Pek çok insan tanıyoruz hayatımızda, çok büyük sorunların üstesinden gelmiş, geçmiş ve yenmiş. Ben onlara ‘kendi dağının kahramanı’ diyorum ve biraz onlardan bahsetmek, onlar gibi nasıl olabiliriz üzerine yazmak istiyorum. Çok büyük travmalar atlatmış insanların hikâyelerine hepimiz denk gelmişizdir. Savaş esirlerinin yaşadıkları, savaşta büyük yaralar almış kişilerin acıları, doğuştan engelli insanlar veya sonradan fiziki bir engelle tanışmış olanların paylaştıkları, kanser gibi hastalıkları atlatan veya ailevi kayıplar gibi çok büyük acılar yaşayan bireylerin anıları elbette ki büyük travma sebepleridir. Bu hikâyeleri duyarız, bazen tanık oluruz… Dinlediğimizde mermi gibi yüreğimize vuran hikâyelerin kahramanlarının bazıları, yaşadıkları travmaları zaman içerisinde başarı öyküsüne dönüştürürler. Oysa bu kadar büyük bir acı olmasa da bir takım hayata dair maddi, manevi, ailevi, ikili ilişkiler, aşk acısı vb. sorunları kendimize aşırı yük haline getirip, hayatı kendimize zehir ediyoruz. Kimse doğaüstü varlık değil, hepimiz etten kemikten insanlarız. Peki, acının derecesi ne olursa olsun, psikolojik olarak kimimizi daha kuvvetli yapan ve kimimizi daha kırılgan yapan nedir?
Yaşadığı hayat zorluklarını, başarıya dönüştüren bir kaç isimden bahsedelim;
Albert Einstein: Albert Einstein dört yaşına kadar konuşamamıştı. Ve 7 yaşına kadar da okuyamadı. Okulda öğretmenleri onun zihinsel engelli olduğunu düşündü. Okuldan atıldı ve Zürih Politeknik Okulu’na başvurdu ama başvurusu reddedildi. Fakat o Nobel Ödülü almayı başardı ve modern fiziğin yüzü oldu.
Oprah Winfey: Fakir bir ailede doğan Oprah, henüz 14 yaşındayken hem anneliği hem evlat acısını tattı. Hayatında taciz dâhil pek çok zorluklarla karşılaştı. Oprah, hayatın zorluklarına rağmen liseyi başarıyla bitirdi. 19 yaşında televizyonla tanıştı ve onun için olağanüstü bir kapı aralanmış oldu. Şu an ABD televizyonlarının en fazla izleyicisine sahip olan talk Show programı, The Oprah Winfrey Show’un sunucusu.
Pele: 1940 yılında Brezilya’da doğan Pele, yoksulluk içinde büyüdü ve içi doldurulmuş bir çoraba tekme atarak yeteneğini geliştirdi. Çabası ve becerileri fark edildi ve 15 yaşında profesyonel bir futbol kulübüne kaydoldu. 1958 Dünya Kupası’ndaki başarısıyla tüm dünyayı kendine hayran bıraktı. 1999 ’ da Arjantin’den Maradona ile birlikte FIFA Yüzyılın Oyuncusu unvanını kazandı ve efsaneye dönüştü.
Vincent Van Gogh, Wright Kardeşler, Walt Disney, The Beatles, Stephen King… Ve daha pek çok güçlü isim, talihsizliklerle başlayan hayatlarını güçlü adımlarla, yılmadan, başarıya dönüştürdü ve dünya onları tanıdı. Kendileri için güçlü ve cesur adımlar attılar. Pes etmeyerek başarıya ulaştılar. Tüm dünyaya motivasyon örneği oldular. Milyonlar onları takip ediyor.
Kendi hayatımızın başrolündeyken değişim ve beklenmedik olaylar, belki kaoslar, travmatik durumlar yaşama ihtimali tüm hayatımız boyunca her zaman var ve var olacaktır. Çünkü yaşam kontrol edilemez, belirsizdir, değişmeyen tek şey değişimin ta kendisidir. Tüm ömür yolculuğumuz boyunca belli olan tek bir şey vardır o da ölümdür, onun da zamanı belli değildir. İnsanoğlunun bu belirsizlikler içinde korkusuzca yaşayabilmesi, onun yaşama ne kadar uyumlanabildiği ve odaklanabildiğine bağlıdır. İnsanların bunu başarabilme oranı, onun psikolojik sağlamlığı ile alakalıdır. Geçmiş hayatında yaşadığı acıları, şu anında aldığı ev, araba veya yeni eşyalar ile telafi edemeyecek insanlar var. Amaç telafisi mümkün olmayan acıları, eğlenceli bir takım şeylerle örtbas etmek değil, tam olarak kabullenmekle ilişkilidir. Yaşadıklarımızı kabullenmekle beraber, hayattaki en büyük erdem sabırla yolumuza devam edebilmektir. Geçmişe rağmen, yaşadıklarını başarı hikâyesine döndürebilen insanların hayatları incelendiğinde, sabırla tekâmül, ana dönmek ve anı yaşayabilmek, uyumlanmak ve odaklanma becerileri görülmüştür. Bunlar çok önemli ve yolumuza mutlulukla devam etmemizi sağlayan üst becerilerdir.
Hiç birimiz çılgın gibi gülmek, aralıksız mutluluk, alışveriş, tatil, eğlence peşinde değiliz. Olsa iyi olurdu tabi; ancak hayat böyle bir şey değil, öyle olsa büyüyemezdik ve mutluluğun tanımını yapmak imkânsız olurdu. Psikolojik dayanıklılık sadece hayatımıza körü körüne, mutsuz devam etmek değil; zorluklara uyum sağlayarak, ilerlemek, gelişmek, zihinsel ve ruhsal olarak güçlenerek zorluklardan öğrenebilme kapasitesidir. Yaşımız kaç olursa olsun, buna büyümek, olgunlaşmak diyebiliriz. O yüzden çektiğimiz sıkıntılar şimdi ki sizi yarattı bunu unutmayın lütfen. Ben şahsım adına bu satırları yazarken beni ‘BEN’ yapan her yıpratıcı anıma teşekkür ediyorum. İyi savaştım, kötü anılarım oldu, aldım kabul ettim ve yoluma devam edebildim. Güçlü yanlarımı inşa ettim. Büyüdüm ben… Her birimiz kendi hayatımızın kahramanı olduk, tıpkı benim gibi…
Peki, belki psikolojik olarak dayanıklı olmanın yollarını madde madde sıralamak işimizi kolaylaştıracaktır…
Psikolojik dayanıklılık sırları nelerdir?
- Yeteneklerinize odaklanın. Neler yapabileceğinizi gözden geçirin.
- Geçmiş hayatınızı kabullenin. Yaşadıklarınızın size ne öğretmek istediğini düşünün, ders alın, öğrenin, yolunuza bu şekilde devam edin.
- Sosyal hayatınızı denetleyin. İnsanlardan uzaklaşmak yerine, ortak bağlar kurabileceğiniz sosyal grupların içinde yer almaya çalışın. Bu sizin hayatınıza, eğlence katacak ve faal olmanızı sağlayacaktır.
- Bedensel sağlığınıza odaklanın ve öz bakımınıza önem verin. Spor yapmak, düzenli beslenmek ve bol sıvı tüketmeyi ihmal etmeyin.
- Doğa ile ruhunuzu besleyin. Mümkün olduğunca doğa ile iç içe olun, havasından, suyundan faydalanın, doğanın renkleri ile ruhunuzu doyurun.
- Mükemmeliyetçi olma efsanesinden kurtulun. Her şeyi eksiksiz, tam olarak yapmak ve bu uğurda sürekli planlı programlı olmak sizi yoracaktır. Biraz rahatlamak ve anı yaşamak sizi mutlu edecek ve böylece daha güçlü kılacaktır.
- Yeni ve daha güçlü bir SEN için maneviyatınızı güçlendirmenizi tavsiye ediyorum. Meditasyon, yoga veya dua etmek size ilaç gibi gelebilir, huzur verebilir.
Acı çekmek, mutsuz olmak istemiyoruz. Ancak sık sık canımızı acıtan şeyler yaşıyoruz. Bir boşluk hissi bile insanı depresyona sürükleyebiliyor. İncitildiğimiz, terk edildiğimiz, haksızlığa uğratıldığımız, ihanete uğradığımız, önemsenmediğimiz anılar vb. Hepimiz bu ve bunun gibi anılarımızı arttırabiliriz. Kendimize şunu sormamız gerekiyor; ‘en kötü ne olabilir ki? ’ … Yaşıyoruz… Nefes alıyoruz… Acı, tatlı her anımız bize güçlü olmayı öğretiyor ve güçlendiriyor. İnsan olma hali bu, bir bebekten bir yetişkine dönüşme yolumuz. Şunu unutmamamız gerekiyor; derecesi ne olursa olsun, her zorluk kesinlikle aşılabilir ve hayatımıza yeni deneyimlerle devam edebiliriz. Herkesin davası başka ve her konuda profesyonel değiliz; çoğumuz askeri bir eğitim almadık, bir ajan gibi eğitilmedik… İhtiyacımız olan şey; korkularımızdan sıyrılmak, biraz cesaret ve biraz da umut… Davanız ne ise; yüreğinizle, cesaretle çözeceksiniz, yola devam sevgili okurlarımız…
ÖZLEM TUNA
Sosyolog, Öğretmen, NLP uzmanı, Yazar