Aşk üzerine söylenmemiş kaldı mı? Pek çok şeye benzetildi; şiirlere, şarkılara konu oldu, savaşlara sebep oldu, hem nefret hem en yüce duygu olarak anlatıldı. Üstelik aşka kıydılar, onu ikiye ayırdılar. Dediler ki; sevgi başka, aşk başka… Aşk yıpratıcı, sevgi güven veren… Aşk heyecan, sevgi ise devam eden… Aşk kavuşamamaktır, acıdır, sevgi ise güvendir… Aşk ilk görüşte, oysa sevgi zaman içinde… Benim kalemim birleştiriyor bu yazıda ikisini… Aşkın cesarete, inanca ihtiyacı var; ikiye bölünmeye değil. ‘Ben’ istemedikten sonra, sen istemedikten sonra, hangi zaman, hangi kavuşmak bitirebilir bu aşkı? Aşkın olumlu, olumsuz yönlerini, aşktan kaçanları, karşılıksız olanları irdeleyelim.
Aşkın olumlu gücü, yadsınamaz bir şifadır hem vücuda, hem ruha. İçimizde büyüyen bu kocaman, sarsıcı kuvvet; sıklıkla gözlerimizin dalıp gitmesine neden olsa da, koşar adım bizi iyileştiriyor. Bilimsel olarak da kanıtlanmış olarak, değişen hormonlar, kalp sağlığını olumlu yönde etkiliyor. Bu hormonların kişinin beynindeki ödül sistemini değiştirdiği ve davranışlarda farklılık yarattığı tespit edilmiştir. Bahsi geçen hormonlar;
Testosteron
Androjen
Östrojen
Progesteron
Oksitosin
Dopamin
Serotonin
Dokunma, koku alma, duyma kapasitesi, kan basıncını olumlu yönde aktif ediyor. Çoğunlukla heyecana bağlı iştah kesmesi sebebiyle, zayıflamaya sebep oluyor. Kişinin kendisinin öz bakımına daha dikkat etmesine, dolayısıyla özgüveninin de doğru orantıda artmasına sebep oluyor. Duyular öyle bir kuvvetleniyor ki; duyduğumuz tek bir ses, bir melodi, yanından geçerken algıladığımız bir koku, herhangi bir obje, bazen bir renk, hava durumu bize aşkı hatırlatıyor. Bahsi geçen AŞK şu an içinde yaşanılan bir durum veya eskiye ait anılar da olabilir. Özellikle sabahları uyandığında, aklına ilk gelen odur ve seni güne hazırlar, motivasyonunu arttırır. Öyle de güzeldir ki; kim istemez ki bu mucizeyi hayatında? Her şey güzel ama ya abartırsak; kapısına köle olmak, onsuz nefes alamamak, hayatın o olmadan yaşanması mümkün olmayan bir hal aldıysa? Gündüz ve gece birbirine karışırsa, mutlu olalım derken, dert sahibi, bir zavallı mı olduk durduk yere? İşin sırrı DENGEDE! ‘Denge’ hayatımızın kilit anahtarıdır. Aşk karmaşık bir konu, çok kişilik, zor bir sahne oyunudur. Ve evet! Pek çok konu gibi aşk da bir sanattır; aşk iki kişinin onayından geçen; sevgiyi abartma sanatıdır. Sahnede size yer varsa, konuşturun sanatınızı, şımartın, sevin doyasıya, gösterin, dile getirin, güzel güzel sevin. Adeta bir heykeltıraş gibi, şekil vererek, sabırla, doya doya… Zamana bırakmayın aşkınızı, şansa da bırakmayın. Kıymeti eşsiz, paha biçilmez bir duygudur bu. İstekli ve çift taraflıysa tadından yenmez, kıymetini bilin ve sahip çıkın. Peki, karşılıklı değilse; acısı zordur karşılıksız aşkın. Böyle bir durumda, önce sabırla, neler yapabileceğimize bir bakalım.
Genel olarak aşk karmaşık ve zor bir kavramdır demiştim ve hatta aşk sarmaşıklara benzer de diyebilirim. Adeta bir sarmaşık gibi dallanıp, budaklanabilir, şekil de değiştirebilir. Aşkın platonik aşk ve karşılıksız aşk gibi kolları da vardır. Hepimizin hayatında bir veya birden çok aşk olabileceği gibi, kişinin hiçbir zaman aşk yaşamamış olması da olasıdır. Platonik aşkı; kişinin karşı tarafa yoğun bir aşk, sevgi ve hayranlık beslemesi ve bu duyguları içinde saklaması durumudur. Genellikle ilk gençlik yıllarında daha çok gözlenmektedir, çünkü özellikle aşk konusunda deneyimsiz genç bireyler, ne yaşayacağını bilmediği için bunu içinde saklamak daha kolay gelmektedir. Ancak platonik aşk yaşayan, platonik âşık için bu, acı verici bir durumdur.
Aşkın uzantılarından biri de EROTOMANİDİR. Erotomani, karşılıksız, takıntılı ve platonik aşk olarak bilinir ve kişinin, birinin kendisine âşık olduğuna inandığı, gerçeklikten kopuk bir tür psikolojik bozukluktur. Tam aksi net bir şekilde ispatlansa ve kanıt dahi gösterilse, bu bozukluğa sahip kişiler gerçeği asla kabul etmezler. Erotomanik kişiler âşık oldukları kişinin, aslında kendisine aynı şekilde âşık olduğunu ama bazı sebeplerden dolayı saklamak zorunda kaldıkları masalını uydurur ve buna tamamen kendisini inandırır. Öyle ki âşık olduğu kişiyi izlerken, davranışlarının, söz ve hareketlerinin kendisine bir tür gizli aşk mesajı verdiğine inandırır. Erotomani tam olarak psikolojik bir rahatsızlık olmamakla beraber genellikle psikozlar, şizofreni, bipolar bozukluk, borderline kişilik bozukluğu vb. başka bir tür sosyal hastalığın belirtisi olarak gözlemlenmektedir. Bu kişilerin öz denetim mekanizmalarında sorun vardır, düşünce ve davranışlarında istikrarsızlık söz konusudur.
Aşkın genel olarak tanımı ve çeşitlerinden bahsederek sonuç olarak şunu söyleyebilirim; AŞK sağlıklı, dengede ve karşılıklıysa eğer kalp; bahar, bahçe… Şayet AŞK çizgisinden saptıysa, dengeyi ve yolunu kaybettiyse; kalp azapta… Kalbin azapta olduğu bir vücutta da, aşkın sağladığı kıymetli hormonlar ve şifasından bahsetmek yersiz olur. İçten içe ruhunu kemiren bir bataklığa da dönebilir. Dünya üzerinde hiçbir kimse bunu yaşamak istemez ancak çevremizde de sıklıkla görmekteyiz aşk mağdurlarını. Genellikle aile içerisinde, çocukluk travmaları yaşayan insanlarda bu durum görülmektedir. Yetersiz sevgi görülen veya travmalarla dolu anılar yaşanılmış hayatın kahramanı olan bireylerde görülen bu durum; kişinin kendine yüklediği DEĞERSİZLİK sebebiyle olmaktadır. Yani yaşanılan, elde olmayan, mutsuzlukların sebebi yine derinlerde yatmaktadır.
Çok açmamakla beraber, bir konuya daha girmek istiyorum. Zamanın yeni AŞK şekillerinden biri de SANAL AŞK’tır (siber aşk). Bu üzerine uzun bir makale yazılacak kadar, derin başka bir konu. Teknolojinin gelişmesi ve özellikle Corona döneminde artan bir durumdur. Bu sadece internet üzerinden yazılarak iletişim kurulan, çoğunlukla sadece iki kişiyi barındırmayan ve günümüz toplumunda ‘dolandırıcılıklara’ da sebep olabilen, tam anlamıyla güven içermeyen bir durumdur. İstisnalar kaideyi bozmaz demekle beraber tavsiye edebileceğim bir iletişim yolu değildir. Dokunmak, koklamak, göz göze iletişimden uzak bir birliktelik, AŞKIN en güzel yanlarını kaçırmak demektir. Doğal değil, yapaydır ve güvenden uzaktır.
İçinde bulunduğunuz ilişkiler sizi mutsuz ediyorsa ya da mutluluğa kavuşturmuyorsa, farkındalığınızı arttırma çalışmaları yapın lütfen. Hayat olumsuzluklar yaşamak için oldukça kısa ve siz çok değerlisiniz. Değerinizin ve aslında neler hak ettiğinizin bilincine varın. Duygularınızın karşılıklı olmadığı durumlardan uzaklaşın, gerekirse bir uzmandan yardım alın. Bazen yanlışa sürükler hayat bizi, önemli olan yanlışımızı fark etmektir. Bazen bu yanlışlar, bizim doğru yolu bulmamız için yol haritası oluştururlar. Aşkın mucizelerini hepimiz yaşayabiliriz… Zamanı yok, yeri yok, yaşı yok, umudu çok… Aşk veya sevgi fark etmez, kalpten geçen, saf, sağlıklı, dengeli, karşılıklı olarak birbirini besleyen duygular birer mücevherdir. Gerçekse aşk, özlemek bile güzeldir. İçsel yolculuğunuzu cesaret ve dengeyle devam ettirin. Yollarınız aşka kavuşsun, aşkla kalın, hissedin, hissettirin.
ÖZLEM TUNA
SOSYOLOG / NLP UZMANI
Danışmanlık ve İletişim İçin ; ozlemtunaofficial@gmail.com