Saturday, October 5, 2024

info@arttmodernmiami.com

Doğa mı? Açgözlülük ve Cehalet mi?

-

|

Merve BAYINDIR

Bugünkü yazıma başlamadan önce, bütün kalbimle depremde hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, arkada kalanlara sabır ve başsağlığı diliyorum. Allah herkese sabır versin… Benim gibi üzüntüyü ve tarifsiz
siniri yaşayan herkese de duygularımız aynı demek istiyorum. Ama hepsinden daha önemlisi, benim gibi uzak diyarlardan olayları takip eden ve olduğu yerde çırpınıp hiçbir şey yapamamanın verdiği çaresizliği
yasayanlar adına özür diliyorum, daha fazlasını yapamadığımız için.

Buradayız, unutmayacağız ve daha iyisini yapacağız… Kafamdaki en büyük soru: “Sonuç bu kadar kötü olmalı mıydı? Bu kadar yaşam yok olmalı mıydı?”

Bu sadece korkunç bir doğa felaketi mi yoksa çok ciddi bir ihmalkarlık mı var?

Annem 6 Şubat sabahı odamın kapısından “Merve Türkiye’de deprem olmuş” dedi. Ne kadar tanıdık bir cümle… 17 Ağustos 99’da da ayni şekilde haber vermişti, tek farkı o gece depremi ben de hissetmiştim, sadece ne kadar kötü olduğundan haberim yoktu. Bu sabah ise bu cümlenin bir felaketin habercisi olduğunun bilincindeyim. Bu cümle ölüm ve acı demekti.

99’dan beri kulaklarımdan hiç çıkmayan o cümle “Sesimi duyan var mı?”

Sonrasında kalabalıkta büyük bir sessizlik ve bir ufak ses duyabilmek için umut dolu bekleyiş.

Doğup büyüdüğün yerden uzak olmak, özellikle kırgın ayrıldığın o topraklardan uzakta bunu yasamak, çok acı doluymuş. Çok uzaktasın ve hiçbir şey yapamıyorsun. Sosyal medya ve youTube taki bağımsız haber kanallarından olayı bir şekilde takip etmeye çalışıyorsun. Bir şekilde yardım toplamaya, göndermeye çabalıyorsun, sadece bir şey yapabilmiş olmak için, bir şeyler için çaba sarf ediyorsun.

Çok yalnız bir duyguymuş, yasadığın ülkenin seninle ayni duygu selini yaşamaması çok yalnızmış. Tabii ki duruma sempati ve ilgi var ama ne yasadığını bilen kimse yok.

Acı var, taze bir acı var. Konuşulacak çok şey var, yaraları tamir edecek bir yol bulunması lazım. Bu afetten etkilenmiş herkesin yeniden bir hayat sahibi olabilmesinin bir şekilde el birliği ile sağlanması lazım.

Türkler birbirlerine yardım konusuna gelince bence muhteşemler ve her seferinde Anka kuşu gibi küllerinden yeniden doğmayı becerirler.

Bunu düşünürken akla şu soru geliyor; Neden Türkler devamlı küllerinden yeniden doğmak zorunda kalıyorlar, neden?

Ne olduğunu anlamadan önce şu anda neler olduğunu bir anlamamız gerekiyor.

Türkiye’nin Güney doğusunda 6 Şubat sabahı, 18.1 milyon kişiyi etkileyen yerel saat ile 4:15 de 7.8’lik bir deprem oldu, hemen arkasından 13:30 da 7.7 başka bir deprem aynı bölgeyi gene vurdu. (ref: relief web.it)

Anadolu Ajansının bildirimine göre: Batıya doğru Adana’dan Diyarbakır’a 450 kilometrelik bir alan, doğuya doğru 300 km’lik bir alan Malatya’dan Hatay’a bu depremin etkisini yaşadı ki buna Türkiye de 13.5 milyon kişinin yasadığı; Gaziantep, Adana, Hatay, Kahramanmaraş, Malatya, Kilis, Osmaniye, Diyarbakır, Adıyaman ve Şanlıurfa, Suriye’de ise 4.6 milyonun yaşadığı 100 km ilk bir alanda; Aleppo, Idlib, Haman da zarar gördü.”

Uzmanlar konuyla ilgili kıyaslama yaptıklarında etkinin Atom bombasıyla karşılaştırıldığı gibi bir gerçek var. Dolayısı ile durumun çok kötü olduğu gibi bir gerçek var. Ama bir başka gerçek daha var bu bir Atom Bombası değildi, bu beklenen bir depremdi.

Buradaki arkadaşlarımın arasından bana görüntüleri izleyemediklerini söyleyenler oldu, izlemeyin dedim. İzlemeyin. Ben psikolog kimliğimle olaya baktığımda izleyenlerin yaşadığı travmayı görebiliyorum. Dolayısı ile bunu kaldırmayacaksanız lütfen görüntüleri izlemeyin. Ama durumdan haberdar olun, her açıdan yorumları takip edin.

Şimdi elimizdeki somut bilgilere geri dönelim, bu asrın en büyük facialarından biriydi, hepimiz bundan eminiz. İki ayrı büyük depremin peş peşe ayni bölgede yaşanması da gerçekten beklenmedik bir durumdu.

Ama gerçekten bu kadar kötü olmak zorunda mıydı, bu kadar çok bina toza dönmeli miydi?

Bilinenler:

Bir deprem olacağı ve bu bölgelerden gecen fay hatları biliniyordu.

Devlet konuyla ilgili ve olası depremin büyüklüğü ile ilgili bilgilendirilmiş hatta fay hattı haritaları çıkartılmıştı.

Cevaplanması gereken sorular:

Neden bu binalar, elimizde bu haritalar olmasına rağmen, fay hatlarının üzerine dikildi?

Bunun için izinleri kim verdi?

Bu binaların mühendisleri kimler?

Bütün bunları kim onayladı?

Kimler kafalarını kumlara görüp gidişata izin verdi, engel olmadı?

Yardımın bölgeye ulaşması neden bu kadar uzun sürdü?

Neden deprem bölgesinde olan bir ülke, depremleri sık sık yaşayıp konuyla ilgili tecrübeli bir ülke, bu kadar zor ve geç organize oldu?

Bu soruların şimdi sorulması doğru mu bilmiyorum, sonuçta önceliğimiz depremden kurtulmuş olanların yaşamlarının kurtarılması. Önce onlara yardımla yükümlüyüz. Kardeşlerimizin, annelerimizin, babalarımızın, çocuklarımızın yeni hayatlarının kurulmasından hepimiz sorumluyuz artık.

Bununla beraber kaybettiklerimize karşı olan sorumluluğumuzu da unutmamamız gerekiyor. Öksüz kalan çocuklara, çocuklarının arkasından enkaz taşların başında ağlayan ebeveynlere karşı sorumluyuz. Kocaman bir gençliğe, kendi ölülerini unutup, acılarını içlerine gömüp, yıkıntıların arasında can kurtarmaya çalışanlara karşı sorumluyuz.

Daha çok para için ucuz ve yanlış malzemelerle dikilen binalar, açıkgözlülükten ötürü bu binalara onay verenler, imar affı gibi saçma aflar çıkartarak depreme dayanıksız binalarda insanların yaşamasına izin verenler… Belki açgözlülükten belki cahillikten belki her ikisinden…

Neden doğa ile uyumlu yaşamayı öğrenemiyoruz, bu felaketi sadece doğaya yüklemek çok büyük haksızlık olur.

Burda bilinen bilinçli yapılmış bir insan hatası var, buna bir facia değil, katliam denir.

Dolayısı ile bugün bir söz verin, bunun yeniden yaşanmasına izin vermeyeceğinize dair bir söz verin. Eğer insanlar kendi yükümlülüklerinden sorumlu tutulursa, hatalar tekrarlanmaz ve işte o zaman yaralar daha hızlı iyileşir.

MERVE BAYINDIR

Hat & Millinery Designer
www.mervebayindir.com
instagram: mervebayindiroffical

Share this article

Recent posts

spot_img

Popular categories

spot_img

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here