Merhaba sevgili dostlar….
Konu başlığımız: Bir Ağaç
Sizlere bir ağaca, bir kuşa, bir toprağa, bir suya, bir denize, bir manzaraya hiç uzun süre baktınız mı diye soracağım. Bu süre zannettiğiniz gibi bir saat, iki saat değil, günlerce hatta yaz, kış gibi mevsimler boyunca bakmanız. Bakarken rengine, çizgilerine, büyüklüğüne, küçüklüğüne, kapladığı alana, o suyun elimizden kayıp gitmesine kadar ve hatta bir kuşun heyecanlı bir şekilde size bakışına kadar… Bazılarımız gülümseyerek, bazılarımız ise meraklı gözlerle bakmışızdır. Bunların süresi, toplamda bir saati geçmez.
Halbuki bir ağaca beraber bakarsak, gövdesinin kalınlığı, rengi, açık-koyu tonları, üzerindeki dokusal durumu, dallarının şekilsel hali, yaprakların büyüklü-küçüklü şekilleri vs. şeyler sizleri cezbeder. Yanındaki ağaç ise farklı bir ağaç gibi görünür, ama onun da farklı gövdesi, dalları, yaprakları olduğunu görüyorsunuz. Üçüncü, dördüncüsü ve diğer ağaçlar da aynı ağaç gibi görünmelerine rağmen sıcak-soğuk renkleriyle ve de uzun, büyük, küçük halleriyle de çok farklı ortaya çıkıyor. Ağaçların çiçekleriyle yaprakları arasında karşıt bir durum olduğunu biliyor muydunuz? Yani yaprakların biçimleri sıradan, çekici olmayan bir şekilde ise, çiçekleri çok güzel olabiliyormuş. Ya da bunun tersi, çiçekleri basit, sıradan ise bu seferde yapraklar harika oluyormuş. Doğada bu değişkenliklere bir özellik de şöyle: Doğada en çok renk çeşidi olan renk yeşilmiş. Açık-koyusuyla, şiddeti-sönük haliyle, sıcak-soğuk haliyle…
Bunlardan başka olarak meyveleri de var. Onların şekilleri, büyük-küçük, tatlı-tuzlu-ekşi, renkli-renksiz yani kısacası bu güzellikleri de taşıyorlar. Bir ağacın yazı, kışı ve diğer mevsimlerdeki görünümleri de farklı oluyor. Yapraklarını döken var, dökmeyenler ise sarı renkten turuncuya hatta kırmızıya kadar o eşsiz, seyrine doyulmaz bir görsel şölen sunuyorlar. Rengiyle birlikte şekli de değişebiliyor. Hatta bazen kokusu da değişebiliyor. Bu güzel özelliklere bakmaktan kendimizi alıkoyamıyoruz. Saatlerce hatta günlerce seyrediyoruz. Basit bir ağaç diyoruz ama değil, demek ki bir ağaçtan ötesi var. Bir ağaçta neler saydık neler, ruhsal yönleri, mitolojik durumları ve de ayrıca duygusal yönlerini de işin içine katarsak, sanırım saymakla bitiremeyeceğiz, öğle değil mi? Bir demek, aslında çokluk demek oluyor, değil mi? Çokluk da bir’i temsil ediyor, değil mi? İşte yine felsefenin başka konularına da girmiş olduk. Biyolojik açıdan kim bilir neler çıkar? Biraz da jeolojik yönden baksak, yine nelerle karşılaşacağız? Ağaç için botanik biliminden sadece küçük bir şeyler öğrenmeye kalksak, iki-üç yılımızı alır, öyle değil mi?
İşte bu incelemeler, gözlem yapmalar hepsi insan olarak bizlerin güzellikleri görebilmenin, anlayabilmenin yolunu açmaktadır. Bunlardan zevk alarak, hassas, duyarlı insanlar haline geliyoruz. Böylece hayata, çevreye, insanlara daha anlamlı bakıyoruz. İşte sanatçı da aynen böyle bakıyor, sorguluyor, inceliyor, resimlerini yapıyor (veya heykellerini, rölyeflerini vs.) çizgisel olsun, tonal olsun, renkli olsun, defalarca gözlemleyip çiziyor. Ama o sadece bununla da kalmayıp, o ağaçların, çeşitli açılardan çizimlerini yapıyor. Dahası bunların karmaşık gibi
görünen dallarını, yapraklarını ve çiçeklerini daha da minimalize ederek, aynı sözü söyleyip söylemediklerini de ele alıyor. Daha da sadeleştiriyor ve hala dal gibi görünen, imajını taşıyan soyutlamalara giriyor. Sonra da bunlardan oluşan bir düşünce, bir fikir oluşturuyor. Çokluk, teklik, birlik, benzemek ama aynı olmamak; birbirine zıt olmak ama ondan da kopamamak; yani bu ağacın dalları, yaprakları, çiçekleri sanatçının kafasında kendisine ait düşünceler oluşmasına neden oluyor. Sanatçı da buradan dünyaya yepyeni bir bakış açısı sunuyor. Basit
bir ağaçtan, harika fikirler doğabiliyor. Sanat da budur zaten; basit bir şeyin, olağanüstü hale gelmesi olayıdır. Bu düşünce, işte bir felsefeye dönüşüyor. Akım, stil veya akımlar dediğimiz düşünceler, fikirler ortaya çıkıyor. Sanatçının oluşan bakış açısı, kendisinin daha önceden edinmiş olduğu bilgi, tecrübe gibi olgularla birleşince çağının ötesi gibi durumların belirmesine neden oluyor. Yani, sanatçılar geçmiş, kendi dönemleri ve hayat felsefeleriyle birleşince yarının düşüncesi ortaya çıkmış oluyor.
Sevgili dostlar sadece bir ağaca daha derinden bakınca, ufkunuz genişliyor, hayata daha güzel bakmanıza neden oluyor. Baktığımız şeylerin, anlamlaştırılmasına yarayan şey, sizin dolu olup olmamanıza bağlıdır. Hatta ben de ağaçlarla resimler yaptığımda, hep böyle davrandığım için, her ağaç bana ilginç, güzel gelir. Tat aldığım bir durumdur. Bu yüzden yaşam benim için anlam kazanır. Sizlerin de sadece bir ağaca bakmanın, düz bir zevki olmadığını anlamanızı isterim. Baktıkça, bambaşka duygu ve düşüncelerinizin gelişmesine yardımcı olacağından
kesinlikle eminim. Tabi bu durumları, yine bir kuş için yaptığınızı düşünün. Toprak için yaptığınızı düşünün; dünyanın her yerinde çok farklı toprak örnekleri gördüğünüzü düşünün. Türkiye’de, Amerika’da, Peru’da, İtalya’da, Çin’de vs… Yine aynı şekilde Su’ya baktığımızı düşünelim. Mesela, su renksizdir. Ama her renkte suyun rengi oluşabilir. Gün doğarken, batarken suyun rengi nasıl görünür? İstediğiniz kadar geliştirebilirsiniz. Başınızı nereye çevirirseniz çevirin mutlaka güzel görünen bir obje, materyal vardır. O, orada duruyor. Sizin
gidip, onu almanızı bekliyor. O, hep sizi bekler. Onu inceleyip, sizin bundan kendinizi geliştirmenizi, zevk almanızı bekliyor. Dahası, bundan bir dünya görüşü ortaya çıkarmanıza neden oluyor. İşte böyle, karşınızdaki basit bir ağaç diyerek yanından çekip gitmeyin. Onda tüm zenginliklerin olduğunu düşünün ve incelemeye başlayın. Yeni yılda da basit şeylere bile iyice bakarsanız, yeni yıl size güzellikler sunmaya başlar. Öyle ki bu çabalar, sizle hayat
arasında bir değerler dizgesini gözler önünüze serer, siz de istediğinizi seçersiniz. Mutlu olmaya devam edersiniz. MUTLU YENİ YILLAR…
Murat Mete AYĞAR