Cumartesi, Aralık 21, 2024

info@arttmodernmiami.com

Mutlu insanların şehri, Miami

-

|

Masmavi gökyüzüne uzanan palmiyeler ve yüzünüze çarpan ılık hava içinizi kıpır kıpır eder. Sağınızda ve solunuzda, en çılgın renklerde cabrio arabaların arasında, kendinizi bir film platosunda hissedersiniz.


Dünyanın en uzun kadınlarının ve plastik cerrahların şehrinden bahsedeceğim bu yazıda:) Bu seferki seyahat rotam Miami, mutlu insanların şehri:) Seyahat rotam dediğime bakmayın, malum burada yaşıyorum. ARTTMODERNMİAMİ GAZETE ‘de burada doğdu. Burada yaşadığım her gün için söylemeliyim ki; iyi ki radikal bir karar verip buraya taşınmışım, iyi ki her gün bu renkleri görüyorum, bu havayı soluyorum. Havanın daima güzel olduğu (kasırgaları ve çok nadir olarak soğuk havaları saymazsak) özel bir yer Miami. Tropikal iklim hâkim ve çılgın gibi yağan yağmurları var. Kasırgaları meşhur ve enteresan bir şey söyleyeyim: Amerikalılar kasırgalara kadın ismi koymuşlar:) Bu da demektir ki, korkun bizden :))) Anlatacak çok şey var, nereden başlasam diye düşünürken, işimden başlayayım, hazırsanız hep birlikte Miami’ye gidiyoruz.

Aralık başında Miami Art Week & Art Basel’e sanatçı olarak katıldım. Size sanattan, sanatçılardan, havasından, suyundan bahsedeceğim. Dillere destan Miami nasıl bir yer? Miami’de Art Week&Basel yaklaşık 20 senedir düzenleniyor. Çok uzun bir zaman değil ama çok yol kat etmişler. Sanatın güzelleştirmediği bir yer görmedim. Ben de son 5 senedir katılıyorum. (Covid dönemini saymazsak) Bu sene 4. katılışımdı. Her sene yeni bir şey öğreniyorsunuz, yeni sanatçılar ve teknikler görüp hayran oluyorsunuz. Dünyanın her tarafından gelen yetenekli sanatçılar, gerçekten görülmeye değer. Genelde pop-art hâkim ve tasarım odaklı çalışmalar Miami’nin ruhuna uygun ve tercih ediliyor. Sokaklar da grafiti her yere hâkim olmuş ve şehir adeta yaşıyor. Art Week Miami & Basel 30 Kasım – 5 Aralık tarihlerinde her yıl tekrarlanır ve dünyanın her yerinden galeriler, sanatçılar ve sanatseverlerin buluştuğu bir yer haline gelir. Sanat haftası bir hafta sürüyor ve bir sanatseverseniz, tüm sanat fuarlarına uğramak bir tutku adeta… Bir sanatçıyım ama aynı zamanda tam bir hayalperestim. O fuarları gezerken bir dekoratör olduğumu hayal ederim. Ve hayali müşterimin ev veya işyeri için o muhteşem sanat eserlerinden aldığımı hayal ederim. Ruhum adeta bir koleksiyoner; güzel olan her şeyi toplamak, sarıp sarmalamak istiyorum.

Miami Art Week & Basel içinde ayrı ayrı fuarlar barındırır. Art Basel, Spectrum Miami, Art Design, Scope, Unlimited, Design Week önde gelenleridir. Miami aralık ayında bile 26-27 C olan bir yer ve turistik cruise seyahatlerinin odak noktası olan bir şehir. Buna bir de bu harika sanat fuarlarını eklediğinizde, hareketliliği hayal edin lütfen! Dünyanın her yerinden sanatçılar, galeriler, Hollywood ünlüleri bu “artweek” i asla kaçırmazlar. Sanat bir tutkudur ve o tutkuyu içinde barındıran herkes, şu an yazdıklarımı anlayabilir ve derinden hissedebilir. Eğer bu duyguda değilseniz, size kısaca çok renkli bir hafta olduğunu söyleyebilirim.

Sanatçı Tuğba YAZICI

Bu seneki fuarda katılan galeriler arasında bir Türk galeride vardı. Act Artistes Contemporains Turquie’nin kurucusu Nazan Aktan ve sanatçısı Hande Uğur ile hoş sohbetler ettik. Bir başka yazıda size güzel ve renkli dünyalarını anlatacağım. Kesinlikle etkileneceğinizi biliyorum. Nazan Aktan, Paris’te yaşıyor ve “Çağdaş Sanatçılar Paris Derneği” ni kuruyor. Amerika ve Avrupa’da yer alan sanat fuarlarında yer alıyorlar.

Nazan Aktan & Tuğba Yazıcı

Sanat fuarlarının dışında Miami nasıldır derseniz; şehir adeta renk, sanat ve eğlence ile akar. Renkli partiler ise Miami’nin olmazsa olmazıdır zaten. Bu arada caddelerde ve beachlerde görebileceğiniz dünyanın en göz alıcı kadınlarını da unutmayalım.

Tüm uzun boylu kadınları bu şehre toplamışlar sanki, erkekler için aynı şeyi söylemeyeceğim;) Orta boylu ve latin erkekleri Miami normali… Nedense hep aklıma çok gençken okuduğum aşk romanları ve beyaz diziler geliyor:) Adeta her köşeden bir Boticelli’nin ünlü eseri “Venüs’ün doğuşu”na şahit olabilirsiniz. Gerçekten farklı bir şehir ve bunu ilk havalimanına ayak bastığınızda bile hissediyorsunuz. Sanat ve grafiti ile bezenmiş modern havalimanı ve göz alıcı ziyaretçileri ile farkı hemen görebilirsiniz, adeta bir parfüm gibi o kokuyu hissedersiniz.

Art Basel nedir? Nasıl başladı?

Günümüzde dünya fuarlarının en önemlileri arasında gösterilen, 1970 yılında Basel şehrinde üç galericinin gayretiyle başladı. Etkinlik günümüzde Avrupa, Amerika, Asya olmak üzere üç kıtaya yayılmış durumda. Dünyada adını duyurmuş modern – çağdaş sanat sergilerinin arasında önde geliyor. Miami’de ilki 2002
yılında gerçekleşmiştir.

Miami denilince, Miami Beach’den bahsetmemek olmaz. O kadar güzel bir sahil şeridi var ki, her sabah gündoğumunda kalkıp, kahvenizi alıp, yürüyüşe çıkabilirsiniz.

Gün doğumunum ve gün batımının en güzel olduğu yerlerin başında gelir bence Florida’nın tamamı, fakat konumuz Miami olduğu için buradan devam edeceğim. Birbirinden güzel tropikal bitkilerin, baş döndüren aromatik kokularıyla koşarken; karşıdan size doğru koşan atletik ve sağlıklı vücutları ile atmosfere uyumlu güzel insanları görürsünüz. Hızlıca verilen selamlar, günaydınlar havada uçuşurken, Miami Beach’in o birbirinden renkli cankurtaran kulübeleri içinize bir neşe verir. Güne başlamak için ne kadar doğru bir yer değil mi? Bol miktarda motivasyon yüklenirsiniz. Bu arada itiraf edeyim, iyi bir yürüyüş arkadaşı olmayabilirim, çünkü gördüğüm güzel her kareyi çekmek isteyen ve çeken biriyim.

Size biraz da Miami’min tarihinden bahsetmek istiyorum. Yakın tarihle başlarsak; 90’lı yıllardaki Miami Vice dizisini hatırlıyor musunuz? Don Johnson’un kolları kıvrılmış ceketi ve önden plili bol pantolonu ile yakışıklı bir dedektif olduğu dizi. İşte Miami o yıllarda benim için popüler olmaya başlamıştı bile. Onu en popüler yapan kişiler, tarihte tamamen birbirinden ayrı karakterler sayesinde oluyor. Peki Miami isminin aslında bir kızılderili kabilesine ait olduğunu biliyor muydunuz?

Miami’nin kısa ansiklopedik tarihini ise şöyle özetleyebilirim: Miami, 28 Temmuz 1896 yılında resmen bir şehir olarak kurulmuş. Amerika’nın diğer şehirlerinin klasik yapısına oranla daha farklı görüntülere ve kültüre sahip bir şehir. Halkın çoğunluğu Hispanik olarak adlandırılan Kübalılardan, Haitililer ve Karayiplilerden oluşmaktadır.

Miami’nin en eski tarihi 1492 yılında Amerika kıtası keşfedildiğinde; ilk keşfedilen yerlerden biri Florida
sahilleri olmuş. İspanyol Juan Ponce de Leon 1513 tarihinde Miami’yi keşfederek burayı bulan ilk Avrupalı
olmuş. De Leon ve adamları Miami’yi gemiden keşfedip uzaktan izlemiş ve büyük ihtimalle bölgeye hiç
ayak basmamıştı. 1500’lü yılların başında bugünkü Miami şehrinin olduğu yer Avrupalılar tarafından
keşfedilmiş ama Avrupalı göçmenlerin buraya yerleşmeye başlaması 1550’den sonra gerçekleşmiştir.

Avrupalılar Florida’ya gelmeye başlayınca Avrupa’dan istemeyerek de olsa yanlarında getirdikleri mikroplardan dolayı hastalıklar arttı. Hem de yerli kabilelerin kendi aralarındaki savaşlar artış gösterdi. Bu yüzden bölge nüfusu Avrupalılar buraya ayak bastıktan kısa süre sonra hızla düşmeye başladı. Bundan sonra 1700’lü yıllara kadar bugünkü Miami bölgesi pek ilgi çekmedi. Avrupalılar gemilerle Amerika’ya göç ederken çoğu zaman Miami’nin olduğu yerde karaya iniyorlardı. Ama burada durmayıp yola devam ediyorlar ve ülkenin daha iç bölümlerinde diğer Avrupalılarla beraber yaşıyorlardı. O dönemde bir yerin kalıcı yerleşim yeri olarak kayıtlara geçmesi için orada en az belli sayıda beyaz insanın yaşaması gerekiyordu (Bazı kaynaklarda 100 dönüme, 1 beyaz insan düşecek şekilde diyor). Zaman zaman

Miami bölgesine gelip giden tüccarlar, avcılar ve askerler olsa da burada kimse kalıcı olarak yerleşmiyordu.
Beyaz insanların topluca Miami’ye yerleşmesi için 1800’lü yılların gelmesi beklenecekti. Bu arada
Karayipler’de ortaya çıkan korsan faaliyetleri Miami bölgesini de çokça meşgul ediyordu. Korsanlar buraya
fazla saldırmasa da çoğu zaman dinlenme ve saklanma amaçlı olarak buradaki ormanlık alanları
kullanmaktan çekinmiyorlardı. 1800’lerde Avrupalılar korsanlara karşı savaş açıp korsan gemilerini
batırmaya ve yakaladıkları korsanları idam etmeye başlayınca korsanların birçoğu hazine avcısına dönüştü.
Bu kişilerin bazıları Miami’ye yerleştiler ve o sırada boş arazilere yerleşenlere tapu dağıtan Amerikan
hükümeti tarafından bu kişilerin bazılarına da arazi tapusu verildi.

1830’da şehre ilk köleler getirildi ve bu köleler tropik meyve üretiminde kullanıldı. 1891 yılında, Julia
Tuttle’ın Güney Florida’ya taşınması ve Henry Flagler ismindeki petrol şirketi sahibini ikna ederek onu
Miami’de yatırım yapması için teşvik etmesi ile başlıyor. Flagler ismi Florida’da oldukça bilinir. Mesela
Flagler College Florida’da da oldukça bilinen bir üniversitedir.
Miami, Amerika’da bir kadın tarafından temelleri atılmış ilk ve tek şehirdir. Bugün bu yüzden Julia Tuttle
adına Miami Beach ve Miami Downtown’u bağlayan bir köprü ve Flagler Street adında da şehri doğu-batı
aksında kesen büyük bir bulvar bulunmaktadır. 1920’lere gelindiğinde, Miami sürekli büyümekte olan bir
kent halini almış. Kaliforniya’dan sonra Florida’nın da altın arayıcılarının yeni durağı haline gelmesi ve
nüfusun neredeyse bir gecede dört katına çıkması ile siluet değişmeye ve sınırlar genişlemeye başlamış.

Bugüne kadar seyrettiğiniz tüm western filmlerini gözünüzde canlandırın lütfen! Düşünebiliyor musunuz?
O altın arayıcılarının olduğu bölgelerden biri bu bölge… Gözünüze altın ararken sürekli terleyen ve yassı
matarasından su içen aktörlerin olduğu filmler gelsin. Ama zira çok sıcak bir bölge, sıcaklığın etkisiyle olsa
gerek, insanlar hep güler yüzlü ve mutlu görünüyor.
Bu sebeple, bölgeye birçok yatırımcı akın etmiş. Güney Florida’nın Akdeniz/İspanyol esintileri ile yapılmış
ilk planlı sitesi olarak kurulmuş. Bu arada Akdeniz/ İspanyol esintisi Miami ve Florida’nın her yerinde
hissediliyor. Avrupa’da birçok ülke ve şehir gezdim. Gittiğim her yerde kendime göre analizler yapmaya
bayılırım.

Bu yüzden çok rahatlıkla İspanyol/ Akdeniz havasını hissedebilir ve söyleyebilirim. Dekorasyon tarzı olarak
modern ve tropikal derdim. Büyük muz ağaçları ve palmiyeler her yerde ve bu dokuyu tekstile veya duvar
kağıtlarına taşımak çok mümkün…
Neyse efendim, Miami’nin tarihinde kalmıştık. Diğer yatırımcılar da bu gruba dahil olup, zamanla Miami
içine çok farklı tarz ve ölçeklerde projeler yapmışlar. Miami Beach üzerine kurulan büyük ve lüks oteller,
birçok polo ve golf sahası ile kentin tanıtımına katkı sağlamış. Miami’nin 1920’lerdeki bu yükselişi hiç
bitmeyecekmiş gibi gözükürken, 1926’da büyük bir fırtına dolayısıyla çok yıkıcı bir afet yaşanmış.
1929’da ülke genelinde ciddi bir ekonomik kriz ortamı oluşmuş. 30’lara gelindiğinde yatırımcıların
destekleri ile Art Deco stilinde oteller yapılmaya devam ederken, hem ekonomik kriz ortamından en az
zarar ile çıkılmış hem de bu yatırımlar ileride Miami’yi uluslararası üne kavuşturacak önemli bir mimari
özellik haline gelmiş.
Birinci Dünya Savaşı sırasında Amerikan ordusu, Miami’deki birçok oteli ana üsleri olarak kullanmış. Lüks
oteller hastaneler haline, golf sahaları da tatbikat alanlarına dönüştürülmüş. Savaş sonrasında Miami
tekrar popülerleşerek, daha çok gün ışığı ve huzurlu hayat arayışındaki emeklilerin yeni bir hayat kurmaları
için taşındıkları popüler bir kent olmuş.

1959’da Fidel Castro’nun Küba yönetimine el koymasından sonra Küba’dan birçok insan Miami’ye göç
etmiş. Göç halindeki Kübalılar, Karayip Bölgesi sakinleri ve Güney Amerikalılar da vaktiyle Julia Tuttle’ın
planladığı gibi Miami’yi uluslararası tanınırlığı olan, kozmopolit bir şehir haline getirmekte önemli roller
üstlenmişler.
Miami şu anda, birbirinden kopuk, ancak kişisel girişim ve yatırımlarla ortaya çıkarılan büyük bir dönüşüm
alanı halinde. Wynwood Art District (Wyn. Sanat Bölgesi) adı verilen ve dünyaca tanınmış sokak

sanatçılarının da aralarında bulunduğu duvar resimleri ile ünlenen Wynwood, bugün alternatif bir kültür-
sanat bölgesine dönüşmüş durumda. Bu dönüşümün arkasındaki ise devlet ya da kurumlar değil, Tony

Goldman isimli bir girişimci.

Tony Goldman aynı zamanda New York’taki SoHo’nun şekillenmesinde de önemli katkıları olan bir
vizyoner. Kentsel anlamda çöküntü alanı haline gelmiş mekanları alıp bir nevi soylulaştırarak yeniden
dönüşüm süreci başlatılmış. Bu dönüşüm içinde de sokak sanatından ve sokak sanatının getireceği yaya
sayısı artışının pozitif etkilerinden yararlanılmış.

Umarım anlattıklarım ile sizleri Art Basel ve Art Week haftasına götürebilmiş, Miami’nin havasını
hissettirebilmişimdir.

Bu şehirde dünyanın sorunlarından kesinlikle uzaktasınızdır. Evrende küçük bir nokta olabilirsiniz ama
mutlu bir nokta olduğunuz kesindir. Türkiye’de bir zamanlar popüler olan şarkının sözleri gibi burada hayat

“Bebek’te üç beş tur atarım,
Olmadı bir de Miami yaparım,
Gördüğün gibi çok unutkanım”

Hayatın güzelliklerine yoğunlaşıp, toksik duygulardan arındığımız günler dilerim herkese.
Bir sonraki yazıya kadar hoşcakalın…

Tuğba Yazıcı
Sanatçı & Creative Director
www.tugbayazici.com.tr
Instagram: tugbayaziciofficial
Instagram: arttmodernmiami

KAYNAKLAR
diegazete.de/tugbayazici
Gözde Kızılkan

seyler.eksisözluk
Wikipedi

Share this article

Recent posts

spot_img

Popular categories

spot_img

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz