısı resmimin bütününü etkilemekte. Resimlerim de biçim ve ton ağırlığını daha çok hissedersiniz. Renk üçüncü planda devreye girer. Tabii ki bundan sonraki süreçlerde nasıl bir resim anlayışına doğru gider, inanın onu ben de bilmiyorum.
İşte benim resimlerimde ki anlayışım, yaşamın ta kendisi. Hemen hemen bu şekilde oluşuyor, öyle değil mi? Kendi yaşantınıza bakın, bazen olumsuzluklar, bazen olumlu durumlar, tamamıyla sizin birikimleriniz ve karşısında oluşan şeyler oranında gelişmekte, ona göre yaşantınız güzel, tatlı bir yolculuğa çıkmakta bazen de ine, çıka; sürekli gerilimsiz halde de güzel gitmektedir. Oradaki dörtgen herhangi bir şey olabilir; bir yaşam, sevinç, üzüntü ve buna söylerseniz söyleyin, o şey, her şeyle ilgili olabilir. Yaşam, her şeyle ve bir şeylerle ilgilidir. İlgisizlik, ilgililik birbirleri arasında daima ilişki içersindedir. Nasıl bir yaşam sürmek istiyorsanız, sizin çabalarınız, birikimleriniz, ilgileriniz belirleyecektir. Bu yüzden de resim, sanat yapıtı denilen şeylerin ortaya çıkışı insan tarafından gerçekleşmektedir. Ne kadar anlaşılmaz, bilinemez, ne kadar soyut resim veya sanat yapıtı olsun, aslında hepsi, insan kavramının yaptığı her şeylerle ilgilidir. Kendinizi sorgulamaya başladığınızda, sanat olgusunu da anlamaya başlıyorsunuz demektir. Çünkü yapıt tek şeyle ilgili değil, her şeyle ilgilidir.
Sevgili dostlar bir sonraki yazılarımda da, resimlerimin kaynakları konusunda, sizleri aydınlatmaya, bilgilendirmeye çalışacağım. Anlatımlar devam edecektir, elimden geldiği kadar. Çünkü birkaç yazı, bunlara yetmeyecektir. Sürekli olmalıdır.
Şimdilik hoşça kalın… Düşünmeye, çalışmaya, sorgulamaya devam… Kendinizi önemseyin…
Murat Mete Ağyar
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Öğretim Görevlisi
Facebook: Murat Mete Ağyar
Instagram: @muratmeteagyar